Pastanenin duvarındaki saate baktı. Saat sabahın körü denilebilecek kadar erkendi. Horozların bile uyanmadığı bu saatte ne yaptığını kendi kendine sordu. Dükkandan dışarıya çıktığında rüzgarla yüzüne çarpan yağmur damlaları iyiden iyiye ayılmasına sebep olmuştu. Elindeki kese kağıdının ıslanmaması için omuzlarına attığı şalını kullandı. Birkaç dakika önceye kadar yağmur yağmıyordu. Islanmış saçlarını alnının gerisine atarak evine girdi. Isınmak için oturma odasına girdiğinde yumuşak bir fısıltı duydu.
"Günaydın Mikasa."
"Sana da günaydın. Hala uyuyor mu?"
"Evet ama saat daha erken. Bırakalım da biraz daha uyusun."
Dün akşam kanepede uyuya kalmış olan ve onu rahatsız etmemek için milimetrik hareket eden arkadaşlarını kanepede biraz daha uyumaya bırakıp kahvalı için bir şeyler hazırlamaya başladı."Sana yardım edemediğim için özür dilerim. Jean kollarını bana dolamıştı. Ayağa kalkmaya çalışırsam onu uyandırırım diye bir şey yapmadım."
Mikasa ona bakıp göz devirdi.
"İğrençsiniz."
"Sadece kıskanıyorsun."
"Eh, belki biraz."
Onlar konuşurken uyanmış olan Jean da onlara katıldı.
"Günaydın Marco. Günaydın Mikasa."
O kaotik günün ardından iki hafta geçmişti. Jean bu süre içinde neredeyse her gün Mikasa'yı arayıp Marco ile yapım sürecinde olan ilişkisinin gelişimini anlatmıştı. Mikasa da sonunda Jean'ın dilinden düşürmediği Marco ile tanışmıştı ve bu üçlü kısa sürede arkadaş olmuşlardı. Mikasa hala arkadaş edilebildiği, hem de bu kadar kısa sürede, gerçeğine inanamıyordu ama bu ikiliye çok rahat uyum sağlamıştı. Kimyaları uyuşuyor olmalıydı.Bir süre sonra Jean huzursuzca homurdanmaya başladı.
"İkiniz de uyanıksınız diye saat geç oldu sanmıştım. Ayrıca dün için de kızgınım. İkiniz de çok tuhafsınız. Film gecelerinin amacı film izlemektir. Daha filmin başından uyuyakalmak değil."
"Bir dahakine dünyanın en boktan filmini seçmezsen belki de uyuyakalmayız."
Jean bir süre Mikasa'ya filmin aslında boktan olmadığını anlatmaya çalıştı. İkisinin bu çocuksu halleri, birkaç hafta önceki ciddi ve gergin hallerine kıyasla çok tuhaftı."Hitch mesaj attı. Geçen hafta sonu işim olduğunu söyleyerek erteledim ama peşini bırakmayacak gibi. Hâlâ çifte randevu yapmak istiyor."
"Gitmeli miyiz ki?"
"Marco sen ne dersin?"
"Gitmelisiniz. Bence Mikasa'nın Annie ile konuşmaya ihtiyacı var."
"Öyle mi dersin? Peki ya işler kötüye giderse?"
"Eğer öyle olursa, bunun olmasına izin ver. İkiniz de gözlerinizden şimşekler göndererek iletişim kurmaya çalışırsanız hiçbir şey bir sonuca varmaz."
"Sanırım haklısın."Giriş kapısında Jean'ın giysisinin kolunu tuttu.
"İyi gidecek mi sence?"
"Açıkçası ne konuşursunuz hiçbir fikrim yok."
Mikasa dudaklarını huysuzca büzerek içeriye girdi. Hitch'in yerlerini belli etmek için onlara el salladığını gördü. Sakince selam vererek oturduklarında masada ölüm sessizliği vardı. Grubun dışa dönükleri olan Jean ve Hitch bile gergin atmosferi bozamıyorlardı. Sonrasında yavaş yavaş konuşmaya başlandı ancak her şey bir iş görüşmesi gibiydi. Mikasa konuşmuyordu çünkü bir şey planlıyordu. Bu buluşma resmi olarak bittiğinde Annie ile özel olarak konuşmak istediğini söylemeye karar verdi.Jean telefonunun çalmasıyla masadan kalktı.
"Üzgünüm. Marco arıyor, bana ihtiyacı varmış. Gitmeliyim."
Jean gitmeden önce Mikasa'nın sırtını 'iyi şanslar' dercesine pat patladı. Mikasa sadece kendisinin gördüğü yüz ifadesinden Jean'ın, hatta büyük ihtimalle Marco'nun da, bunu önceden planlamış olduğunu anladı. Mikasa'nın Annie ile yalnız kalmak istediği doğruydu. Bunun için Jean'a müteşekkirdi ama Hitch hala orada olduktan sonra bir anlamı yoktu. Bu düşünceleri içinden geçirdikten sonra sanki ilahi bir güç Mikasa'nın dileğini duymuştu ve Hitch de yerinden kalktı.
"Olamaz! Kız kardeşimin uçağı bayağı erken gelmiş. Gidip onu havaalanından almalıyım."Birkaç dakika sonra Mikasa'nın içinden gülmek geldi. Jean da Hitch de çok kötü oyunculardı. Özellikle de Hitch'in sahte şaşırması zihninde belirince kendisini tutamayıp sesli bir şekilde gülmüştü. Ağzını eliyle kapatarak oturan Annie de hiçbir şey demeden gülmeye başladı. Mikasa üzerindeki gerginliği atmıştı.
"Hitch yalan söyleyemiyor sanırım."
"Öyle deme bu onun en başarılı performansıydı."
"Öyleyse daha öncekileri düşünmek bile istemiyorum."
Annie gülmesi bittiğinde sordu:
"Pekala. Biraz konuşalım mı?"
Mikasa başını salladı. Annie de kendisiyle aynı şekilde konuşmak için yalnız kalmayı beklemişti.
"Öncelikle yaşadığımız her şey için özür dilerim. Hatalarımın öyle basit şeyler olmadığını ve bana karşı ciddi güven sorunları yaşadığını biliyorum ama bence ana sorun sende veya bende değildi. İlişkimizi kötü temeller üzerine kurduk. Seni bilmiyorum ama ben daha önce hiç ciddi bir ilişki yaşamadım. Hâlâ bile bunun için hazır mıyım bilmiyorum. Bundan sonra rotamı senin bana karşı olan bakış açına göre şekillendireceğim. Eğer bir kez daha denemek istersen, ben buradayım."Mikasa'nın yanakları heyecandan kızarmıştı. Annie ne zaman bu kadar konuşkan olmuştu? Hem de duyguları hakkında konuşuyordu. Hitch ve Jean kendi istekleriyle bu ilişki çemberinden çıkmışlardı. Mikasa ve Annie'yi akışına bırakıp, sonuçlarına katlanmayı göze almışlardı. Her şey çok açıktı. Annie bir şans daha istiyordu. Mikasa'nın kalbi her an Annie'nin kollarına atlamaya hazırdı ama beyni ona her şeyden sonra bir kez daha Annie ile denemeye hazır olup olmadığını soruyordu. Düşündü. Ya başka birini bulmayı denese? Ona sonsuz sadakat ve aşkı aynı anda verebilecek birini? Aklında hâlâ Annie olur muydu? Bunun cevabı belliydi. Bir daha hiçbir üçüncü kişinin kollarında kendini avutmaya çalışmayacak ve ona aşık olmak konusunda kendini kandırmayacaktı. Söz verdi. Geçmişt kendisine en büyük kötülüğü yine kendisi yapmıştı.
"Annie, seni seviyorum."
Annie gözleri dolmuş olan kızın ellerini tuttu.
"Ben de seni, Mikasa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
summer shower •mikannie•
FanfictionMikasa yıllarca kendisini soyutlamıştı. Arkadaş edinmez ve aşk yaşamazdı. Böylesi iyiydi. Drama yok, üzüntü yok, sadece alışmış olduğu şeyler var... Yağmurlu bir yaz akşamına kadar her şey bu şekilde gidiyordu. Kara bulutlardan boşalan yağmurlar, tı...