Başımdaki yoğun ağrıyla birlikte sırtımda taşıdığım çantamın yükü bana işkence gibi geliyordu. Okula gelirken otobüste uyukladığım için gözlerimin şiş olduğundan emindim. Dün geceki halimden eser yoktu, tam bir fiyaskoydum. Neyse ki gözlerimin şişliği belli olmasın diye güneş gözlüğü takmıştım, bu beni idare edebilirdi. Bahçe kapısından okula giriş yapıp arkadaşlarımla her zaman oturduğumuz çardağa doğru ilerledim. Neredeyse herkes yerindeydi. Yanlarına ulaşıp çantamı masaya bırakarak hızla Buse'nin yanına oturdum.
Dün gece tanıştığım adam beni Buse'lerin evine bıraktıktan sonra sabaha karşı Buse'lerden çıkıp eve gitmiş, herkes uyurken okula hazırlanmış hızlıca gelmiştim. Neyse ki evdekilere yakalanmadan çıkmayı başarabilmiştim. Dün geceden sonra olumsuz bir şey yaşamak istemiyordum. Hayatım o kadar çok olumsuzluklarla doluydu ki, artık en ufak bir olumsuzluğa dahi katlanamaz hale gelmiştim.
Başımı Buse'nin omzuna yasladığımda Umut konuştu.
"Dün gece bizden sonra ne yaptın?"
"Hiç, biraz daha alkol içip sonra Buse'lere geçtim."diye mırıldandım gözlerimi yumarak. Güneş gözlüğüm olduğu için gözlerimi kapadığımın kimse farkında değildi.
"On sekiz yaşına girdi ya şimdi, alkol bağımlısı olur çıkar başımıza."dedi Emre. Onun cümlesiyle çardaktaki herkes gülmüştü. Ona cevap vermek yerine burun kıvırıp Buse'nin omzuna daha çok yerleştim.
"Nilay hoca notları girmiş, baktınız mı?"Buse'nin konuşmasıyla gözlerimi aralayıp kafamı onun omzundan bir hışımla kaldırdım ve telefonuma sarıldım. Nilay hoca bana takık bir kadındı. Ben ne yapsam, ne söylesem gözüne batıyor, beni diğer öğrencilerden dışlıyordu. Notların yazdığı siteye girip Felsefe notuna tıkladım. Felsefe sınavım diğer sınavlara nazaran daha iyi geçtiği için yüksek not bekliyordum ama o kadından her şeyi beklerdim. Sırf bana düşük verebilmek için doğrularımı bile yanlış saymış olabilirdi. İçimden notumun yüksek olması için dualar ederken karşılaştığım sayıyla gözlüğümü burnumdan aşağı indirdim.
Kırk beş.
"Sikeyim ya!"diyerek eteğimin açıkta bıraktığı bacağıma vurup ayaklandım. Geçiş notu elliydi, beni kırk beşte bırakmış olamazdı. Kağıdım o kadar doluydu ki, sırf bana gıcık olduğu için sınava bir ay öncesinden çalışmaya başlamıştım. Kırk beş almış olmam imkansızdı.
"Kaç?"diye sordu Eslem. Telefonumu ona doğru çevirdiğimde onun isyanıyla karşılaştım."Ya bu kadın gerizekalı mı? Bu kızın ne biçim çalıştığını gördüm. Yemin ederim bilerek yapıyor!"
"Ben geçmişim."dedi Emre. Diğerleri de onu onayladı. Resmen kadının dersinden kalan tek ben vardım. Burnumdan öfkeli bir nefes vererek güneş gözlüğümü parmağımla gözlerime doğru ittim. Ellerimi belime yerleştirip Buse'ye baktım."Ne yapacağım şimdi ben?"
"Git odasına kağıdına bakmak istediğini söyle."dedi Buse. Diğerleri de onu desteklercesine konuşunca dudaklarımı yalayıp başımı salladım. Elimle masanın üzerindeki çantayı işaret ettim."Çantayı sınıfa götürür müsünüz?"Buse başını sallayınca hızla yanlarından ayrılıp okul binasına doğru yürüdüm. İçeri girip iki kat yukarı çıktıktan sonra Nilay hocasının kapısına yaklaşıp boğazımı temizledim ve güneş gözlüğümü kafama takarak kapıyı çalarak açtım.
Nilay hocanın masasında oturan kişiyle gözlerim kocaman aralanırken yutkunamadım.
Dün gece ki adam.
Halüsinasyon görüp görmediğimi anlamak için gözlerimi kırpıştırdım fakat hâlâ buradaydı, halüsinasyon görmüyordum. Üzerindeki beyaz gömleği, siyah kravatı, dün gecekine nazaran daha düzenli görünen saçları, kısaltılmış kirli sakallarıyla kanlı canlı karşımdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartburn +18
Teen FictionYeni felsefe öğretmeni. Yeni felsefe öğretmenin. Yeni felsefe öğretmenin dün gece kadınlar tuvaletinin kabininde öpüştüğün adam. İlk öpücüğünü verdiğin adam. Sana ilk kez şefkat gördüğünü hissettiren adam. Kollarında kaybettiğin huzuru bulduğun...