Rüyalar Zihnin Aynasıdır

5.5K 358 40
                                    

Evimde oturmuş sabah için hazırlanıyorken kapım çaldı. Elimdeki üç aydır hergün giydiğim formalarımı askıya asıp kapıya baktım. Gecenin bir yarısı bile ışıl ışıl parlayan mavi gözleriyle Suat Akif kapıdaydı.

Bana gülümsüyordu yine, dizlerimi titreten o ufak tebessüm de değildi. Dişlerini göstererek, nefesimi keserek gülümsüyordu bana.

"Ben geldim aşkım." Diyerek evimin içine girip odama ilerledi ve perdeleri çekti. Oda ufak televizyonun ışığıyla aydınlanıyordu.

Hafif sakallı yüzü, mavinin en güzel tonundaki gözleri ve dolgun dudakları açıkça görebilsem de ışığı açmak istiyordum. Elimi uzatıp düğmeye basmak istediğimde elimi tuttu.

"Yapma, uyuduğunu sansın millet." Diyerek elini elimin üstüne kapatıp bedenini bana yasladı.

Vücudum hafifçe kasılıp sertleşirken boynumu ıslak ıslak öpüyordu. Nefes alışverişlerim değişmiş, ilk kez bu heyecanı yaşıyordum. Bir eli enseme uzandı ve dudaklarımızı birleştirmek için beni kendine çekti.

Dudakları, dili ve ensemdeki eli harika hissettiriyordu. Diğer elini aletime atıp hafifçe okşadı, ben artık bu ufacık temasla bile patlama noktasına gelmiştim. Kendimi büyük bir iniltiyle bıraktım ve gözümün önünde gülümseyen yüzü silikleşirken çekyatta gözlerimi açtım.

Bu rüyalar üç hafta önce başlamıştı, ilk seferinde büyük bir vicdan azabı çekerek her gördüğüm yerde kaçmıştım ondan. Daha sonra ise her seferinde biraz daha alışmıştım, hatta bazen bu rüyayı görmeyi ister halde buluyordum kendimi. Yasak bir meyveyi koparmadan tadına bakmanın yolunu bulmuştum sanki.

Gerçekten üç ay olmuştu yeni işime başlayalı, fabrikanın mesaileri sağolsun birçok eksiğimi alabilmiş ve evimi bir yuva sıcaklığına çevirebilmiştim. Ufak bir televizyonum, sobam, şofbenim, yorganım, battaniyem ve hatta bir tane daha çekyatım olmuştu.

Bazen fabrikada çalışan mahalle gençlerinden bazıları akşamları bana gelip otururlardı. Suat Akif onlarla gelse de çoğu zaman bir bardak çayı zor içip yanımızdan ayrılırdı.

Hatice teyzem kanatlarını üstüme uzatmış, benimle sürekli ilgilenir olmuştu. Bu ilgisi içimdeki sevgiye ve ilgiye aç olan kimsesiz çocuğa ilaç gibi geliyordu. Bana banyo lifleri ve yelekler örüyor, kalın giyinmemi tembihleyip duruyordu.

Sabahları işe yürüyerek gidiyordum hala, servis zaten mahallenin dışında bekliyor oluyordu. Fabrika yakın sayılsa da servis, özellikle yağmurlu günlerde iyi oluyordu.

Sabahın köründe yaşadığım şeyle, rüyayı gerçek sanan vücuduma küfrederek sobaya bir kaç odun atıp banyoya girdim. Duşumu alıp temizlenirken aklıma rüyamda elini aletimde gezdirişi gelince, elimi aletime atıp bir kez de bilinçli olarak tatmin ettim kendimi. Mavi gözlerini zihnimde canlandırmam için kendimi zorlamama gerek kalmıyordu artık.

Hızlı bir tatminle sona ulaşırken pişmanlık vicdanımı vurmuştu bile. Adam hala bana kardeşim diyordu, benim onu düşünerek yaptığım şeye bak bir de.

Kendime engel olamıyordum, zihnim durmadan o mavi gözlü adama çekiliyordu. Her gece rüyama geliyordu zaten, artık gündüz daldığım anlarda bile aklımdan çıkmaz olmuştu.

Yarın pazar olduğu için tatildi, bugün mesai olmazsa bir güzel dinlenirdim. Gerçi mesai olması işime geliyordu ama arada dinlenmek gerekiyordu.

"Ali, sana ne diyeceğim." Yanıma oturan adamla çayımdan bir yudum alıp ona döndüm. Mahallenin gençlerindendi, fabrikada aynı bölümde çalışıyorduk ve aramız gayet iyiydi.

"Söyle kardeşim, emrin olur." Lafıma gülerek elini çayına uzattı.

"Biliyorsun biz mahallenin gençleri arada demleniyoruz, cumartesi günleri. Bugün mesai yokmuş, müsaitsen senin evde toplanıp, şöyle mükellef bir sofra kursak. Hep beraber içsek, sohbet muhabbetin dibine vursak. Ne dersin?"

Parlayan gözleriyle, umutla bakıyordu bana. Benim salon Akif'in salondan daha büyüktü, normalde onun evinde içerlerdi. Demek ki bu sefer daha kalabalık olacaklardı, kafamı sallayıp onayladım.

"Gelin tabi kardeşim, başımın üstünde yeriniz var. Ama benim evde iki çekyat harici yatılacak yer yok ona göre."

Kafasını sallayıp hızla yanımdan kalktı, mahalleden burda çalışanlara haber verecekti büyük ihtimalle. Böyle planlarda ev sahibine çok yük bindirmeyip herşeyi ortaklaşa alıyorlardı. Ben sadece evi temizlesem yeterde artardı yani.

Bugün cumartesiydi, maaş iki gün önce yatmış elimde bol bol para kalmıştı. Eksik bir kaç şey daha almak için mahallenin dışındaki ikinci el eşyalar satan abiye uğradım iş çıkışı.

"Ooo Ali, buyur kardeşim. Neye ihtiyacın vardı." Diyerek kapıda karşıladı beni.

Sadece ikinci el eşyalar satmıyordu abi, yer sofraları, siniler, tepsiler, tavalar yeniydi. Bir kaç mutfak eşyası aldım, çatal kaşık takımını bile düzmüştüm. Aldıklarımı evime taşırken keyfim yerindeydi, evime dönen sokağa girerken mavi gözlü adamımı gördüm.

"Akif, nasılsın." Diyerek seslendiğimde mavileri beni buldu.

Yutkunup gözlerine bakakalmamak için direnerek yanına doğru yürüdüm. Hafif tebessümü yine yüzünde canlanmıştı.

"İyiyim kardeşim, sen nasılsın." Yine bana kardeşim diyordu. Derin bir nefes aldım.

"İyiyim. Bak sana ne diyeceğim, bugün tüm gençler bana geliyor. Büyük ihtimalle daha seni çağırmadılar, onlardan önce ben çağırmak istedim. Lütfen gelebilirsen sende gel."

Yüzü aydınlanıp genişçe gülümserken hafifçe nefesim kesilmişti. Akif'e belli etmemeye çalışarak yutkunup gerilen dudaklarına bakmamaya çalıştım.

"Olur tabi, gelirim. Bir iş yok hafta sonu zaten. Ama sarhoş olursam sende kalırım, senin eve en uzak ev benim. Haberin olsun."

Belli olsun olmasın umursamadan sertçe yutkunmamı engelleyemedim, benim evimde uyuması en çok istediğim şeydi ama kendime güvenemiyordum. Zorla gülümseyip kafa salladım, rüyalarımı aklımdan silmek gibi bir seçenek olabilseydi keşke.

"Tabi ki, benim evim senin evindir. İstediğin kadar kalabilirsin." Lafıma gülüp yoluna devam etti. Eve nasıl vardığımı bilememiştim, yol üç adımda bitmişti sanki.

Kimsesiz AliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin