Burnumun ucunda hissettiğim ufak dokunuşla suratımı buruştururken kapalı gözlerimi yavaşça açtım ve birkaç kez kırpıştırdım.
"Uyan hadi uykucu." Tanıdık ses suratıma yapılan dokunuştan daha seri bir şekilde ayılmamı sağlarken anında kafamı kaldırdım. Tekin düz suratıyla tepemde dikilirken ayıldığımı anlamış olacak ki arkasını döndü ve koğuşun diğer tarafına ilerlemeye başladı.
Vücudumu dikleştirerek esnedim ve yataktan kalktım. Uyuşmuşum gibi hissediyordum. Sanki planlardan önceki gece bilinçaltımdaki korkularımın etkisiyle gördüğüm çirkin bir rüyanın içine sıkışmış gibiydim. İşin değişik yanıysa zihnim zamanla buna alışacağımı ve Tekin'le küçük bir koğuşta tıkılı kalmanın çok normal bir şey haline geleceğini söylüyordu. Tabii bir de bunu, onu her gördüğümde harlanan vücuduma sormak lazımdı.
Lavaboların olduğu kısma ilerleyerek kapıyı açtım ve suratıma soğuk suyu çarptıktan sonra çıkarak orta büyüklükteki masaya ilerledim. Tekin genişçe bacaklarını açarak masanın başına oturmuş sofrayı izliyordu. Tam karşısındaki yere geçerek ben de masanın diğer başına yerleştim. Diğerleri de gelerek sofraya oturduğunda en arkadan gelen sırık çocuk ellerinde tuttuğu iki tavayı masanın iki ucuna bırakarak yanıma yerleşti.
Hiçbir şey yapmadığım için kendimi kötü hissederken ayağa kalkarak tavalardaki menemeni ve içinde sebzelerle yapılmış isimlendiremediğim yemeği tabaklara yerleştirmeye başladım. Tekin'in tabağı hariç hepsini doldurunca yerime geri oturdum. Bakışlarım onu bulunca kaşlarını kaldırarak gülmek üzere olan bir ifadeyle bana baktığını gördüm. Göz devirerek yemeğimle ilgilenmeme döndüm.
"Evladım ilk gece hep en zorudur bilirim ama umarım iyi uyumuşsundur yine de."
Tabağımdaki menemene bandığım ekmeği ağzıma götürürken Tekin'in sağında oturan iki numaralı emekli adama baktım. Onun sağındaki bir numaralı emekli de başını sallarken ekmeği tuttuğum elimi aşağı indirerek "Fena değildi, sağ olun." dedim ve gülümsedim.
Cehennem gibiydi, kabuslarla dolu bir gece geçirmiştim ve başrolünün kim olduğunu söylememe bile gerek yoktu.
Dün kimseye kendimi tanıtmadığımı hatırlarken "Buarada ismim Yavuz." dedim. Birkaçı memnun olduğunu söylerken solumdaki sırık yavaşça kolumu dürttü. Ne var anlamında kafamı salladım.
"Tanıştığıma memnun oldum abi, ben de Mert." Suratındaki geniş gülümsemeye bakarken henüz birkaç kez gözlemleyebildiğim çocuğu birine benzetmeden edemedim, daha doğrusu birilerine. Yasin'le Ali'nin karışımına benziyordu.
Fikir o kadar çirkin geldi ki tekrardan önüme döndüm ve elimdeki ekmeği ağzıma götürerek iştahım olmamasına rağmen kendimi yutmaya zorladım. Sebzeli yemeğe kaşığımı daldırarak ağzıma götürdüm. Ağzıma dağılan yemeğin güzel tadı beni şaşırtırken bir kaşık daha aldım.
"Senin nasıl geçti Tekin?" Sağındaki adamın sorusuna sırıtan Tekin "Süper bir geceydi, keyifli geçti." Dedi. Zihnimin Tekin'e alışacağını söylediğim kısmı geri alıyordum. Bu adama alışabilmem imkansızdı. Hele de her bir sözü kafayı sıyırmama beni bir adım daha yaklaştırırken.
Düşüncelerimi susturmak için sebze yemeğini ağzıma tıkıştırdım.
"Elinize sağlık, hayatımdaki en güzel yemeklerden birisi."
"Afiyet olsun, Tekin abi yaptı yemeği." Sırığın sözüyle ağzımdaki lokmanın büyüdüğünü hissettim. Başkanlık koltuğunda her istediğine ulaşan birinin yemek yapmayı hatırlamasına şaşırırken Tekin'e döndüm. Bana göz kırparak sebze yemeğinden bir kaşık daha aldı. Sinirim bozulurken sebze yemeğinin kalanını es geçerek peynir ekmek yemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz -GAY
Romansa"Ee, söylesene yıllardır peşini bırakmadığın adamla aynı hapishane koğuşuna düşmek nasıl bir duygu Komiser?" Kurduğu alaylı cümleyle bakışlarım, bir insanı çıplak elle öldürebilecek kadar heybetli duran adamda sabitlendi. "Bok gibi." Komiser Yavuz v...