Hyunjin;
Kahvemi hazırladıktan sonra bilgisayarın başına oturup aldığım proje ödevini hazırlamaya başladım. Daha son teslimat gününe çok vardı, fakat kafamı dağıtmak için bir şeylerle uğraşmam gerekiyordu. O yüzden en iyi çözüm olarak bunu bulmuştum.
Parmaklarımı klavyede gezdirirken kendimi aniden dalıp gitmiş şekilde buldum. Felix'le olan tartışmamız aklımı ele geçirmişti. Bu çocuğu neden bu kadar önemsediğimi anlayamıyordum. Başka biriyle bu tür bir tartışma etseydim sikimde bile olmazdı, ama şu an düşünmekten çıldırmak üzereydim.
Ne oluyor bana böyle?
Sıkıntıyla derin bir nefes verip masanın üzerindeki tokayla saçımı yarım at kuyruğu yaptım. Ardından biraz olsun rahatlayabilmek için camdan dışarıyı seyrettim. Kapkaranlık gökyüzünü aydınlatan Ay, tüm endamıyla parlıyordu. Ondan çok daha küçük duran yıldızlar ise yanında eşlik ediyordu.
Tam kahvemden bir yudum aldığım sırada zil sesi kulaklarımda yankılandı. Gecenin bu saatinde kim gelmişti ki?
Sandalyeden kalkıp kapıyı açmaya gittim. Merak ettiğim için açmadan önce kapı deliğinden kimin geldiğine bakmaya yeltendim.
Gözlerime inanamamıştım. Hayal mi görüyordum yoksa? Hayır, imkansız. Hayal olamayacak kadar gerçekçi duruyordu.
Daha fazla beklemeden kulpu aşağı indirdim ve karşımda ki bedene baktım. Dağınık saçlarıyla kapıya yaslanmış, bana bakıyordu.
Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ne işin var senin burada Felix?" dedim kaşlarımı çatarak.
Ağırlıkla açılıp kapanan göz kapakları bir şeylerin ters olduğunun göstergesiydi. Yine de susup ondan cevap bekledim.
"Senden ne kadar nefret ettiğimi söylemeye geldim." dedi. Kelimeleri zor toparlıyordu. Şimdi anlaşıldı. Demek sarhoşsun Lee.
Birkaç adımda ona yaklaşıp yüzüne doğru eğildim. "İçtin mi lan sen?"
"Seni ilgilendirmez." dedikten sonra aniden fenalaşır gibi olmuştu.
Dengesini sağlayabilmesi için kolunu tutarak, "İyi misin?" diye sordum. Fakat inadı yüzünden sertçe kolunu geri çekmişti. Ardından cevapladı, "Sanki umrunda mıyım? Mesajların hiç de öyle demiyordu."
Gözlerinin yavaşça dolmaya başladığını görmüştüm. Yutkundu ve konuşmasına titreyen dudaklarıyla devam etti, "Üstelik haklısın, ben iğrenç bir eşcinselim. O yüzden bir daha bana dokunma."
Art arda sıraladığı kelimelere karşılık sadece bakakaldım. Onu ilk defa bu kadar hassas görüyordum. Ve bu suçluluk duygumu şiddetlendiriyordu.
Tam lafa gireceğim sırada onun bir kez daha fenalaşmaya başladığını fark ettim. "Felix, hiç iyi görünmüyorsun. İstersen bir-"
Derken aniden güçsüz bedeni üzerime yıkılmıştı.
Düşmemesi için hızla beline sarıldım. Şaşkınlık içerisindeydim. Şu an resmen baygın bir şekilde kollarımın arasında duruyordu.
"Felix?" diye seslendim. Herhangi bir cevap alamayınca bayılmış olduğuna emin olmuştum. Ne kadar içtiyse artık.
Onu tek hamlede kucağıma aldıktan sonra salona doğru yürüdüm. Koltuğun üzerine bırakmadan önce gözlerim savunmasız bedenine takılmıştı. Tüm masumluğuyla kollarımda sızıp kalmışken o kadar güzel görünüyordu ki kafamın karışmasını durduramıyordum.
Daha fazla saçma düşüncelere kapılmadan onu koltuğa yatırdım. Ardından rahat edebilmesi için ayakkabılarını çıkarıp ayakkabılığa koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Topunu Sikeyim | Hyunlix
Fanfiction"O manşet atarken kafama isabet ettirdiğin topunu sikeyim Hwang Hyunjin!" {Texting & Düz yazı} 🏅#1 - straykids 🏅#1 - bxb 🏅#1 - felix 🏅#1 - leefelix 🏅#2 - hyunjin 🏅#2 - texting 🏅#3 - minsung 🏅#3 - hayrankurgu 🏅#4 - skz 🏅#5 - hyunlix