• 7

35 3 56
                                        

Sıra ile dizilmiş parlak taşlara berrak inci tanelerinin eşlik ettiği gösterişli taç Kraliçe Rayne'nin özenle toplanmış saçlarını bozmadan başının üzerine kondu. Son bir kez aynada kendini seyredip, beyaz elbisesi ile uyum içinde olan mücevherlerini kontrol ettikten sonra yüzüne anlamlı bir tebessüm yerleşti.

"Majesteleri, bay Gray sizi görmek istediğini iletti."

Kapı görevlisi genç çocuk yarı eğik bir şekilde kraliçenin olduğu yerden birkaç adım ötede durarak bekledi. Rayne kendini seyretmeyi bırakıp arkasını döndü.

"Aşağıda beklemesini söyleyin." dedikten sonra bir kaç saniye hiçbir harekette bulunmadı. Düşünmek istemişti. Işıltı Sarayına gitmeden önce Harold ile görüşme ayarlamıştı.
Kulağına gelen haberlerin krala ulaştıktan sonra yaratacağı etkinin şiddeti ona bağlıydı. Harold'un sadakat sınavından geçme zamanı çoktan gelmişti. Ya Rayne'ye sadakatini gösterip kurtulacak, ya da Akasa Krallığının kutsalı sayılan askerlerden birine sahip çıkamadığı için idama kadar gidebilecek bir cezaya boyun eğecekti.

Önce hangisi ile görüşmesi gerektiğini tarttı kafasında. Harold'u önünde diz çöktürecek büyük bir kozu zaten vardı ancak bay Gray öyle değildi. Aralarındaki çıkara dayalı bağlantı yüzünden öncelik her zaman onda olmalıydı. Bu yüzden Harold ile görüşmeyi Işıltı Sarayından döndükten sonra yapmaya karar verdi ve direkt aşağı, sahte Yıldırım Sarayına gitmek için hareketlendi.

Bay Gray onu sahte sarayın yemek odasında bekliyordu. Rayne kahverenginin hakim olduğu geniş odaya giriş yaptığında, Gray odanın ortasına yerleştirilmiş uzun masanın en başında elleri arkada bağlanmış bir şekilde dikilmişti.

Rayne masanın başına kadar adımlamamayı tercih etti. Gray kraliçenin hareketsiz bir şekilde beklediğini gördüğünde kendi onun yanına gelip hafifçe baş eğdi. Ciddi görünüyordu. Her zamanki alaycı gülüşü yüzünden silindiğine göre mesele mühimdi.

"Dinliyorum" dedi Kraliçe, en sert yüz ifadesini takınarak. Altta kalmayı asla sevmezdi. "Fazla vaktim yok."

"Sular iyice ısındı, majesteleri. Harold'un birliğindeki askerlerden birinin başını bedeninden ayırıp pazar meydanına asmışlar."

"Haberim var."

"Haberiniz var" diye tekrarladı Gray "O zaman bunun ne demek olduğunu da biliyorsunuz değil mi? İsyan demek. Saraya hücum demek."

"Beni buraya bildiğim şeyleri anlatmak için mi çağırdın?" Tek kaşı havaya kalktı "Ben de biliyorum sarayın tehlikede olduğunu. Sana 1.birliği niye emanet ettim? Sarayı koruyasın diye."

"Tam olarak sarayı korumak için değil." Umursamazca lafa daldı "Size ettiğim yardımın karşılığında mükafat verdiniz bana."

Rayne duraksadı. Birisi ile büyük sırları paylaşmanın tüm gücünü o kişinin avuçlarına bırakmak demek olduğunu iyi biliyordu. Bay Gray'e ihtiyacı vardı ve bu durumdan faydalanmıştı. Şu an bulunduğu konumu ona borçlu sayılırdı, ancak asla karşısında eğilecek değildi.

"Sevinmelisin" diye gülümseyerek cevap verdi. Bu sinsi bir gülüştü "Daha genç biri ile işbirliğinde olsaydım o birliğin başına geçecekti. Ama ben seni tercih ettim."

"Elbette" Gülümserken başını hafifçe aşağı yukarı salladı "Ancak Majesteleri kusura bakmayın, bıçak çoktan kemiğe dayandı. Saraya isyan etmek isteyen halk ilk benim ve Harold'un üzerine gelecek. Harold umrumda değil ama ben.."

"Harold'un da, senin de görevin canınız pahasına bu sarayı korumak, Gray. Kralın da iradesi bu yönde olacaktır. Vazifeni sana ben öğretecek değilim, değil mi?"

Break the slanderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin