Evin satış işlemlerini halledip, suyu açtırmak için abonelik yenilemeye gittim. Elektrik benim için çok önemli değildi ama su kesinlikle olmalıydı. Evin su borcunun çıkmaması artıya geçmeme sebep olmuştu, ev sahibi yangından sonra direkt olarak su aboneliğini iptal ettirmişti anladığım kadarıyla.
Evrak işleri tamamlandıktan sonra, pansiyondan eşyalarımı alıp evime giderken mahallenin sonundaki ikinci el eşya dükkanına uğradım. Bir tane çekyat, piknik tüpü, eski denemeyecek kadar güzel bir halı ve iki kapılı bir elbise dolabı aldım. Hepsine toplamda altıyüz lira ödemiştim.
Dükkan sahibi eski bir kaç perde olduğunu söyleyip onları da hediye etmişti. Aklıma hiç perde takmak gelmemişti doğrusu, yetimhanede perdelerimiz yoktu çünkü. Nasıl takıldığını bile bilmiyordum.
Evimin önüne gelip besmeleyle dış kapımın kilidini çevirdim, evden hafif bir yanık kokusu geliyordu. Beni rahatsız etmeyecek kadar hafiflemişti, eşyalarımı bir köşeye koyup mahalle bakkalına gittim. Temizlik için gerekli malzemeleri alıp hemen işe koyulmak istiyordum.
Eve geri döndüğümde o mavi gözlü adam yine kapımdaydı. Ellerim dolu halde geldiğimi görünce yanıma gelip poşetlerin birazını kendisi taşımaya başladı. Hareketlerine anlam veremiyordum doğrusu, arkadaşa ihtiyaç duymadığımdan değil ama beni tanımadığı halde yardım etmesi garip geliyordu.
"Temizliğe yardım ederim diye düşünmüştüm bende." Eliyle bahçedeki kova ve fırçaları gösterdiğinde aklıma evde su olmadığı gelmişti.
"Temizliği suların bağlandığı gün yapmayı planlıyordum aslında." Kaşları yine havalanıp mavilerini ortaya serdi, sonra gülümseyerek karşı bahçeye ilerledi.
"Hatice teyzenin bahçesinde tulumba var, bağlanana kadar burdan kullanabilirsin. Herkes temizlik için burdan su alır, sabah kapıları süpürürken falan."
Pembe yanaklı bir teyze bahçeye eğilmiş bir şeyler topluyordu, bizi görünce hemen ayaklanıp yanımıza geldi. Kısacık boyuyla, tombul bedeni tam ton ton nine tabirine uyuyordu.
"Oğlum hoşgeldiniz, hayrola inşallah." Meraklı sesi boş bahçede çınlamıştı sanki.
"Hatice teyze, bu arkadaş karşı evi satın aldı. Ama sular bir haftaya anca bağlanır biliyorsun, temizliğe yardıma geldim bende. Senin tulumbadan su çeksek biraz diyorum, su bağlanana kadar idare etsen. Olur değil mi?"
"Olur tabi oğlum, bahçe hep açık alın tabi. Var mı başka ihtiyaç, yardıma gelelim mi?"
"Yok teyzem sağolun, su yeterli. Ben yavaş yavaş hallederim. Elim yatkın zaten temizliğe. Alışkınım ben." Kadın beni bir süzdü, asker traşıma ve bal rengi gözlerime bakıp elini yanağıma koyunca istemsizce yutkundum.
Yaşlı insanları oldum olası çok sevmişimdir, onların ilgisi öylesine iyi hissettiriyor ki sanki gerçekten benim anneannemmiş gibi. Bunun ihtimali pek olmasa bile böyle düşünmek hoşuma gidiyordu. Buruş buruş ellerinin verdiği yumuşacık his insanı rahatlatıyordu.
"Çocuğum asker misin sen? Ay maşallah yeni mi geldin?"
"Evet bir hafta kadar oldu, uzun dönem askerliğim yeni bitti teyzecim."
Sözlerimle kafasını sallayıp her zaman duyduğum o soruları sormasını beklerken nefesim tıkandı. Şefkatle bakan gözleri üstümde gezinirken elini omzuma indirdi. Bir kaç kez sıvazlayıp bizi yanlız bırakıp gitti.
"Hatice teyze kesin bize yemek yapar, akşam parmaklarını yemeye hazır ol. Bu mahalledeki her kız Hatice teyzeden yemek yapmayı öğrenmek için sıraya girer."
Tulumbaya asılıp kovaları doldurduk ve iki koldan temizliğe başlamak için eve taşıdık, ama evin önüne geldiğimde neredeyse altı yada yedi kişi daha vardı. Hepsi ya yaşıtım ya da bir kaç yaş büyüktü, tek tek tokalaşıp tanıştık ve evimin içine girdiler besmelelerle.
Herkes bir yerleri temizliyor, muhabbet ediyor ve şakalaşıyordu. Birdenbire kendimi kalabalık bir arkadaş grubunun içine karışmış olarak bulmuştum. Herkes yanık duvarları ve yerleri, hatta sonradan getirdikleri tahta merdivenle tavanı silerken ben sadece oradan oraya savruluyordum.
Artık hava kararmaya başlarken kapımın önüne bir kamyonet yanaştı. Sabah aldığım eşyalar el birliğiyle içeri yerleştirilip düzenlenirken sonunda birisi bana nasıl koymalarını istediğimi sormayı akıl edebildi.
Perdelerim takılmış, halım serilmiş, çekyatım pencere kenarına doğru yerleştirilmişti. Elbise dolabını diğer odaya koyup çantalarımı da içine attılar gelişi güzel. Evim kesinlikle tertemiz ve az eşyası olsa da, düzenli görünüyordu.
Hatice teyze bizi bahçesine çağırıp sofraya oturttu, iki tane genç kız da yanında hizmete yardım ediyordu. Ev ekmeğinin mest eden kokusu, yemeklerin lezzeti ve önümdeki kalabalık sofrayla şimdiden doymuş gibi hissediyordum.
"Afiyet olsun kardeşim, mahallemize hoş geldin. Allah utandırmasın, evin hayırlı olsun." En büyük görünen adam tok sesiyle konuşunca ilk başta irkilsem bile başımı sallayıp saygıyla cevap verdim.
"Allah razı olsun, hepinizin ellerine sağlık. Sayenizde evim cennet gibi oldu." Herkes 'eyvallah, ne demek' gibi onaylayan mırıltılar çıkartırken üstümde hissettiğim gözlerle başımı kaldırdım. Mavi gözler yüzümü baştan sona inceliyordu.
İsminin Suat Akif olduğunu hatırladığım adamla göz göze gelince hafifçe gülümsedi. Masmavi gözlerine bakarken içimde tuhaf bir heyecan oluştu ve önümdeki bardağa uzanırken devirdim. Masadaki tüm gözler bana dönerken utancımdan yerin dibine girmiştim.
Kızlar çabucak bardağımı alıp yeniden doldurdular ama bu seferde su genzime kaçtı. İki yanımdan sırtıma vuran ellerle kendime geldim, ufak bir teşekkür edip yemeğime uzandım. Herkes neredeyse aynı anda besmele çekip kaşıklarını eline aldı.
Bu kalabalık sofrada yediğim her lokmadan ciddi anlamda keyif alarak karnımı doyurdum. En sonunda beklediğim o soruyu grubun en genci olan çocuk sordu.
"Kardeş, ailen falan ne zaman gelirler. Tanışmak için gelelim annemlerle birlikte, yardıma gelmek için soruyorlar." Umutla bana bakan gözlerine bakarak yutkundum, her bu soruyu duyduğumda boğazımda oluşan yumru yerini almıştı.
"Ailem yok, yetimhanede büyüdüm. Gelen kimse olmayacak, yalnız yaşıyorum artık." Ortama pimi çekilmiş el bombası atsan bu sessizliği yakalayamazdın. Çıt sesi çıksa duyulacak haldeydi, Hatice teyze masanın başından konuşana kadar sessizlik devam etti.
"Kuzum, bizim mahallemizde kimse yalnız yaşamaz. Komşuları olur, arkadaşları olur, candan ayrı kardeşleri olur. Ama kimse bu mahallede yalnız falan kalmaz." Bir çok kişi kafasını sallamıştı bu sözlerle.
Sanırım hala temiz ve anlayışlı insanların olduğu bu mahalleye beni Allah yollamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesiz Ali
General FictionÜcra bir mahallede harabe bir eve yerleşen azimli bir genç Mahallelinin ailesine saygısından yönelimine karışmadığı eşcinsel bir genç