Yurttan çıktığımdan itibaren deli gibi çalışıyor ve her kuruşumu biriktiriyordum. Tek istediğim, kendime ait bir evdi. İster harabe olsun, ister yıkıntı ama benim olsun.
Bu hedefimi gerçekleştirmem 3 yılımı aldı, askerde bile her kuruşumu biriktirmiştim. Diğer askerlerin yerine para karşılığı nöbet tutar, istemeyenin yerine tuvalet yıkardım. Kimsesiz olduğum için çoğu komutan bile en ufak işini bana yaptırır, cebime harçlık koyarlardı. Allah bin kere razı olsun...
Hepsinin bende yeri ayrı, hepsinin üstümde hakkı var. Terhisimde en kalabalık yolcu edilen bendim, helalleşmek bile çok uzun sürmüştü. Hayatımda ilk kez bir yerde aile gibi hissedebilmiştim.
Bu evi internetten bulduğumda fiyat yazmıyordu, evin fotoğraflarına baktığım zaman sebebini anlamıştım. Tek sağlam yeri camlarıydı, yerler kara beton, duvarlar yangın yüzünden simsiyahtı. Elektrik yok, su yok. Ufak, bilinmedik bir mahallede.
Biriktirdiğim miktardan elime çok az para bile kalacaktı, konuştuğumuz fiyata indirim de yapmıştı satan kişi. Kimsesiz olduğumu öğrenince çoğu kişi elinden geleni yapmak istiyordu, böylelikle evi almaya karar vermeden önce gidip görmek istedim.
Ufak mahalleyi ilk girdiğim an sevmiştim, tahta sedirlerde oturup örgü ören yaşlı teyzeler, sokaklarda kapı önlerini süpüren ablalar vardı. Top oynayan ufaklıklar ve eski tip ufak bakkallar da bu mahallede hala devam ediyorlardı işlerine.
Hiç büyük market yoktu, hiç boş adam yoktu ortalıkta. Kahvehane olduğu belli olan yerde bile akşam altıya kadar kimsecikler görünmemişti. Aradığım evi bulup, ufacık olsa da tertemiz olan bahçesine girdim. Bir tane bile çöp yoktu boş evin bahçesinde.
Evin içinde, camdan göründüğü kadarıyla katlanmış bir kaç karton koli dışında bir şey yoktu. Çatı yada duvarlar yıkık değildi. Derli toplu, ufak ama kullanışlı bir evdi. Eski köy evlerini andırıyordu, ufak bir kömürlüğü ve dışarıda bir tane daha tuvaleti vardı.
Bu evi alsam, kalan parayla suyu açtırabilir miyim acaba diye hesap yapmaya başladım. O sırada arkamdan seslenen adamla yönümü kapıya çevirdim.
"Hayırdır birader, birisine mi baktın?" Adam mavi gözlü bir esmerdi, kaşları havada cevabımı bekliyordu.
"Yok, ben bu eve alıcı geldim. Sahibi İzzet abiyle telefonda konuşmuştuk, sağolsun ucuza verecek evin hali yüzünden."
Kaşları havaya kalkınca göz rengi iyice ortaya çıktı, dudakları büzüldü eve bakarken. İzbe bir evdi onlara göre tabi. Düzeni olan insanlara göre değildi bu ev pek.
"Bu evi elden geçirirken kalacak yerin var mı peki? Uzun bir işi var evin adam edilmesi için." Başımı iki yana salladım, aslında bu gece için bile kalacak yerim yoktu benim.
"Anladım, buralarda günlük kalabileceğin yerler pek yok. Ama istersen benim evde kalabilirsin. 1+1 ama salonda boş bir çekyat var. İstediğin zaman bir alo de yeter, al bu da numaram."
Elime verdiği karta baktım, hafriyat malzemeleri satışıyla ilgiliydi. Suat Akif Kahraman... Karşımdaki benden kısa olsa da yaşça büyük olduğu belliydi, mavi gözleri hala üstümdeyken başımı olumlu anlamda salladım. Son kez baş selamı verip bahçeden çıktı, bende ev sahibini arayıp evi alacağımı söyledim.
Dün gece kaldığım pansiyona gidip duş aldım ve sabahı düşünerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesiz Ali
General FictionÜcra bir mahallede harabe bir eve yerleşen azimli bir genç Mahallelinin ailesine saygısından yönelimine karışmadığı eşcinsel bir genç