Tehditkar bakışları mavi gözlerinden adeta taşan, yüzünün yarısı gizlenmiş esrarengiz genç, bakışlarını bir saniye bile Lilia'dan ayırmazken, Lilia da sanki o bakışlardan bir şeyler anlaması gerekmiş gibi inatla ona bakmayı sürdürdü. Yan tarafta sıraya dizilmiş saray çalışanları çoktan dedikoduya başlamışlardı, ön tarafta ise durum karışıktı.
Ayağa kalkmak için hareketlendiğinde, kulağına aynı anda bir çok ses dolmaya başladı. Kimileri coşkuyla onun adını haykırırken, bazıları da küfürler savuruyorlardı. Kimlerin Aslan Yürekleri'nin yolladığı seçilmiş kişiler olduğu, kimlerin gerçek halk olduğunu ayırt etmek mümkün değildi.Harold ayağa kalkmakta zorlandığını farkettiğinde Lilia'nın kolunu kavradı ve onu usulca Yüce Thanos'un anıtının üzerinden çekip aldı. Buraya geldiği günden beri ilk kez karşısındaki güçle yüz yüze geldiği için donup kalmış olmalıydı. Gerçekten de öyleydi, bu insanların onun mu yoksa kralın mı gücünü temsil ettiği belli değildi ve net olmayan her şey onun canını sıkıyordu. Ve biraz da gerilmişti. Zira kendini aç köpeklerim önüne atılmış bir yem gibi hissetmekten alı koyamamıştı. Belki de bu, kral ve kraliçenin güç gösterisiydi.
İçinde biriktirdiği öfke tıpkı kalabalıktan yükselen gürültü gibi hırsla dolmasına sebeb olurken, kalbinin yansıması olan gözlerini Harold'un gözlerine sabitledi. Ancak karşılaştığı manzara her zamankinden farklıydı. Harold'un bakışları ona bir şey anlatmaya çalışır gibiydi. Biraz şaşkınlık, biraz merak biraz da kalp ağrısı ile dolu gözlerine baktığında, ilk kez onunla gerçek anlamda "sohbet" etmiş gibi hissetmişti. Neredeyse ağzını açacak ve ondan yardım isteyecekti.
Az sonra iki farklı görüşü savunan azgın halkın arasında şiddetli bir kavga çıktı. Küfürle başlayan ve yumrukların havaya kalkması ile devam eden kavgayı ayırmak için Harold askerlerine emir verdi. Muhafızlar göz açıp kapayıncaya kadar kral ve kraliçeyi oradan uzaklaştırırken, saray çalışanları da hemen sahte saraya kaçışmaya başladılar.
Kavgaya dahil olmaya başlayan yeni kişiler olayın şiddetini iyice arttırdı. Onları zapt etmek saniyeler içinde o kadar zor bir hale geldi ki askerlerden biri Harold'a yanaşıp ölüm emri için onay istercesine gözlerine baktı. Harold başını sağa solla sallayarak reddetti. Bugün kan dökülemezdi.
Lilia buraya gerçekten yem olarak getirilmeye başladığını düşünüyordu. Çünkü herkes güvenliği için giderken o hala onu bir dakikada ezip geçecek kalabalığın tam karşısında öylece dikiliyordu. Tüm kontrol saniyeler içinde Harold'da devredilmişti, o da gerekeni yapacak kapasitede bir adamdı. Sadece her şeyi koordine etmesi için bir kaç dakikaya ihtiyacı vardı. Zira bu beklenmedik bir olaydı ve bu konuda hiçbir emir almamıştı.
Lilia'ya baktı. Korkmuş görünmüyordu ancak orada durmaktan rahatsız olduğu belliydi. Aniden elini koluna yerleştirdi ve başı ile sarayı işaret etti. Az sonra sahte saraya doğru adımladılar. Harold onu sarayın esas kapısına değil, arka bahçeye, askeriyeye giden yolun olduğu kısıma çıkan koridor girişine götürdü. Birazdan Işıltı Sarayına doğru ölüm yolculuğuna çıkacaktı ve güvenlik sebebiyle sadece askerlerin bildiği bir yoldan gitmesi gerekti. Işıltıya varana kadar sağ olması önemliydi ve belki de bu, en büyük avantajıydı.
"İçki içmeyecek miyiz?"
Koridor boyunca uzanan geniş camlardan yeşilliklerle süslenmiş bahçeye bakarken keyifle mırıldandı Lilia "Kral ve Kraliçe benim için bir davet tertip etmişlerdir, değil mi?""Ettiler." Güçlükle duyulacak bir sesle mırıldandı Harold. Koridorun sonuna, arka bahçeye doğru ufak adımlarla ilerlerken karşısında hiçbir şeyden habersiz ilerleyen Lilia'ya bakıyor ve vicdan azabı denen garip bir hiss tarafından kalbi sıkışıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Break the slander
Ficção GeralKutsal olduklarına inandırılan Akasa halkı yüzyıllardır gökyüzüne en yakın yerlerde meskunlaşmış, Yüce Sahipleri Thanos'un tamamen hurafeden ibaret anlatımlarına inanarak yaşamışlardır. Thanos yıllardır herkesi Sapital ülkesinin ve halkının lanetli...