Siluet

126 8 5
                                    


"Güven" kelimesi ne kadar yalın olsa da anlamı büyük, iki kalbi birleştirip ve aynı zamanda ayırabilen yalın bir kelime. Kazanması zor ama harcaması kolay. Sürekli güvensizliğimle yakınırlar ama ben seviyorum. İnsanlara karşı güvensiz olmayı, önyargıyla yaklaşmayı çünkü hep haklı çıkıyorlar.

Arabadaki sessizlik içimi sıkıyordu. Konuşmayı sevmediğim için bu beni şaşırttı.

"Sen insanlara güvenir misin?"

Bu ani soruma karşı kaşlarını çattı bir an cevap vermeyecek sandım.

"Kim olduğuna bağlı."

"Ama bir insanı hemen tanıyamazsın zaten tanıyana kadar çok pişmanlık yaşıyorsun. İnan bana."

"Bu söylediğinden kimseye güvenmediğini mi çıkartmalıyım?

Bu kadar zeki nasıl olabiliyor, sırf kafasını karıştırmak için çelişkili konuştum ama nafile.

"İnanmıyorum diyelim ikisi farklı şeyler güvensizlik inanmamaktan doğar. Ama yine de hiç kimseye güvenmiyorum."

" 'Hiç kimseye güvenmiyorum' diye bir şey yoktur, 'Zamanında ona güvendiğim için kimseye güvenmiyorum' diye bir şey vardır."

O da yaşamıştı o da pişman olmuştu, güvendiğinden pişman olmuştu. Dışarıda çiseleyen yağmura baktım. Az ve bir o kadar hızlı. Bize hızlı gibi gözüken bu yağmur, aslında narin ve zarif bir şekilde süzülerek düşüyordu yere ve karışıyordu diğerleriyle. Hayatta böyle değil midir? Kendi hayatını, pişmanlıklarını, yalanlarını bildiğin için yavaş gelir sana, her dakika, hayatın ,yüzüne vurduğu yalanlar, suçlar yavaş gelir sana. Bunu sana söyleyenler hatta seni izleyenlere ise çok hızlı ve önemsiz.

Göz kapaklarım ağırlaştı, başımı su damlalarının uzun yollar çizerek aktığı cama yasladım. Belli ki daha yolculuğumuz uzun sürecekti.

***

"Çıkarın beni burada, yalvarırım! Annee, babaaa lütfen!"

Bağırmaktan sesim kesiliyor ve pes ediyorum. Yatağın kenarına bağlı elim direnmekten, çırpınmaktan yaralanmış. Camdan dışarı bakıyorum. Bütün bağımlılar pes etmiş, yorulmuş, bitkin düşmüş, sanki onlar için yaşamanın bir anlamı yok. Düşünüyorum, benim var . Arda. Ve o anda içeri Arda giriyor.

" Çıkar beni buradan lütfen. Biliyorum daha önce yaşadım bana acı çektirecekler." Diyorum yalvarırcasına bakarken . "Biliyorum." Diyor Arda. Bağlı ellerimi çözüyor, kucaklıyor ve sıkı sıkı tutuyor. Alnıma küçük bir öpücük kondurup çıkıyor kapıdan.

"Arya, iyi misin?"

Ter içinde uyandım yattığım yataktan, nasıl bir rüyaydı öyle. Bana geçmişimi hatırlatan, Uzun zamandır görmüyordum aslında. Ne etkilemişti de ben bunları görmüştüm?

"Arya iyi misin? Endişeleniyorum." Yankı yatağın ucuna oturmuş saçlarımı okşuyordu. Korkmuştu, endişelenmişti benim için.

"Ben iyiyim sadece... sadece kabustu." Yankı biraz daha yaklaştı ve başımı boynuna gömmemi sağladı. O kadar zarif sarılıyordu ki sanki kırılacakmışım gibi, aslında bu benim gibi bir kız için garip.

"Burası neresi?"

"Burası benim diğer evim aslında daha çok burada kalıyordum ama iş için London'a dönmek zorunda kaldım."

"Güzelmiş." Gerçekten güzeldi, London'daki evinden çok farklıydı. Her şey daha çok sade daha klasikti. Tam benlikti aslında, ferah odaları ahşap mobilyaları rahat yatağı...

GECENİN AYDINLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin