• 3

26 3 78
                                    

Sapital
-

Helena bir tabak yeşil elma ve bir bardak kırmızı şarabı esneyerek masaya bıraktı. Güneş doğmak üzereydi. Erkenden yola koyulan insanlar, dün gece yağan yağmurun etkisi ile balçık içinde kalan yollardan şikayet ederek işe gidiyorlardı. Bayan Betty tezgahın kenarındaki küçük pencerenin camını aşağı çekip gittikçe artan insan gürültüsünü bir nebze azalttı.

"Ne yapacağını biliyor değil mi?"
Kabukları ile beraber iri iri doğranmış elma parçalarından bir dilim alıp ısıran Theon Tezgahın önüne geçip sırtını baharatlar konan tahtaya yaslayan bayan Betty'e baktı. Onaylarcasına başını sallıyordu.

"Peki ya sen, sen biliyor musun?"

Helena yandaki taburelerden birini çekip oturdu. Bayan Betty'nin sorusunu oldukça isabetli bulmuştu. O yüzden bakışları ilk önce onda yoğunlaşmıştı. Theon'un Lilia'yı beceriksiz görüyormuş gibi bir tavırla soru sorması hoşuna gitmemişti. Sırf bu sebeple Bayan Betty'nin onu sıkıştırmasından büyük bir keyif duyacaktı. Oysa Bayan Betty'nin yüzünde endişe barındıran herhangi bir ifade yoktu. O, iki hafiyesine de güveniyordu.

"Ben çoktan biliyorum" diye cevapladı Theon. Şarabından art arda iki yudum alıp yüzünü buruşturdu. Bu ucuz ve ekşi tadı hiç sevmiyordu. Şarabın ağız ekşiten tadı yavaş yavaş kaybolduğunda "Araziler artık benim." diye ekledi. Buraya bu konuyu kesinleştirmek için gelmişti. Sonra Akasa'ya dönecekti. Yapacak işi çoktu.

Helena soru dolu gözlerle Bayan Betty'ye baktı. Lilia gerçek defteri onlara emanet olarak bırakmıştı. O yukarıda işlerini yürütürken, aşağıda ahalinin aç kalmasını istemiyordu. Ancak bu işlere de Theon'un bakmasına razı olacak değildi. Ona hiç güvenmediğini meyhanedeki herkes biliyordu. Theon, herkesin gözünde çıkarları için her şeyi yapabilecek bir adamdı.

"O araziler Sapital halkının yaşaması için çok önemli." dedi Helena, Bayan Betty'den itiraz gelmeyeceğini anladığında "Lilia halkı düşünerek kullandı o defteri."

"Ben de tabi ki halkı düşüneceğim." Theon sola, ona neredeyse nefretle bakan Helena'ya doğru döndü "Ama kendimi de düşüneceğim."

"Lilia'nın onayını almadan bu işi sana devredemeyiz bence. Sonuçta defter onun."
Helena Bayan Betty'den onay bekliyordu. O ise, sadece hiç alışık olmadığı şekilde gülümsüyordu.

Theon Bayan Betty'nin ifadesinden bu işi ona hiç tereddüt etmeden vereceğini anladı. Ancak Helena'nın korkunç bakışları bu konunun uzayacağını gösteriyordu. Bayan Betty, her zamanki gibi hafiyelerini zorlamaktan keyif alıyordu. Tek bir lafı her şeyi sonlandırmaya yetebilirdi ama o Theon'u Helena'nın önüne yem gibi atmayı tercih etmişti. Bu, bir nevi "Kendini biraz daha ispatla" demekti. Hiçbir zafer, öncesinde bir miktar zorluk çekmeden anlamlı olmazdı. Bu, bayan Betty'nin onlara öğrettiği ilk şeydi. İnsan kolay olandan korkmalıydı.

"Pekala" büyük bir elma dilimini alıp ufak bir ısıırık aldı Theon "Lilia sarayda doğmuş bir kız ama asla prenses hayatı yaşamadı. Ben bir prensim. Bu konudaki bilgilerime güvenmek zorundasınız."

"O zaman neden prens olarak bir şeyler yapmıyorsun da, sıradan bir tutsak olan Lilia'nın defterine muhtaçsın?"

Helena sinirli bir şekilde ayağa kalktı. Neredeyse tabureyi devirecekti. Theon istifini bozmadan elmasına ikinci ısırığı atıp şarabından bir yudum aldı. Yine yüzü ekşimişti.

"Sapital'de benim geçmişte kalmış prensliğimi kimse umursamaz. Anlamazlar da. Buradaki insanların boş vaatler veren bir prens ya da prensese ihtiyacı yok. Onlara Lilia'nın lacivert defteri de lazım değil."

Break the slanderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin