Tekin
Masamın üzerindeki raporlara göz gezdirirken bilgiler çaba gerektirmeden hafızamda uygun yerlerine yerleştiler. Her şeyin sıra sıra doğru yolda ilerlediğinden emin olurken önümde duran adamlarımı süzdüm. Gözlerini kaçırarak attıkları bakışların anlamını, gözümü kapatsam bile hissedebilecek kadar iyi biliyordum. Bir zamanlar aynı bakışlar bende de vardı. Tabii o zamanki Tekin hafızamda canlı durmasına rağmen şimdiki ben olmam için bir basamaktan fazlası değildi.
Adamlarımın bakışlarındaki derin sadakatin yanında duran varlığın ne anlama geldiği kesindi. Bana ulaşmaları gereken bir amaç gibi bakıyorlardı. İstediğim gibi olmaları, konuşmalarını istediğim yerde ağızlarını açmaları, susmalarını istediğim yerde seslerini çıkarmamalarının arzusunu buradan hissedebiliyordum.
Şimdiye kadar bir sürü kişide gördüğüm insanları amaç edinmenin izleri her zamanki kadar acınasıydı. Hiçbir zaman üstüne geçirilmiş bir kaftan gibi seni çevreleyen o insanlardan daha güçlü olamazdın. Asıl bakman gerektiği gibi görecek kadar güçlü olduğundaysa insanların amaç değil bir araç olduğunu anlıyordun. Ulaşman gereken değil, ulaşmak için kullanacağın, zarardan başka bir şey olmayanları yok etmeye yarayan bir araç. Bunu fark ettiğinde güçleniyordun ama ne kadar gülünçtü ki buna ulaşabilmen için de zihnindeki insanları yenebilecek kadar güçlü olman gerekiyordu.
Bu kadar gücü hayatımda çok az insanın gözlerinde, yakın zamandaysa tek bir kişide görmüştüm. Aklımda yer kaplamasına lüzum olmayan bu kişi ilk karşılaştığımız gecenin karanlığında nasıl çevik hareketlerle çatılarda gezindiyse, kafamın içindeki karanlıkta da oradan oraya zıplayıp duruyordu. Bu durumun beni şaşırttığını inkar etmiyordum ama zıpladığı çatılardan birinin sallanan kiremitine basıp yeri boylayacağı zamana kadar onu izlemenin keyfinden de kendimi mahrum bırakmayacaktım.
Ne kadar yanlış yere bassa ve düşmek üzere olsa da sokakta yankılanan düşüşü duymam için birkaç adımı kalmıştı ve bunu da kendi elleriyle yapacaktı. Yapıyordu da çünkü tam da kendi sonunu getirecek birisiydi. Şimdiye kadar bana karşı olan tüm yenilişlerinin sebebi buydu.Toydu, kafası fazla kalabalıktı, yönetmeyi bilmiyordu. İlk başta kendini yönetmekten acizdi ama bildiğim başka bir şey varsa da şimdiye kadar hiç kimsede görmeye alışık olmadığım bir şeye sahip olduğuydu. Gördüğümde gözlerimin üzerine kitlenmesine, adını duyduğumda konuşmaya kulak kesilmeme sebep olan bir şey.
Aklıma düz bakışlarının arkasındaki kalabalık gölgeleri gelirken odadaki fazla insan sayısından sıkılarak elimi oynattım. Sağ kolum Sarp bunun anlamını bilirken "Tamam, günlük planlama bitti yerlerinize dönebilirsiniz." diyerek adamları dışarı doğru yönlendirdi. Aklım hala takipçimde dolanırken 'aramızdaki fark da bu' diye geçirdim içimden. Onun gölgelerinin tasması hisleri ve dürtülerindeydi. Benimkilerin arkasındaysa mantığım ve tırnaklarımla kaza kaza oluşturduğum yaşantılarım, vardı. Karanlık odada oturmuş her gün başka bir kısmını dizgine vurmaya çalışan küçük çocuğun anılarıyla doluydu zihnim.
Hislerse doğru yola ilerletmeye olduğu kadar yanlış yola saptırmaya dair muazzam bir eğilime sahiplerdi, yönetilmeleri zordu. Ufak dokunuşlardan fazlasına uzanmamalıydı boyunlarına bağlı tasmalar. Kim bilir belki onda gördüğüm delilik de buradan doğmuştu. Kontrol altına almazsa başkalarıyla beraber kendisini de yok edecek delilik...
"Bilgileri vermeye hazırım." Günün raporunu vermek için hazırda bekleyen Sarp'la düşüncelerim bölünürken ona döndüm. Elindeki raporu okumaya başladığında ağzından çıkan kelimelere dikkatimi verdim. Sarp konudan konuya geçerken bende bir değişiklik fark etmeyeceğini biliyordum ama ben değişenleri fark edecek kadar çokça kendimi tanımıştım. Her bir küçük parçamı keşfedecek, öğrenecek ve yönetecek kadar fazla maruz kalmıştım kendime. Yıllardır her rapor verdiğinde olduğu gibi aklımda bir yandan programlar kuran düşüncelerim, son aylardaysa yoğunlaşmış bir şekilde ağzından çıkacaklara kitlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz -GAY
Romance"Ee, söylesene yıllardır peşini bırakmadığın adamla aynı hapishane koğuşuna düşmek nasıl bir duygu Komiser?" Kurduğu alaylı cümleyle bakışlarım, bir insanı çıplak elle öldürebilecek kadar heybetli duran adamda sabitlendi. "Bok gibi." Komiser Yavuz v...