"İyi ki doğdun, Bade!"
Tüm arkadaşlarım hep bir ağızdan alkışlayarak bu cümleyi bağırırken kocaman gülümsememi yüzüme yerleştirerek gözlerimi Eslem'in ellerinin arasında tuttuğu beyaz pastaya çevirdim. Pastanın üzerinde kocaman harflerle İYİ Kİ DOĞDUN SARI CADI yazıyordu. Kıkırdayıp yanan mumlara doğru eğildiğim sırada sağ tarafımda duran Buse beni dürttü. Kafamı kaldırıp kaşlarımı çatarak ona baktığım sırada cırlayarak konuştu.
"Dilek tut!"gülümseyip başımı salladım. Böyle şeylere inancım pek yoktu. Çocukken doğum günümde aileme zorla aldırdığım pastanın mumlarını üflerken tuttuğum dileklerin hiç birinin gerçekleşmemesinden kaynaklanıyordu bu. Çocukluğumdan beri mum üflerken hiç dilek tutmamıştım, sanırım bugün on sekiz yaşımın şerefine bir dilek tutabilirdim. Gözlerimi yumup derin bir nefesi ciğerlerime çektim.
Aşık olmak, onunla sonsuza dek mutlu olmak istiyorum.
Yanan mumların hepsini tek bir nefeste üflediğimde arkadaşlarımın alkışlarıyla beraber gözlerimi araladım. Mekanda bulunan ve bizi izleyen birkaç kişi de onların alkışlarına eşlik etmişlerdi. Bizim kutlama faslımızın bittiğini anlayan mekan çalışanları müziği açmış ve mekandaki insanların tekrardan delicesine dans etmeye başlamasına neden olmuştu.
Tüm arkadaşlarıma sarılıp aldıkları hediyelere teşekkür ederken hep beraber kadeh kaldırdık.
"Bade'ye!"diye bağırdı Umut. Gülümseyerek kadehlerimizi tokuşturduk ve hızla kafama diktim. Sonuçta on sekiz olmuştum, istediğim her şeyi yapmakta özgürdüm. Arkadaşlarımın çoğu saat geç olduğu için beni tekrar tebrik edip mekandan ayrılırken kalan birkaç kişi pistte dans ediyordu. Ben dans etmek yerine sürekli etrafta gezinen garsondan kadehimi doldurmasını istiyor, içebildiğim kadar içmeye gayret ediyordum.
Bugün hiçbir şey hissetmek istemiyordum. Bugün eve geç kalacağımı düşünmek, babamın geç kaldığım için söyleyeceği sözleri düşünmek, annemin azarını çekeceğimi düşünmek, eve nasıl gideceğimi düşünmek yoktu. Bugün sadece ben vardım. On sekiz yaşına girmiş olarak vardım hem de. Yıllardır beklediğim o an gelmiş gibi hissediyordum. Hayatımda kendimi hiç bu özgür hissettiğim bir an olmamıştı. Sanki gökyüzünde sahipsiz bir kuş gibiydim. İstediğim yere uçup, istediğim yere konabilirdim.
Masanın önünden geçen garsonu durdurup kadehimi uzattığım sırada garson çok içtiğim için bana garip bir bakış atsa da onu umursamadım. Kadehimi doldurmasını bekleyip doldurduktan sonra hızla kafama diktim.
"Fazla içiyorsun."dedi yanıma ne zaman geldiğini bile farketmediğim Buse. Omuzlarımı silktim."Bugün benim gecem değil mi? İstediğim kadar içmekte özgürüm."
"Öyle ama eve nasıl gideceksin?"diye sordu endişeyle. Gözlerimi devirdim.
"Buse, şu an bunları düşünme olur mu? Sadece eğlen işte!"diye mırıldanıp kadehimi iki elimin arasına aldım ve bar masasına doğru ilerlemeye başladım. Buse hızla bana yetişip kolumdan tutarak beni durdurdu."Biz gidiyoruz, saat geç oldu. Emre'ye söyleyeyim seni de bırakalım ister misin?"başımı olumsuz anlamda salladım.
"Ben taksiciye saati söyledim, söylediğim saatte beni almaya gelecek."diye mırıldandım. Yalandı. Sadece biraz burada yalnız başıma olup kafamı dağıtmak istiyordum. Buse başını sallayarak yanaklarıma birer öpücük bıraktı ve bana el sallayarak mekanın çıkışına doğru yöneldi. Onların gittiğinden emin olduktan sonra sırıtarak bar masasına yaklaştım ve kadehimi barmene doğru uzatıp gülümsedim.
"Bana en sert ne varsa ondan verir misin?"
"En sertinden içmek istediğine emin misin?"diye sordu kadehime uzanarak. Başımı olumlu anlamda sallayarak terden boynuma yapışmış olan saçlarımı geriye doğru ittim ve elimle serinlemek için yelpaze yapıp boynuma doğru salladım. Birkaç dakika sonra barmen kadehimi sarı bir içkiyle doldurup bana uzattığında ellerimin arasına alıp dudaklarıma götürdüm. Kokusu az önce içtiklerimden biraz daha ağırdı fakat bunu umursamadan bir yudum aldım. Bir yudumla boğazım yanarken gözlerimi yumup yüzümü buruşturdum. Bu, fazla sertti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartburn +18
Teen FictionYeni felsefe öğretmeni. Yeni felsefe öğretmenin. Yeni felsefe öğretmenin dün gece kadınlar tuvaletinin kabininde öpüştüğün adam. İlk öpücüğünü verdiğin adam. Sana ilk kez şefkat gördüğünü hissettiren adam. Kollarında kaybettiğin huzuru bulduğun...