8~

3K 308 172
                                    

Hyunjin;

Telefonu kapatıp hastane yatağında uzanan babama döndüm. "Daha iyi misin babacığım? Nasıl hissediyorsun?"

"Sayende iyiyim." deyip elime uzandı, "Geldiğin için teşekkür ederim oğlum."

Elini avucumun içine alıp konuştum, "Yaşadığım sürece yanında olacağım, söz veriyorum." Cümlemin ardından bana verdiği sıcak gülümsemeyle içim yumuşacık olmuştu. Onu hep gülerken görmeyi diledim içimden.

İşte maçı en önemli yerinde terk etmemin sebebi buydu. Babamın yüksek tansiyonu vardı. Ne zaman bu şekilde fenalaşıp hastanelik olursa babamın yanındaki hasta bakıcı onun telefonundan beni arardı. Çünkü babam, ben yanında olduğumda daha iyiydi. Doktorlar da bunu söylüyordu. Garip bir şekilde hastalığına iyi geliyormuş benimle vakit geçirmesi.

Gülümseyerek ona bakarken dudaklarını araladı, "Eğer bir gün bu dünyadan göçüp gidersem gözüm arka kalacak Hyunjin."

Hemen kaşlarımı çatarak konuştum, "O da ne demek baba! Şöyle şeyleri aklından geçirme demiyor muyum?"

"İkimiz de gerçeği biliyoruz oğlum, kendimizi kandırmak bunu değiştirmiyor. Bu yüzden ölmeden önce tek bir isteğim var senden." dedi. Ağzından çıkan her kelime içimi daha çok yakıyordu. Kahretsin ki haklıydı. Yüzleşmekten korktuğum gerçekler peşimizi bırakmıyordu.

"Nedir babacığım? Nedir benden istediğin?" diye sordum titreyen sesimle.

"Seni mutlu edecek birini bul oğlum. Kendini yanında güvende hissedeceğin birini. Çünkü ben yokken yalnız hissetmeni istemiyorum." dedi ve sıcak bir gülümseme takındı yüzüne. Dolan gözlerimi zar zor tutuyordum. Eğer şimdi ağlarsam üzülürdü.

"Söz veriyorum. Bahsettiğin kişiyi bulup seninle tanıştıracağım. Ne kadar mutlu olduğumu göreceksin." dedim ve zorlukla tebessüm ettim. Oysaki içim kan ağlıyordu. İstemiyorum. Onu kaybetmek istemiyorun...

...

Felix;

"KAÇMA EBESİNİ SİKTİĞİM!!"

Telefonumu alıp kaçan Jisung'un peşinden koşturuyordum. Şerefsiz, eski flörtümle olan konuşmalarımı okurken aniden çekip almıştı telefonu elimden. Onu yakalarsam pis dövecektim.

"GELME PEŞİMDEN KATİL!" deyip koşmaya devam etti. Korkudan topuklarını götüne vura vura gidiyordu. Ne kadar gülesim gelse de hızımı kesmemek için kendimi tuttum.

"JİSUNG ŞİMDİ DURMAZSAN SENİ DAHA FAZLA DÖVERİM."

"Siktir yarra-" derken önüne çıkan bedene çarpmasıyla amele sümüğü gibi yere çakıldı. Telefonumu hızla elinden aldıktan sonra çarptığı kişiye baktım.

Lan bu Minho denen çocuk değil mi?

"İyi misin?" deyip kalkması için Jisung'a elini uzattı. Jisung ise uzattığı elini tutmak yerine yerden destek alarak ayağa kalktı. "Teşekkürler, iyiyim." dedi ve üzerini düzeltti.

İkili ne diyeceklerini bilemeden boş boş birbirilerine bakarken elimi arkadaşımın omzuna atarak araya girdim, "Hadi Jisungcuğum, seninle konuşmamız gereken bir konu vardı değil mi?"

Hiçbir şey yapmasam bile kurduğum cümlenin arkasında yatan 'siktim seni' ifadesini anlamıştı. Bunun üzerine Minho, "Görüşürüz o zaman." deyip gitti. Biz de sınıfa gitmek için arkamızı döndüğümüz an Jeongin'le karşılaşmamız bir olmuştu.

Nefes nefese kalmış oğlan soluklanmaya çalışırken sordum, "Noldu lan sana?"

"Gerizekalılar, ders beden! Üç saattir ikinizi arıyorum." dedi kesik nefesler alırken. Doğru ya lan. Jisung'a olan sinirimden dersi bile unutmuştum. Öyleyse onu dövme işini başka bir zamana bırakmak zorundaydım.

Jeongin'in lafı üzerine spor salonuna gitmek için üçümüz beraber merdivenlerden çıkarken durdum ve konuştum, "Ben üstümü değiştirip geliyorum. Şu malın peşinden koşturacağım diye sırıl sıklam oldum."

İkilinin onayını aldıktan sonra bir kat aşağı inip sınıftan tişörtümü aldım ve giymek için soyunma odasından içeri girdim. Kimse yok gibi duruyor. Bu iyi.

Kabinlere doğru yaklaşırken birisinin içinden sesler gelmeye başladı. Sanki biri mırıldanıyor gibiydi.

Sesin geldiği kabini bulup kulağımı kapıya dayadım. Tanıdık birinin ses olduğuna adım gibi emindim. Ama tam olarak çıkaramamıştım.

Biraz daha durup düşündüm. Aha!

Buldum seni Hwang Hyunjin. İşte fırsat bu fırsat! Demek benimle uğraşırsın ha. Görürsün sen

Şimdi ben seni göt etmez miyim?

Kapının üzerinde asılı duran okul gömleğini alıp elimle cebimi yokladım. En son yerden bulduğum bir kalemi atmıştım içine. Eğer hala cebimdeyse mükemmel şeyler yapabilirdim.

Bahsettiğim kalemi bulunca hızlıca kapağını açıp gömleğin üzerine yazılar yazmaya başladım.

Öncelikle bir gökkuşağı çizdim, ardından büyük harflerle 'LOVE IS LOVE' yazıp yerine bıraktım. Gömleğine olanları görünce ki yüz ifadesini çok merak ediyordum fakat dersi kaçırmamalıydım. Bu yüzden hızlıca üstümü değiştirip koşarak çıktım.

Topunu Sikeyim | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin