BANK

516 12 6
                                    

Sabah kahvaltıda herkes çok neşeliydi. Ben de dahil, neden bilmiyorum ama son zamanlarda Arda'yı kafama takmıyordum. Fakat onu sofrada göremeyince tekrar içimi gri bulutlar kapladı. Son iki gündür omu hiç görmemiştim ve açıkçası merak ettim sonuçta onun geçmişi de benimki kadar var. "Daldın yine prenses." dedi Umut. "O bu aralar böyle ben de farkettim." dedi Cansu. Zaten hep üstüme gelsinler. Belki problemlerim var, ki var. İnsan biraz anlayışlı olur. "Yo... Hiçte bile ben gayet normalim." Kesinlikle Oscar'da en iyi oyuncu ödülünü almalıydım. Kesin bu söylediğime inandılar. "Arya, sen ve normallikten mi bahsediyorsun allah aşkına? Yani sen hergün ruh halini değiştiren biri olduğun için söylüyorum yoksa yanlış anlama." Dedi Zeynep yine benim ruh halimi değiştirmek için. "Nasıl yanlış anlayabilirim Zeynepcim?" Sofradaki herkesin keyfi yerindeydi. Ben hariç ama ne yalan söyleyeyim arkadaşlarım kafamı dağıtmama yardımcı oluyordu. " Şöyle yanlış anlayabilirsin; belki biri senin ruh halini değiştirtiyordur." "Evet haklısın o kişilerde sizlersiniz." Zeynep malmışım gibi suratıma belli bir süre aktıktan sonra konuştu. "Kızım saf mısın? O kişiler biz değiliz tek bir kişi o daaa Yankı." Yankı mı? Gerçekten mi? O mu? Benim ruh halim mi? İnanmam! Hayatta inanmam, o ukalanın teki ve benim ruh halimi değiştirecek öyle mi? Cansu merakla yerinde kıpırdandı. "Yankı kim?" "Kimse." Zeynep bani iyice gıcık etmek için bütün olanları anlattı. Cansu 'Ayyy ne güzeel!' derken, kıyamam Umut, altın gününde dedikodu yapan koca karıların arasında kalmış erkek çocuk gibi bize bakıyordu. Konuyu değiştirmek için Arda'nın nerde olduğunu sordum. Soruyu sormamla birlikte ortamın havası değişti. İçimden 'acaba bunlar benden bir şey mi saklıyor' diye geçirdim. Kimseden ses çıkmayınca Umut birkaç gündür onu hiç görmediğini söyledi. Aslında ben Zeynep'in bir şeyler söylemesini bekliyordum ama bir şey demedi. "Bu kadar mı? Başka gören yok mu?" Tahmin ettiğim gibi Zeynep derin bir nefes aldı fakat Cansu kaşlarını yukarı kaldırdığında söyleyeceklerini yuttu. " Tamam anladım bir şey olmuş artık bana söyleyecek misiniz?!" "..... Evet Zeynep iki saattir ne söylemek istiyorsan şimdi söyle." Zeynep tereddüt etse de sonunda ağzını açabildi. "Biz geçen gece..." "Geçen gece ne, ne oldu söylesene?!" "Arda'nın ceketinde uyuşturucu bulduk." Hayır olamazdı, yapamazdı. Bana söz vermişti. Seni sevdiğim için bırakacağım demişti. Birlikte aşacağız demişti. Söz vermişti! Onu tekrar affettiğim için tekrar kendime kızdım. Her zaman yaptığım gibi. Aynı şeyi yapıyorum ve akıllanmıyorum o da akıllanmıyor. Ama yine de yalan söylüyorum kendime. "Ben inanıyorum o iyileşecek. Sadece bir kereliğine olan bir şeydir." Ah, kahretsin yine yalan söylüyorum. Kandırıyorum hem bu sefer sadece kendimi değil arkadaşlarımı da. "Arya daha ne kadar saklanacaksın herkes farkında Arda eskisi gibi olacak ve bu sefer sen onu değiştiremeyeceksin." "Hayır Zeynep. Bak ben değiştim o da değişebilir." Neden bu kadar üstüme geliyordu ki? "Sen iyileştin ama o manyağın teki." Artık hıçkırarak ağlıyordum çünkü ben iyi değildim hem de hiç iyi değildim. "Ben iyileşmedim hala tedavi görüyorum, hap kullanıyorum hatta kriz geçiriyorum. Ben normal değilim ben Arda'dan bile daha kötüyüm sadece masum gözüktüğüm için bunu saklayabiliyorum! Ben iyileşmedim kullandığım ilaçlar bir sürü ölümcül hastalığı tehdit ediyor ve ben bunlardan birine sahibim! Sence normal olabilir miyim?" Artık kendimi kaybetmiş sürekli bağırıyordum. Uzun zamandır içimde hapsettiğim düşünceleri dışarı vuruyordum. Korktuğum her şeyi söylüyordum. Hastalığımdan, ölümden korkuyordum. Sadece güzel yaşamak, mutlu olmak istiyordum en azından hayatta olduğum zamanlar. Tek ben ağlamıyordum, sadece gözlerimden yaşlar akmıyordu yaşlar bende olan ruhu alıp götürüyordu her canım yandığında bana ihanet ediyorlardı. İnsanların karşısında ağlamayı sevmeyen ben son zamanlarda çok sulu göz olmuştum.

Umut bana yaklaştı bana sıkıca sarıldı. Uzun zamandır kimseden görmediğim bir şefkat vardı içinde. Onun sarılmasıyla ağlamam daha çok şiddetlendi. Cansu da ağlıyordu. Yanıma geldi, ellerimi tuttu. "Arya bu kadar umutsuz olma. İyileşeceksin, bunu hep birlikte başaracağız. İnan bana, bize. Şimdi lütfen kendine gel ve eski haline geri dön." Arkadaşlar işte ne olursan ol hep senin yanında olan inatçı kardeşler. "Tamam iyiyim ben sadece biliyorsun işte bazen böyle geliyorlar." İnanması için yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim. Ve her zamanki gibi inandılar. Bir gülümsemeye inandıklarını düşünemiyorum, sonuçta 'her tebessüm eden yüz mutluluk ifadesi değildir.' Arabamın anahtarlarını süslü porselen kasenin içinden aldım. "Nereye gidiyorsun?" Zeynep, meraklı kız. "İşim var merak etmeyin beni." Kapıyı çektim ve garajda bana sırıtan arabama göz kırptım. Havamda olmasam da öyleymişim gibi numara yapabiliyordum. Arkadaşlarım yeteneğimin olmadığını düşünseler de! Nereye gidebileceğimi düşündüm, tabiki de Arda'yı bulacaktım. Ama nerde olabilirdi ki. İngiltere'de nerelere gidebileceğini bilmiyordum. Tanıdığım bir arkadaşı da yoktu, hatta arkadaşı var mı onu bile bilmiyordum. Iphone'u kotumun cebinden çıkardım ve Arda'yı aradım. Çalıyor, çalıyor, çalıyor, meşgul. Zeynep cebinde uyuşturucu bulduğunu söylemişti eğer gerçekten içiyorsa ki bunu düşünmek bile istemiyorum. Issız sokaklarda bir grup bağımlıyla olduğuna emindim. Yakınlarda olan karanlık, ıssız sokaklara baktım. Sonunda birinde pes edip durdum. Lanet olsun hiçbirinde yoktu! Başımı direksiyona yasladım ve gözlerimi kapadım sonra ileriden gelen bağrışma sesleri duydum. Arabayı çalıştırdım ve geri geri gittim ama tekrar bir kahkaha sesi duydum. Durdum ve arabadan indim. Duvarlara sürtüne sürtüne yürüyordum. Sokağın sonuna geldiğimi düşündüm ama başka bir sokağa açıldığını gördüm oradan başımı uzattım. Birilerinin beni görmesinden korkuyordum. Bir grup vardı. Hepsinin ellerinde bira şişeleri anlamadığım peltek bir dille konuşuyorlardı. Hepsine göz gezdirdim. Yere oturmuş ve duvara yaslanmış bir şekilde bira içen Arda'yı ve başını onun omzuna koyan bir kadını gördüm. İstemsizce dudaklarımdan bir hıçkırık sesi kaçtı. Dudağında ve kaşında piercingi olan çocuk bana baktı. Bende hemen tabanları yağlayıp koşmaya başladım koşarken ağlıyordum bu yavaşlamamı sağlıyordu fakat çocuk sarhoş olduğu için ben daha çok şanslıydım. Arabamın kapısını açtım aceleden ellerim titriyordu. Son anda arabayı çalıştırıp iğrenç sokaktan çıktım. Gözlerimde biriken yaşlar etrafı bulanık görmeme neden oluyordu. Böyle araba kullanmamalıydım kesinlikle. Deniz kenarında olan bir kafeye girdim, sıcak çikolata aldıktan sonra deniz kenarına gittim boş olan bir banka oturdum. Hafif rüzgar vardı, gözlerimi kapattım rüzgarın beraberinde götürdüğü tozlarla birlikte içimdeki pisliği de götürmesini istedim. Saçlarımın uçuşmasına izin verdim. Deniz durgundu havaya göre daha şiddetli olması gerekirken. Ben de böyleydim, şu an yapmam gereken şey krize girmekti ama ben sadece ağlıyordum ve susuyordum, durgundum, sessizdim. Ama artık sessiz kalmayacağım, susmayacağım. Akıllandım gördüm, milyonlarca kez şans verdim, olmadı hiçbirini değerlendiremedi. Arda'yı sildim, o benim için sokaktan geçen bir adamdan farksız. Hatta ondan bile daha alçak. Arda'yı yasakladım kendime o benim için yasak, ölümcül, tehlike. Sadece Arda'yı yasaklamadım aslında aşık olmayı yasakladım kendime. İnsan aşık olunca görmüyor gerçekleri. Evet, benim gerçekleri görmediğim doğru ama ben Arda'ya aşık değilim hiçbir zaman olmadım sadece kendimi ona inandırdım. Bana aşık olmak yasak kim olursa olsun bir daha kimsenin özellikle bir erkeğin canımı yakmasına izin vermeyeceğim. Esen rüzgar tozları yüzüme doğru havalandırınca yüzümü yana çevirmek zorunda kaldım. Rüzgar kesildiğinde gözlerimi açtım. Yan taraftaki bankta bana doğru dönmüş beni izleyen Yankı vardı.

*****

Merhaba! Nasılsınız, umarım çok çok çok iyisinizdir. Artık Yankı ve Arya arasındaki soğuk rüzgarlar geçicek şu an sadece onu söyleyebilirim ama hemen ümitlenmeyin. ;) J

GECENİN AYDINLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin