3. BÖLÜM: KALP

214 45 9
                                    

Multimedia'da karakterler var.

Murat Demirer'in ağzından;

Şirket için hayati derecede önemli olan bir toplantının ortasındaydık. 20 yıldır bu işin içindeydim. Böyle bir fırsat karşımıza çok çıkmazdı. Bu ihalenin sonunda çok para kazanabilirdik. Patron olmanın verdiği özgüvenle söze girdim:
"Evet arkadaşlar yaptığımız yatırımlar şirket için... " cümlem telefonumun zil sesiyle yarım kaldı. Tuna arıyordu, meşgule attım ama çok geçmeden telefon bir daha çaldı. Önemli birşey olabileceğini düşünüp özür dileyerek dışarıya çıktım. Telefona cevap verdiğimde Tuna'nın sözleriyle donakaldım;
" Baba, İpek evde birdenbire bayıldı. Hastaneye götürüyorum. " derken sesi ağlamaklıydı. Sekreterime içeridekilere toplantının ertelendiğini haber vermesini söyleyip otoparka indim. Hemen arabama atlayıp gaza bastım. Hastaneye vardığımda korkuyordum. Acile yöneldiğim sırada ambulanstan sedyeyle iki kişinin çıkarıldığını gördüm. Çok fazla kan vardı. Ağır yaralı olmalılardı. Kızın göğsüne saplanmış cam parçaları vardı. Biraz daha incelediğimde çok güzel bir kız olduğunu farkettim. Eğer ölürse gerçekten yazık olacaktı. Aynı zamanda çok gençti. İpek gibi... Yeni aklıma gelmiş gibi içeriye yöneldim. İpek'in ne durumda olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Koşar adımlarla Tuna'nın yanına vardığımda yere çökmüş ağlıyordu. Olamazdı değil mi? İpek'i kaybetmiş olamazdık. Doktor yanıma geldiğinde gözlerindeki üzüntüyü gördüm. "İpek Hanım'ın neyi oluyorsunuz?" dediğinde hızlıca oğlumun nişanlısı diye cevap verdim. Doktor elini omzuma koyup "Üzgünüm, İpek Hanım'ın beyin ölümü gerçekleşti, onu kaybettik." dedi. O an duyduklarımın bir yalan olmasını istedim. Kızım gibi gördüğüm İpek, artık yok muydu? Her zaman yaptığı gibi etrafa gülücükler saçamayacak mıydı? Yakında öleceğini biliyordum, kendimizi buna hazırlamıştık fakat şimdi gerçekten inanamıyordum. Ölüm; insan ölüme çare bulamıyor. Düşünceler beynimi işgal etmişken gözlerim oğlumu buldu. Tuna büyük bir sessizliğe bürünmüştü. Gözlerini bir noktaya dikmiş, öylece ileri geri sallanıyordu ağlayamıyordu bile. İpek'e verdiğim sözü hatırladım. Tuna'yı gerçekten bu durumdan kurtarıp onu unutmasını sağlayabilecek miydim bilmiyordum. Koridorda amaçsız bir şekilde yürümeye başladım. Hastane ölüm kokuyordu, acı kokuyordu. Biraz ilerlediğimde ameliyathanenin önünde bir doktor genç bir kızla konuşuyordu.
" Doktor Bey, Gece yaşıyor değil mi, lütfen söyleyin durumu nasıl?"
" Arkadaşınızın göğsüne saplanmış cam parçalarını çıkardık ama parçalardan biri kalpten çıkan hayati bir damara saplanmış, eğer çıkarırsak onu kaybederiz, cam parçası onu hayatta tutuyor. Fakat fazla dayanmaz, acil kalp nakli gerekiyor. Gece'yi kalp nakil listesinin başını aldık. Merak etmeyin, bağışlanan ilk kalp onun kurtarıcısı olacak. Geriye sadece beklemek kalıyor, umudunuzu kaybetmeyin." dedi doktor kızı teselli edercesine. Kız umutsuz bir şekilde gülümsedi ve teşekkür etti. Bu konuşmadan o kızın hastaneye girerken gördüğüm kız olduğunu anladım.O an İpek'in geçen sene organ bağışı için belge imzaladığını hatırladım ve dehşete düştüm. Kızın yanına gidip "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum. Kız "Konuşamayacak kadar kötü hissedi... derken, "Arkadaşına uygun kalp bulabiliriz" diyerek sözünü kestim. Gözlerini büyüterek bana bakıp "Nasıl yani?" diye sordu. "Kızım gibi gördüğüm İpek'in beyin ölümü gerçekleşti. Ailesi yoldalar, gelmek üzeredirler. Ben konuşup onların kalbi vermesini sağlayacağım. Zaten önceden organ bağışı için onay vermişlerdi. Beni kırmayacaklarını düşünüyorum" diye anlattım herşeyi. Önce samimi bir şekilde gülümsese de sonra "Neden böyle bir şey yapmak istiyorsunuz, neden yardım ediyorsunuz?" diye sordu şüpheli bir şekilde. İpek'e verdiğim söz yüzünden yapacaktım tabiki ama onun bunu bilmesine gerek yoktu. "Orasına karışma, arkadaşının yaşamasını istiyor musun, istemiyor musun?" diye sordum konuyu dağıtmaya çalışarak. Kız hemencecik " Evet, elbette istiyorum" dedi. "Tamam o zaman, Gece'nin ailesi nerde? İpek'in ailesini ikna ettikten sonra onlarla da konuşmamız lazım." dedim. Gözlerini kaçırarak "Şeyy, henüz ailesine haber vermedim." diye cevap verdi. Uzatmayıp "Tamam, hemen haber ver gelsinler, ailelerin birtakım belgeler imzalaması lazım. Ayrıca çabuk olmaları gerekiyor, arkadaşının hayatı tehlikede." diye cevap verip ailesinin gelip gelmediğini kontrol etmek için İpek'in odasının önüne gittim. Asude ve Ferhat çok iyi insanlardı. Uzun süredir dostluğumuz vardı. Ferhat'ı holdingte işe almıştım. Yanında olmasını seviyordum, sağ kolum gibiydi. Onları kapının önünde doktorla konuşurken bulduğumda yanlarına gittim. Tuna ortalıkta yoktu. Asude'yi incelediğimde çok kötü görünüyordu. Doktor Ferhat'a "Siz de biliyorsunuz ki kızınızın beyin ölümü gerçekleşti. İpek'in organ bağışı için onayı var mıydı?" diye sordu. Ferhat:
"Evet beyninde tümör olduğunu öğrendiğinde bize organlarını bağışlamak istediğini söylemişti." dedi. O sırada konuşmaya ortak olup "Ferhat, hastanede bir kız gördüm,adı Gece. Kalbe ihtiyacı var ve fazla zamanı yok. Siz de onay verirseniz İpek'in kalbinin Gece'ye uygun olup olmadığına baksınlar. Sonra eğer uygunsa kalbi Gece'ye verelim. " dedim. Doktor da "Ben de sizinle bu konuyu konuşacaktım Ferhat Bey. Gece Hanım şu an listemizin başında ve acil kalbe ihtiyacı var. Düşünmeniz için daha fazla vakit vermek isterdim ama zamanımız kısıtlı. Aranızda konuşun ve kararınızı verin. Ona göre testleri başlatacağız." dedi ve uzaklaştı. Ferhat'a biraz konuşalım mı diye sorup cevap vermesini beklemeden kolundan tutup kenara çektim.
"Ferhat, kızın yaklaşık 1 ay kadar önce benden bir istekte bulundu. Öldüğünde Tuna'ya onu unutturmamı, acı çekmesini engellememi, ve ona, onu hak edecek birini bulmamı söyledi. Bugün hastaneye giderken Gece'yi gördüm. Çok güzel bir kız. Neden bilmiyorum ama içimden bir ses Tuna'nın bu kızla çok mutlu olacağını söylüyor. Biliyorum senin için çok zor bir durum ama bunu İpek benden istemişken yapmazsan vicdan azabı yakamı bırakmaz. Senin de bunu anlayışla karşılamanı ve kalbin Gece'ye nakledilmesini onaylamanı istiyorum" diyerek her şeyi anlattım. Ferhat beni ağzı açık bir şekilde dinlemişti. Gözleri dolu bir vaziyette " Eğer kızımın son isteği buysa, bana da bunu kabul etmek düşer." dedi. Ona sarılarak "Kızın gerçekten melek gibi bir insandı. Öyle güzel bir kalbi vardı ki İpek'in... Başımız sağ olsun." dedim. Gece'nin arkadaşının buraya doğru yaklaştığını görünce durması için işaret verdim. Başını sallayıp sandalyelerden birini oturduğunda Ferhat'a dönüp "Ben doktora onay onay verdiğinizi söyleyeyim.İmzalarınızı atın da işlemleri başlatsınlar." diyerek yanından ayrıldım. Günce'nin yanına gidip "Kalbi verecekler. Doktora onay verdiklerini söylemeye gidiyorum. Gece'nin ailesi geldi mi? diye sordum. "Evet, babası geldi Gece'nin odasının önünde ama kalp nakli için konuşmanız gerek, henüz bir şey anlatmadım. Ayrıca durumları kötü, ameliyat masraflarını karşılayabileceklerini sanmıyorum. Ertan Amca için çok zor bir durum. " dedi hızlıca.
"Orasını bana bırak. Ertan Bey'e söyle beni kantinde beklesin, doktorla görüştükten sonra onunla konuşmaya geleceğim."dedim ve doktorun odasına doğru yol aldım. Kapıyı tıklayıp içeri girdiğimde doktor dosyalardan başını kaldırıp bana baktı ve "Lütfen oturun Murat Bey." dedi. Koltuğa oturup doktora " İpek'in ailesi kalbin Gece'ye verilmesini kabul etti, testlere ne zaman başlarsınız?" diye sordum. Ferhat Bey ve Asude Hanım imzalarını attıktan sonra başlayabiliriz. Gece'nin ailesinin durumdan haberi var mı?" diye sorduğunda birazdan konuşacağım deyip odadan çıktım ve kantine indim. Günce yanında cılız bir adamla bir şeyler konuşuyordu. Yanlarına gidince Ertan Bey ayağa kalktı ve elini uzatıp "Murat Bey?" diye sordu. Elini sıkıp " Evet, siz de Ertan Bey olmalısınız, buyrun konuşalım." diyip oturdum.
"Kızınızın kalbe ihtiyacı olduğunu öğrenmişsinizdir, biz ona kalp bulduk. Eğer kabul ederseniz testlere hemen başlanılacak ve kalp uygunsa ameliyata alacaklar." dedim. Adam başını önüne eğip "Kalbin bulunmasına çok sevindim ama korkarım ki bizim ameliyatı karşılayacak durumumuz yok." dedi ağlamaklı bir sesle. Elimi omzuna koyup "Onay verirseniz ameliyat masraflarını ben karşılayacağım." dedim.
"Peki bunu neden yapasınız ki? " diye sordu bana. Gece'nin yaşında kızım gibi sevdiğim birini kaybettim. Acınızı anlıyorum. İtiraz kabul etmiyorum, buna ihtiyacınız var, yardım etmek istiyorum. İşlemler için imzanız gerek. Buyrun, İpek'in ailesiyle beraber doktorun yanına gidelim." dedim ve ayağa kalktım.
İpek'in ailesini de alıp doktorun odasına gittik ve kısa bir konuşma sonrasında imzaları attılar. Doktor testlere başlanacağını, sonuç çıkar çıkmaz haber vereceğini söyledi. Bende o sırada Tuna'yı hatırlayıp telefona sarıldım. Uzun bir bekleyişten sonra telefonu açtı. Efendim dediğinde sesinden anladığım kadarıyla sarhoş olmuştu. "Neredesin sen?" diye sordum. İpek ile yaşadığımız evdeyim baba." dedi sesi titreyerek. "Neden gittin oğlum? İpek'in organları bağış yapılacak, onu son kez görmeye gelmeyecek misin?" diye sordum.
"Onu son kez öyle görmeye dayanamam baba. Aklımda eski İpek olarak kalsın istiyorum. Gelmeyeceğim." dedi.
"Tamam oğlum, anlıyorum" dedim ve telefonu kapattım. O sırada doktor yanıma gelip testlerin sonucunun olumlu olduğunu Gece'yi yarım saat içinde ameliyata alacaklarını söyledi. Teşekkür edip İpek'i son kez görmeye gidecekken doktor beni endişelendiren o son cümleyi söyledi:
"Murat Bey, kalp her ne kadar uygun olsa da, testlerin sonucu olumlu olsa da ameliyat çok riskli. Gece'yi kaybedebiliriz biliyorsunuz değil mi? "
"Ne kadar riskli? Ameliyat ne gibi sonuçlar doğurabilir?" diye sordum. Ciddi bir şekilde "Ne olacağını bilemeyiz, biz elimizden geleni yapacağız." dedi. "Anlıyorum Doktor Bey diyip İpek'in odasına doğru yol aldım. Kapıyı açıp koltuğa doğru ilerledim. İpek'in solgun yüzünü gördüğümde içimden bir şeyler koptu. Altın sarısı saçlarını okşayıp derin bir iç çektim. Kulağına eğilip "Verdiğim sözü tutacağım kızım." diye fısıldadım. Saçlarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra "Güle güle kızım." diyip ona veda ettim. Bu çok zordu. Ölümü kabullenmek. Ama kabullenmekten başka çare de yoktu.Dışarı çıktığımda doktor yanıma gelip birazdan ameliyata başlanacağını söyledi. Başımı sallayıp İpek'in odadan çıkarılışını izledim.
~~~
Yazarın ağzından;

Ameliyathanede iki genç beden vardı. Birinin kalbi diğerinin umudu olacaktı. Biri ölürken diğeri onun sayesinde yeniden hayat bulacaktı.
Ameliyat devam ederken doktor bu kadar uzun süreceğini tahmin edememişti. Beklenmedik şeyler olacağını önceden sezmesi gerekirdi.
Doktor kalp nakli gerçekleştiği an, Gece'nin bedeninin İpek'in kalbini kabul etmesini diledi. Fakat bir terslik vardı. Kızın yeni kalbi atmıyordu.

ÖDÜNÇ HAYAT (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin