KIRIKLARLA DOLU

420 18 5
                                    


Elinde kahve öne doğru eğilmiş, kafasını hafif yukarı kaldırmış bir şekilde beni dikkatlice izliyordu. O an ne diyeceğimi nasıl tepki vereceğimi düşünemedim, sanki o yetiği kaybetmiş gibiydim. Kafamdaki herşey onun bakışlarıyla gitmiş gibiydi ama bu o kadar kolay olmamalıydı sahi neden artık bu kadar acı çekmiyordum? Sonunda hareket edip başımı öne eğdim. "Beni mi takip ettin yoksa sen de mi o gruptaydın? Seni benim peşime mi saldılar?" Söylediğim şey üzerine yüzümü buruşturdum gerçekten başka söyleyecek bir şey bulamamış mıydım? "Neyden bahsettiğini anlamadım ama seni takip edeceğim kadar değerli değilsin." Haklı bende zaten kendimi değerli görmüyordum. "Zaten bana değer verme o kadar gerekli değilim ben, o kadar umursanacak biri de..." Oturduğu banktan kalkıp benim yanıma oturdu. Bir şey söylemesini bekledim, herhangi bir şey ama söylemedi belki de söyleyecek bir şey bulamadı. Hafif dalgalı olan denizi izledik. İçimde çığ gibi büyüyen gözyaşlarım tekrar kendini bıraktı bu sefer sessiz ağlıyordum, hıçkırmadan. "Neden öyle düşünüyorsun?" dedi Yankı. "Bilmem hayatımda bana değer gösteren sadece üç kişi var. Sanırım bu bir insanı değersiz yapar." "Sana değer veren kişi ailendir umarım." Aileden bahsederken sanki biraz rahatsız olmuş gibiydi. Hayır, hayır daha çok hüzünlenmiş gibi. "Keşke ailem olsaydı. Arkadaşlarım bana değer veriyor, sadece onlar." Aslında sadece arkadaşlarımın bana değer vermesi beni üzmüyor fakat hayatım boyunca çocuklarını çok seven ailelere özenmişimdir. "Başka kimse yok mu?" Var ama keşke olmasaydı. "Arda var sevgilim."    "Ondan ayrıldığını sanmıştım. Öyle bir kıza benzemiyordun." Ah, hayır lütfen anlatamam. "Aslında on beş dakika öncesine kadar ayrıldık yani onun haberi yok ama umurunda olacağını da sanmıyorum." "Neden?" "Anlatamam." "Anlatırsan rahatlarsın." Hayır rahatlamazdım. "Anlatmam beni rahatlatmaz, benim rahatlamam için huzur duyabileceğim güvenebileceğim bir omuz gerekli. O da yok. Olmayacak. Yasak." "İnsan kendine koyduğu yasaklara uyamıyor." "Nereden biliyorsun?" Bu kadar emin ve kesin konuşması beni şaşırtıyordu. Kendine bu kadar öz güveni olan birini daha görmemiştim. "Kendimi burada bulduğumda anladım." Söylediği şeyle ağızım bir karış açılmıştı. Şu an ihtiyacım olan şey bir omuz, huzur dolu bir omuz. Ama YASAK, OLMAZ! Daha tanımıyordum ki. Kaç yaşında, ne sever, ne sevmez, annesi babası kim? Hiçbir şey bilmiyorum. Bu çok anormal, çok saçma. Ben tanımadığım, en azından bir ay arkadaşlık kurmadığım kimseye karşı bir şey hissetmezdim. Neden şimdi böyle oldu? Konuyu değiştirmek istedim. "Peki sen neden buradasın?" Vereceği cevabı biliyordum ama yine de sordum. "Değersizim, kimse beni umursamıyor, bir tek o umursasa yeter bana." Kesinlikle beklediğim cevap değildi. "Anlatmak ister misin?" "Hayır." Şimdi sıra bendeydi. "Anlatırsan rahatlarsın." "Yasak, söz verdim kendime." Resmen birbirimizi kendi sözlerimizle vuruyorduk. Bu benim biraz da olsa kıkırdamama sebep oldu. Ben kıkırdayınca o da güldü. Bende onun sözüyle kendisini vurdum. "İnsan kendine koyduğu yasaklara uyamıyormuş." Bu sefer gülerken dişlerini de ortaya çıkardı. "Nereden biliyorsun?" Kahkaha atmama az kalmıştı, çok komikti. "Sen söyledin." Aynı anda gülmeye başladık. Bu bana iyi gelmemeliydi. Onun yanında bu kadar mutlu olmamalıydım. Aramızdaki sessizliği onun çalan telefonu bozdu. Meşgule alınca mesaj geldi. Büyük bi oflayarak. Bana döndü, bana çok saçma gelen bir şekilde gözlerimin içine baktı o an nefesim kesilecek sandım. Göğüs kafesim sıkıştı. "Benim gitmem lazım, sonra görüşürüz." Evet böyle bir şeyi tahmin edebiliyordum. "Tamam, sonra görüşürüz." Yanımdan kalktı ve şakaklarını ovalayarak uzaklaştı. O an sadece kalp atışlarımı dinliyordum başka hiçbir şeyin dikkatimi dağıtmasına izin vermedim.

*****



Sabah erkenden kalktım ve kimseye gözükmeden evden çıktım. Birkaç gündür koleje gitmiyordum. Eğer böyle devam edersem işime son verilecekti. Diğer sokaktaki koleje yürümeye başladım. Akşam Arda'yı görmemiştim, umarım bir daha görmem. Yine de Arda'dan kurtulacağımı düşününce seviniyordum, bu yüzden dudaklarıma bir şarkı yerleştirdim. 'Just give me a reason' enerjik olmasa da bana iyi geliyordu, her şarkı iyi geliyordu. Sanırım en iyi olduğum şey sesimin güzel olması. Zaten ailem de sadece bu yönümle övünüyordu. Onları özlüyordum, bana ne kadar kötü günler yaşatsalar da insan ailesini silip atamıyor.

GECENİN AYDINLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin