a brand new city (final)

54 7 57
                                    

"Lütfen bir dahaki sefere şu siktiğimin alarmını kurma."
Üzerindeki pijamaları çıkarmakla meşgul olan Annie alt pijamasını uyumaya çalışan Mikasa'ya fırlatıp cevap verdi.
"Afedersiniz majesteleri ama bazılarımızın erken uyanıp işe gitmesi gerekiyor."
"Gitmesen ne olur?"
"Neden gitmeyeyim ki?"
"Sabah kaçamağı?"
"Pekala. Bu hızlı olacak. Sonrasında hazırlanıp işe gideceğim."

"Mikasa, biraz dur...saat kaç?"
"Boşver."
"Kes şunu. Saate bakmaya çalışıyorum."
Mikasa bıkkınca Annie'nin bacağını bıraktı.
"Boşver. Zaten çok geç kaldın. Devam edelim."
"Seninle ne yapacağım hiç bilmiyorum.'
Mikasa muzipçe gülümsedi. Onun aklını okuyan Annie'nin kızgınlığı uzun sürmedi.
"Tamam, devam edelim."

"Hey! Aynadan beni izlediğini görebiliyorum."
Mikasa siyah dar elbisesini üzerine geçirirken konuştu. Yakalanan Annie suçu üstlenmek istemedi.
"Yanlış görmüşsün. Seni izlemiyorum."
"Eh. Tamam o zaman."
Mikasa külotlu çorabı giymek için eğildiğinde fırsatı değerlendirip onun yüzünü yakalayan Annie telaşlı bir öpücük kondurdu.
"Nereye gideceksin?"
"Bilmem. Dün biraz eşyalarımı topladım. Buradan ayrılmak istiyorum. Sen de geliyorsun."
"Tamam ama nereye gidiyoruz?"
"Yolda karar veririz. Eşyalarını toplayıp gel."

Mikasa yaşadığı yerden sıkılmaya başlamıştı. Burada arkadaşları vardı ve her bir sokağı zihninde resmedebilecek kadar iyi tanıyordu ama hepsi bundan ibaretti. Değişiklik ve biraz renk istiyordu. Yanında Annie olduğu sürece gittiği her yer güzel olacaktı. Bavullarını ve kolilerini arabaya yükledikten sonra yola koyuldular. Saat çok erken olduğu için boş olan sokakları yavaşça geçerek ilerliyorlardı. Zihni geçtiği her sokakta anılarından birkaçını resmediyordu. Kan bağları olmamasına rağmen onun sinir bozucu erkek kardeşleri olan Armin ve Eren ile çocukken oyun oynadıkları yer, lisedeki arkadaş grubuyla genelde buluştuğu mekan, Historia ile karşılaştıkları park, Hanji ve Levi'ın kafesi ve diğer hepsi... Anıları buruk bir tatlılığa sahip olsa da hiçbir şey sonsuza kadar sürmezdi. Bazen insanların gelmesi, gitmesi, unutulması ve tekrar gelmesi gerekirdi.

Eşyalarını toplarken inciline rastlamıştı. Uzun bir dönem kendini hapsettiği dört köşeli hapishanesine son bir kez baktı. Hiçbir zaman okumamıştı bu kitabı. Aklında ne kaldığını sorguladığında bir sonuca varamadı. Sadece aşina olduğu harf grupları vardı. Sonuç olarak kitabı kapatıp yerine geri koymuştu.

Annie ile arabada otururken, güneş ışınları hafifçe gözlerini acıtıyordu. Müzik yoktu. Sadece rüzgarın ve onları başka bir yere taşımaya yarayan makinenin sesi... Annie'ye sadece 'eşyaları topla' demişti ama gittikleri yer artık Annie'nin de umrunda değildi. Kirpiklerine vuran güneş ışınlarının sıcaklığıyla gözlerini kapamış, yüzündeki huzurlu ifadeyle dinleniyordu.

Mikasa gidecekleri yere dediği gibi yolda karar vermişti. Belki de bir gün tek başına yaşadığı büyük ve kasvetli evine geri dönerdi ama henüz öyle bir planı yoktu. Hiçbir zaman o eve ait hissetmemişti ama bu his son zamanlarda hep yanında olmaya başlamıştı.

Birden yola çıkmadan önce kimseyle vedalaşmadığını hatırladı ama bu hiç kimse için bir son değildi. Sadece hikaye burada bitiyordu.

summer shower •mikannie•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin