8. BÖLÜM: AKSİLİK

106 12 3
                                    

Gözlerimi bir an önce Tuna'dan ayırmalıydım. Beynime bu komutu göndersem de hala öylece ona bakıyordum. Artık toparlanmam gerektiğini farkedip çekingen bir tavırla masaya doğru ilerledim. İçimden sürekli sakin olmam lazım diye tekrarlasam da ellerimin titremesine engel olamıyordum.
Bu adam niye bana öyle bakıyordu ki? Garip mi gözüküyordum? Yoksa beni tanımış mıydı?

Kahvesini masaya bırakacağım sırada "Sen..." dedi ve işte o an bardak titreyen ellerimden kaydı. Son bir hamle yapıp kurtarmaya çalışsam da artık çok geçti. Gözlerimi kapatıp olanları görmemiş olmayı diledim.

Tuna "Ne yaptın sen?!" diye bağırdığı sırada kahvenin az önce Tuna'nın uğraştığı dosyaya dökülmüş olduğunu gördüm.
İşte şimdi yanmıştım.

"Ş-şeyy ben özür dilerim, istemeyerek oldu." dedim o an beni öldürecekmiş gibi bakan Tuna'ya.
Sinirden gerilmiş olan damarlarını görebiliyordum.

"Bu dosyanın ne kadar önemli olduğundan haberin var mı senin? Bir de gelmiş özür diliyorsun? Özrün bana dosyayı geri getirecek mi? Babam da bula bula seni mi bulmuş yani sekreter diye! Hah! Çok aramış olmalı." diyerek bütün öfkesini kustu Tuna.

Duyduklarım gözlerimin yanmasına neden olmuştu. Hayır olmazdı, şimdi burda onun önünde ağlayamazdım.
Ayrıca ne olmuş yani bir sakarlık yaptıysam? İnsanlık hali işte. Onca sözü haketmemiştim. Hala ne diye bu odadaydım ki ben?
Karşılık vermeye bile gerek duymadan hızlıca odadan ayrıldım. Gözlerim hala dolu doluydu.
Lavaboya gitmek için sol tarafa döndüğümde karşıdan gelmekte olan Murat Bey'i gördüm. Kararımı değiştirerek adımlarımı hızlandırdım ve Murat Bey'in yanına vardım.

Birşey olduğunu anlamış olmalıydı.

"Bu halin ne? Hiç iyi görünmüyorsun, birşey mi oldu?" diye sordu.

"Evet oldu, herşeyi elime yüzüme bulaştırdım. Sanırım ben.. yapamayacağım." diye bağırdım sinirle.

Murat Bey beni kolumdan tutup hızlıca yürümeye başladı. Odasına girdiğimizde nihayet kolumu bıraktı ve koltuğa oturdu. Başıyla karşısındaki koltuğa oturmamı işaret ettiğinde ise omuz silktim.

Kollarını önünde birleştirip:
"Sen bilirsin. Şimdi anlat bakalım seni bu kadar sinirlendiren ne?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım ve anlatmaya başladım:
"Oğlunu etkilemek için yaptığım kahveyi, önündeki dosyanın üzerine döktüm. O da bana hakaret etti. Daha şimdiden herşeyi batırıyorum. Oğlunun sevgilisi olmam mümkün değil. Ben... Ben vazgeçiyorum bu işte yokum." diye herşeyi anlattığımda gülümsediğini farkettim.

İyi de ben komik birşey söylememiştim ki, ne diye gülüyordu bu adam?

Gözlerimi kısarak Murat Bey'e baktım. O ise suratındaki gülümsemeyi bozmadan:
"Daha şimdiden vazgeçersen seninle işimiz var Gece. Bu kadar kolay mı pes ediyorsun? Ben senin güçlü bir kız olduğunu çok iyi biliyorum. Tamam, pek iyi bir tanışma yaşamış olmayabilirsiniz ama daha yolun başındayız. İleride ne olacağını kimse bilemez. Fakat ben eminim ki sen bunu başaracaksın." dedi.

"Neden bana bu kadar güveniyorsunuz?" diye sorduğumda "Bir nedeni yok sadece güveniyorum ve başarabileceğini biliyorum." dedi yeniden gülümseyerek.

Nefesimi dışarıya verip "Peki, tamam. Oyunu devam ettireceğim." dedim.

"Buna sevindim. Bir daha vazgeçmek hakkında birşey duymak istemiyorum Gece. Bu ilk ve son olsun. Merak etme, sana yardım edeceğim ve Tuna'yı kazanacaksın. Şimdi... Öncelikle Tuna'ya kendini affettirmen lazım." dediğinde "Benim aklımda bir fikir var aslında. Ama izin verirseniz bugün eve gideyim." dedim en sevimli bakışlarımı göndererek.

"Tamam bugünlük izinlisin, yarın Tuna'ya kendini affettir. Birşey olursa ararsın." dedi ve gülümsedi.

Teşekkür edip holdingten çıktım ve 19 yıldır yaşadığım eve son kez gitmek için taksiye bindim.

Eve yaklaştığımda sonunda burdan kurtulacağım günün geldiğini düşünüyordum. Artık her gün o lanet olası üvey annemi ve gerizekalı oğlunu görmek zorunda kalmayacaktım. Üzüldüğüm tek konu babamdan ayrılmak zorunda olacağımdı.

*

Evin önüne geldiğimde omuzlarımı dikleştirdim ve belki de son kez çantamdan anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Evdekiler ortalıkta görünmüyorlardı.

Odama girip hızlıca valizime neyim varsa tıkıştırırken evden sorunsuz bir şekilde ayrılmayı umuyordum. Neden sonra kapının önünde dikilmiş beni dikkatlice süzen üvey abimi farkettim.
Bu evdeki son günümde bile rahat yok muydu Allah aşkına?

Birkan kapının pervazına yaslandı ve gevşek bir gülümseme eşliğinde:
"Yolculuk nereye Gece? Bensiz mi?" diye sordu.

Tek kaşımı kaldırıp:
"Sanane! Seni ilgilendirmez. Rahat bırak beni." diyerek cevap verdim.

"Demek beni ilgilendirmez ha. Öyle olsun. Ama ben ilgilenecek birini tanıyorum." dedi ve üvey annemi çağırdı.
Üvey annem hemen kapının önünde bitti ve bir bana bir de yerdeki valize baktı. Sonra Birkan'a dönerek:
"Oğlum, Gece nereye gidiyor sen biliyor musun?" diye sordu.
İçimden cehennemin dibine diye söylediğim sırada Birkan:
"Hayır anne, beni ilgilendirmezmiş. Öyle söyledi Gece." dedi

O sırada babam odaya girdi ve:
"Ne oluyor burada? Gece bu valiz ne kızım?" diyerek bana baktı.

"Babacım, Murat Bey bana burs imkanı sağladı. Yarından sonra da bir yurtta kalacağım, benim için harika bir fırsat." dedim babamın yanına giderek.

Babam gözlerimin içine baktı ve:
"Hayır kızım olmaz. Birden bire nerden çıktı bu?" dediğinde üvey annem "Ertan bırak, kız gitsin bu şansı bir daha bulamaz, onun için en iyisi bu." dedi bir solukta.
Benden kurtulacağı için böyle söylüyordu, tabi ya.

Babam "Murat Bey ile konuşmak istiyorum." dediğinde başımı sallayıp telefonumu çantamdan çıkardım. Murat Bey'i ararken içimden bir sorun çıkmaması için dua ediyordum.

"Gece? Ne oldu bir sorun mu var?"

"Murat Bey babam burs konusunda sizinle konuşmak istiyor."

"Ah tabi. Telefonu babana ver de konuşalım." dediğinde telefonu babama uzatıp konuşmalarını dinlemeye başladım.

Babam telefonu kapattığında ne diyeceğini anlamak ister gibi merakla yüzüne baktım.

Babam elimi tutarak "Gerçekten gitmeyi istiyor musun?" diye sordu. Başımı sallayarak gözlerinin tam içine baktım. Sanırım gözleri dolmuştu. Ya da bana öyle gelmişti bilmiyorum.

"Tamam kızım, sen bilirsin. Umarım herşey dilediğin gibi olur." dediğinde ona sıkıca sarıldım ve "Teşekkür ederim baba." diye fısıldadım. Başını salladı, sonra saçlarımı öptü.

Babam son kez bana baktıktan sonra:
"Hadi Bahar biz çıkalım da Gece rahat rahat hazırlansın." dedi ve üvey anneme döndü.

Onlar odadan çıktığında yatağıma oturup düşünmeye başladım.
Babama yalan söylemek zorunda kalmıştım. Bu yalan umarım bir gün başıma dert açmazdı. Hadi bugünü bir şekilde atlatmıştım. Peki bundan sonra ne olacaktı?

ÖDÜNÇ HAYAT (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin