Büyük bir heyecanla okuldan çıktım. O geceden sonra onunla ilk kez yüz yüze konuşacağım için heyecanlıydım. Omzuma astığım çantanın askısını sıkarak ilerlerken etrafımı kolaçan ediyordum. Birilerinin bizi görmesi pek iyi olmazdı. Okula yeni gelen öğretmen ile öğrencisinin ara sokakta buluşması hoş karşılanacak bir durum değildi.
Ona ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Sormam gereken şeyler vardı. Öncelikle neden beni görmezden geldiğini soracaktım. Sonrasında ise hissettiğim tüm bu şeyleri sadece benim mi hissettiğimi soracaktım. Ona kesinlikle aşık falan değildim ama farklı bir şey vardı. Adını bile bilmediğim bambaşka bir his. O gece hissettiğim bağ ile alakalı bir şey.
Heyecanla parka doğru ilerledim. Okuldan uzaklaştığım için burada pek öğrenci yoktu. Parkın karşısındaki sokağa giriş yaptığım an yüzüme şaşkın bir ifade yerleşti.
Karşımda kesinlikte Atalay yoktu.
Duvara yaslanmış, dudaklarının arasındaki sigarayla bana sırıtan kişi Atalay değildi. Tolga'ydı.
Kaşlarımı çatarak birkaç adımda karşısına geçtim ve hesap sorarcasına konuştum.
"Senin ne işin var burada?"dudaklarının arasındaki sigarayı parmaklarının arasına alıp indirdi ve dumanı bana doğru üfleyerek konuştu."Sürprizimi beğenmedin mi sevgilim?"
"Ben senin sevgilin değilim."
Tolga çocukluk arkadaşım sayılırdı. Arkadaş bile denemezdi aslında. Ailelerimiz birbirleriyle çok yakın oldukları için mecburen bizde birbirimizle görüşüyorduk. Geçen sene annem ve Tolga'nın annesinin bizi birbirimize yakıştırmasıyla çıkmıştı mesele. Annem bana o kadar fazla baskı uygulamıştı ki, Tolga'yla görüşmek zorunda kalmıştım. Beş aylık bir konuşma sürecimiz olmuştu, birnevi flört etmiştik fakat Tolga'nın bana göre biri olmadığını anlamış ve aramızdaki bu flört meselesini bitirmiştim. Tehlikeli bir adamdı, kabaydı, saygısızdı, karşısındakine nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu, takıntılıydı, kötü alışkanlıkları vardı fakat bunlara rağmen annemin gözünde en iyi damat adayıydı.
Ailem el birliğiyle benim hayatımı mahvetmeye çalışıyordu.
"Gel bir sarılayım sana."kollarını açıp bana doğru yanaştığında geri adımladım. Alkol kokuyordu."İçmişsin sen."
"Ne önemi var şu an Bade?"dedi ve sigarasından bir fırt daha çekip koluma uzandı. Kolumu tutup beni kendisine doğru çektiğinde bedenlerimiz çarpışmıştı. Dudaklarımın arasından sıkıntılı bir nefes verdiğimde kollarını bana doladı. Benim kollarım onunkilerin aksine yere bakıyordu.
"Sevgilimsin sen benim."diye fısıldadı boynuma bir öpücük kondurarak. Bu öpücük midemi bulandırmıştı. Hızla onu itip geriledim."Sevgilin falan değilim ben senin, bitti dedim ya."
"Hayır...hayır."dedi gülerek, delirmiş gibiydi."Öyle bir lüksün yok senin."diyerek bir kez daha koluma uzanmaya çalıştı ama ondan önce davranıp kolumu kendime doğru çektim."Öyle bir lüksün yok ne demek?"
"Yok, bitiremezsin."
"Defol git, istemiyorum."arkamı dönüp sokaktan çıkacağım sırada beni belimden yakalayarak göğsüne doğru bastırdı, bu hareketi beni ürkütürken onzumdaki çantam yeri boyladı. Ondan uzaklaşmak için elini belimden indirmeye çalıştım fakat bırakmıyordu. Alnını omzuma yaslamış kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.
"Gidemezsin, beni bırakamazsın...İzin vermem."
"Bırak!"diye bağırdım fakat bırakmak yerine kolunu daha da sıkılaştırdı. Şimdi karnımı öyle bir sıkıyordu ki, canım yanmaya başlamıştı. Ayaklarımı yere vurarak ondan kurtulmaya çalışıyordum."Tolga, bırak dedim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartburn +18
Teen FictionYeni felsefe öğretmeni. Yeni felsefe öğretmenin. Yeni felsefe öğretmenin dün gece kadınlar tuvaletinin kabininde öpüştüğün adam. İlk öpücüğünü verdiğin adam. Sana ilk kez şefkat gördüğünü hissettiren adam. Kollarında kaybettiğin huzuru bulduğun...