• 10

30 2 98
                                    

Ertesi gece, prenses yaşadığı o berbat gecenin yüklerini üzerinden biraz olsun atıp cesaretini topladığında ilk kez odasından çıkmak kararı aldı. Agnes çoktan herkesi sorguya çekmiş, Theon'un kaçamak cevaplarına güvenmese de Lilia'nın koruma altında olduğunu duymuştu. Theon saraydayken çok fazla derin bir araştırmaya giremediğinden onun bir an önce gitmesini istiyordu. Onu buradan gönderecek kişiyse prensesin ta kendisiydi ancak toparlanması biraz uzun sürmüştü. Şimdi onun isteği ile tüm çalışanlar ve muhafızlar salonda toplanmıştı. Diğer prenseslerin alaycı bakışlarına maruz kalmak istemediği için özellikle gece toplanmayı tercih etmiş, başka kimsenin salonda olmamasını emretmişti.

O gece Işıltı Sarayı sanki Gloria'nın tüm nefretini ve utancını gözler önüne sermek istermişçesine daha aydınlıktı. Başlarını eğerek yan yana dizilen bir kaç mutfak çalışanının başında bekleyen bayan Agnes, onu takip eden Theon ile birlikte salona gelen Gloria'yı gördüğünde ilk defa ona karşı bir yabancılık hissettiğini farketmiş, biraz korkmuştu. Endişesine eşlik eden korkusunun sebebi, lord Theon'un hayatlarına girmesi ile beraber sürüklendikleri bu kaos denizinde boğulurlarken, prensesi kurtaramamaktı. Her zaman naif olan, sevecenliğini korurken ürkek gözlerle dünyaya bakan küçük Gloria'nın gözlerinde bu gece hayal kırıklığı ile süslenmiş bir öfke vardı.

"Prenses ben sorgu-"

"Sen ve sen."
Agnes o gelmeden yaptığı sorgulama ile ilgili bilgi vermeye çalışırken Gloria sözünü keserek direkt iki mutfak çalışınanı işaret etti "Lütfen öne çıkın."

Bir birilerine bakan iki kadın öne doğru bir büyük adım atarken Agnes ve Theon'un bakışları kesişti. Theon her zamanki gibi ifadesizken, Agnes nefret doluydu.

"Yemeklere zehir koyma emrini size kim verdi?"

Gloria'nın güçlü olmaya çalışan ancak yine tüm masumluğu ile çıkışan sesi hafifçe titredi. Küçük ellerini yumruk yaparak, başlarını aşağı eğen iki kadının ona içtenlikle cevap vermesini bekliyordu. Gözleri de dolmaya başlamıştı. Böyle şeylere hiç alışık değildi. Üstelik demin yaşadığı şeyler de onu hiç iyi etkilememişti.

Theon'un bakışları prensesin yumruk yaptığı ellerine kaydı. Vücudunun titremeye başladığını da görebiliyordu. Üstelik sorguya da gerek yoktu. Emir alanlar asla kraliçenin adını vermeyeceklerdi. O yüzden bir büyük adım atarak prensesin yanına geldi.

"Emiri kimden aldıkları belli, efendim." diye kısık sesle konuşmaya başladı "Bu konuyu aydınlığa kavuşturmak sandığınızdan daha karmaşık olacak. İzin verin ben halledeyim."

"Size soruyorum." Gloria onu umursamadı. Theon hiçbir şey söylemeden sessizce onu dinlerken bakışları bir kez daha sağında duran bayan Agnes ile kesişti. Bu sefer ifadesiz değil, meydan okuyucu bakmıştı. Bir birilerinden hoşlanmadıkları dışardan açıkça belli oluyordu.

Prenses cevap alamadı. Theon'un işaret ettiği bu iki kişinin gerçekten böyle bir şey yapmaya cüret edip etmeyeciğini merak ediyordu ancak cevap vermemeleri çoktan suçlarını kabullendiklerini gösteriyordu. Yine de meseleyi kökünden çözmek istiyordu çünkü bu gurur meselesiydi. Az daha çok kolay bir şekilde zehirleneceklerdi. Böylesi bir ölüm bir prenses yakışır mıydı?

"Cevap vermeyecek misiniz?" bir kez daha sordu. Ancak yine cevap alamadı. Küstah sessizlikleri sanki onunla alay edermiş gibi bir izlenim veriyordu. Affedilmek için ona yalvarmaya bile tenezzül etmemişlerdi. Demek kraliçeye uğrunda ölecek kadar bağlıyken, onu kale bile almıyorlardı.

"Atın bunları zindana."

Emri açık ve netti. Onlara uğurlarında ölüme gittikleri kraliçelerinin kıçını sonsuza kadar kurtarma fırsatı vermek istemiyordu. Yaşamaları gerekti ve belki de bir gün konuşacaklardı. Hem ölmek, rezil bir hayata katlanmaktan daha iyiydi. O da onlara bu ödülü vermek istememişti. Belki de hassas kalbi ölüm kararını verecek kadar taşlaşmamıştı ve o da kendini bu şekilde avutuyordu. Ama en azından bir nebze olsun rahatlamıştı. Daha sırada Yıldırım Sarayına rapor vermek vardı.

Break the slanderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin