Felix;
Saçımı düzeltip sıkıntıyla ayağımı yere vurmaya başladım. Üç saattir okulun önünde Hyunjin'i bekliyordum. Dışarı çıkmak bu kadar uzun sürmemeliydi. Bütün öğrenciler çıkmıştı bile. Sadece ben dışarıda göt gibi bekliyordum.
Tam sabrım tükenmişken çantasını tek omzuna takarak yanıma yaklaşan bedene baktım. Sonunda benim onu beklediğim aklına gelmişti sanırım.
"Oooo hoşgeldiniz paşam." diyerek dalga geçtim. O ise her zaman yaptığı gibi umursamadan ilerlemeye devam etti. Ben de peşinden gittim.
Uzun boyundan dolayı attığı büyük adımlar sayesinde yanında koşturarak sordum, "Nereye gidiyoruz?"
"Söyledim ya, evime." dedi düz bir yüz ifadesiyle.
"Fakat hala sebebini söylemedin." diye karşıladım. Bunun hakkında tek şey bile söylememişti. O yüzden içimde bir gerginlik oluşmuştu.
"Gidince öğrenirsin." diye geçiştirdi.
"Evde işlerim var. Eğer yapacağımız şey uzun sürecekse haber ver." Sorularımdan bıkmış bir şekilde nefes verip konuştu, "Susacak mısın? Yoksa susturayım mı?"
Ne.
Susturmak mı?
"Bu da ne demek oluyor?" dedim şaşkınlıkla açılan gözlerimle. Eğer ima ettiği şey düşündüğüm gibiyse...
Aniden durup ceketimin yakasını tuttu ve havaya kaldırdı. Ellerimle bunu engellemeye çalıştım ama benden fazla güçlüydü.
"Bu demek oluyor. Umarım anlatabilmişimdir." dedi son derece sinirli şekilde.
Ellerinden kurtulmayı başardıktan sonra dudaklarımı araladım, "Tamam be, nerden geliyor bu gerginlik?!"
"Ebenin nikahından geliyor." diyerek yürümeye devam etti. Bırak papatya çayını, papatyayı sapıyla bile yedirtsek fayda etmez.
En sonunda beraber bir apartmanın önünde durduğumuzda buranın oturduğu yer olduğunun farkına vardım. Dış kapındaki şifreyi yazıp apartmandan içeri girdi. Ben de arkasından girip onunla birlikte asansör beklemeye başladım. O sırada içeriyi biraz inceledim. Klasik apartmanlardan pek farkı yoktu.
Asansörün kapısı açıldıktan sonra içeri girdik. Altıncı katı tuşladı. Asansör gerginliği diye bir şey vardır bilir misiniz? İki kişi asansörde yalnızlarsa her zaman mesafeli olurlar ve kapı açılana kadar asla konuşmazlar. Bizde şu an da aynen öyleydik. Bu yazılı olmayan kurallardan biridir.
Altıncı kata vardıktan sonra koridorun en köşesindeki dairenin önüne geldik. Hyunjin çantasından aldığı anahtarla kapıyı açtı ve ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Bense gerginlikten biblo gibi dikeliyordum.
"Davetiye mi bekliyorsun?" Aniden bana yöneltilen soruyla beraber afalladım. Yine de toparlamam uzun sürmedi.
Duvardan tutunarak ayakkabılarımı çıkardım, ardından onun girdiği odaya girdim. Başkasının, özellikle samimi olmadığım birinin evinde olmanın verdiği tedirginlikle nefes almayı unuttuğumun farkında bile değildim.
Girdiğimiz yer salondu. Hala neden bu evde olduğumu sorguluyordum kendi kendime.
"Sen otur burada. Ben üstümü değiştirip geliyorum." dedi. Başımı sallayarak onaylayıp gidişini izledim.
Arka cebimden telefonumu çıkarıp google a girdim. Okuduğum yaoi yarım kalmıştı. Gelene kadar biraz göz gezdirsem ne olur ki?
Siteyi açtıktan sonra okumaya başladım. Uke çocuğa çok üzülüyordum, çünkü seme tam bir piçti. Elimde olsa kitabın içine girip adama iki tokat çakardım. At suratlı herif.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Topunu Sikeyim | Hyunlix
Fanfiction"O manşet atarken kafama isabet ettirdiğin topunu sikeyim Hwang Hyunjin!" {Texting & Düz yazı} 🏅#1 - straykids 🏅#1 - bxb 🏅#1 - felix 🏅#1 - leefelix 🏅#2 - hyunjin 🏅#2 - texting 🏅#3 - minsung 🏅#3 - hayrankurgu 🏅#4 - skz 🏅#5 - hyunlix