19.Bölüm

247 8 4
                                    

Huzur dolu kokuyla gözlerimi açtım yanımda kokusuna aşık olduğum kişi vardı. Yaklaşıp uzamaya başlayan sakallarına öpücük bıraktım.
Onun kolları cennetin kaçıncı kapısıydı ?
İyice yaklaşıp portakal kokuyu içime çektim gerçekten bu kokuya aşıktım.
" Ne ara uyandın sen ? " dedi Kaan uykulu sesiyle.
" Çok olmadı "
Gülümseyerek uykulu haline baktım. Normalde sert olan o yüz simdi yumusaktı , saftı.
" Seni bugün bir yere bırakacağım  " anlamaz gözlerle ona baktım yine nereye gidecektim ?
" Gidince göreceksin hadi kalk hazırlan " benim düşündüklerimi mi duyuyordu. Gülümseyerek yataktan çıktım dün cıkadığım kıyafetlerimi tekrar giydim sacımı sıradan dağınık bir topuz yapıp aynaya baktım.
Dün ki halimden eser yoktu. Dün ağlayarak ailesinden nefret eden kız şimdi neredeydi ?
O kız benim her zaman duvarlarımın arkasındaydı her zaman kalbimin en diplerinde sadece bir süreliğine duvarlarımın önündeydim sadece bir süreliğine kalbimin diplerine yitmiştim o kızı..
Aynanın karşısından geçip Kaana baktım hala yataktaydı.
" Hazırım ben hadi gidelim " dedim sesimi yüksek tutarak.
Kaan gözünü açıp bir süre yüzüme baktı sonra yerinden kalkıp odadan çıktı. Telefonumu alıp evin dış kapısına gittim Kaanın hala hazırlanmadığına emindim onu dışarı da beklemeye karar verip kapıyı acıp çıktım.
Hava hafif estiği için narin bir üşüme hissettim arabanın yanına ilerleyip Kaanı beklemeye başladım. Rüzgarın esişi tenime hafif hafif vuruyordu öylece etrafa bakarken telefonum melodi sesiyle telefonumdaki mesaja baktım.
" Aslan öldü. Senin yüzüne."
Rüzgar sanki hafifliğini yitirmiş bir şekilde daha sert esmeye başlamıştı. Benim yüzüme küçüklük arkadaşım nasıl ölebilirdi ?
Kaanın kapıdan çıktığını görünce hemen telefonu cebime koydum , ona gösteremezdim. Benim yüzüme biri öldüyse benden uzaklaşırdı.
" Su üşümüşün içerde bekleseydin " Kaan hem kızarak hemde arabayı açmaya çalışarak yanıma geldi.
" Bişey mi oldu rengin bembeyaz ? "
" Hayır " diyip arabaya bindim. Ona söyleyemezdim.
Kaan anlamamış bir şekilde arabayı çalıştırdı.
" Ezginin yanına gidiyoruz " dedi.
" Neden ? " Ezgiyi görmeyi çok istiyordum ama aniden gitmemizde bir iş vardı.
" Annesi ölmüş. " gözlerim kocaman acılıp Kaana baktım. Şaka olmalıydı Ezginin annesi bir süre hastaydı evet ama ölmesi garipti o Ezgiye bu kadar bağlıyken ölmemeliydi. Mesajı tamamen unutmuştum.
" Ez-Ezgi nasıl " titreyen ve dolan gözlerimle yola baktım.
" Berbat bir halde senin yanında olmanı istiyor "
Tabiki de berbat bir halde olurdu annesi onu seviyordu oda annesini. Benim annemle ilişkimiz gibi değillerdi onlar gerçekten anne ve kız ilişkisi yaşıyorlardı.
Ezginin evinde durduğumuz da Kaan baktım gelmeyecek gibiydi.
" Ben gelmiyorum sen gelmemi istediğinde mesaj at "
Kaana yaklaşıp yanagına öpücük kondurdum arabadan indim.
Tam iki adım attığımda arabanın camı açıldı.
" Kendini sakın üzme ağlamak yok " Kaanın sesiyle hafif bir şekilde gülümsedim. Ezgilerinin kapısını çaldığım da yaslı bir kadın kapıyı açtı beni tanımış olacak ki içeri girmemi işaret etti.
Ev çok sessizti ölüm sessizliği bu olsa gerek hiçbirşey söylemeyerek Ezginin odasına çıktım. Kapıyı açıp girdiğim de karşımda yüzü bembeyaz göz altları mosmor olan bir Ezgiyle karşılaştım.
Ölü gibiydi.
Yanına geçip oturduğum da bana bakmamıştı bile sadece duvara bakıyordu.
" Ezgi bak ben geldim " dedim dikkatini çekmek istercesine.
Ezgi kafasını bana cevirip baktı gözlerindeki ışık sönmüştü o neşeli Ezgi gerçekten ölmüştü.
" O melek oldu " dediğinde gözümdeki yaşları serbest bıraktım.
Hiçbirşey söylemeyerek Ezgiye bakmaya devam ettim.
" Su o gitti. "
Ezgiye sıkıca sarılıp hıçkırıklarını bırakarak ağlamaya başladı. Saclarını yavaşca okşayıp bana bakmasını sağladım gözlerindeki yaşları silip baktım.
" Ezgi bana bak annen gitmedi senin hep kalbinde olacak güçlü ol annen bu güne kadar senin için kanserle savaştı o hep güçlü durdu sende onun kızısın "
Ezgi hiçbir tepki vermeyerek gözlerindeki yaşlarla baktı.
" Ama gücü tükendi.. Su ben onunla güçlüydüm benim küçüklüğüm , çocukluğum , desteğim gitti. Su gelsin geri nolur gelsin " deli gibi ağlamaya başladığında içinin boşalması gerektiği için ellemedim sadece ağlamasını izledim.
Benim annem hiçbir zaman gücüm , kücüklüğüm olmamıştı o gitse desteğim gidermiydi ?
Uzun bir süreden sona Ezginin hıckırıkları kalınca yataktan kalkırıp yorganı açtım.
Yatmasını sağlayıp üzerini örttüm , yorulmuştu.
Yatağının yanındaki uyku hapıyla suyu uzatıp içirdim uyumak onu güçlendirebilirdi.
Sandalyeye oturup Ezginin yavaşca kapanan gözlerine baktım annesizliğe alışacaktı.
Telefonumdaki mesaj sesiyle mesajı açtım sabah mesaj atan o numaraydı yine.
" Aslan senin yüzünden öldü hepsi senin suçun "
Numarayı engelle tuşuna basıp telefonu cebime tekrar bıraktım.
Odanın kapısı acıldığın da Ezgi kadar üzülmüş ve endişeli Furkanı gördüm.
" Furkan sessiz ol uyudu "
Furkan sessiz olmaya çalışarak Ezginin yatağının ucuna oturdu saçlarını okşadı.
Gözünden akan bir damla yaşı benim görmemi istemeyerek silip bana döndü.
" Su Ezgi iyi mi ? " dedi.
" Alışacak " dedim destek verir bir sesle alışmasada eskisi kadar acıtmayacaktı.
Ezginin saclarını okşayıp sadece baktı.
Yerimden kalkıp elimi Furkanın omuzuna koydum.
" Yanında ol, destek olalım"
Furkan kafasını sallayıp hafifce gülümsedi. Ezgi için endişeliydi ama hep yanında olacağına emindim.
Sessizce odadan cıkıp oturma odasına girdim her yerde Ezgi ile annesinin resimleri asılıydı hep gülüyorlardı.
Koltuğa oturup önümde duran laptopa baktım , dondurulmuş bir video vardı baştan başlatıp izlemeye başladım
" Ezgi kızım  seni tek annesiz bırakacağımı hissediyorum. Sen hic üzülme olur mu ? Furkanla evlen mutlu ol ben seni hep izleyeceğim sen her gülümsediğin de bende gülümseyeceğim. Prensesim gidiyorum ben senin henüz gelemeyeceğin yere uzaklara gidiyorum. Şirinem annesinin birtanesi beni üzme hic üzülme. Seni seviyorum kızım "
Gözlerimdeki yaşlarla tüylerim diken diken olmuştu , ölümünü hissetmişti. Annemin ölmesini istemiyordum onun beni uzaktan izlemesini istemiyordum , yaşamasını istiyordum. Yaşadığı duygusu bile hiç tatmadığım anne sevgisini tatmin ediyordu.
Evet , hiçbir zaman destek olmamıştı hiçbir zaman anne olmamıştı ama ölmesini istemiyordum. Kabul etmek istemesem de ondan nefret etmiyordum. Malesef ki etmiyordum.
Furkanın içeri geldiği görünce laptopu kapattıp bir de bunu izleyip üzülmemeliydi.
Karsımda ki koltuğa oturup baktı.
" Ezgiyi alıp tatile mi götürsem ? Yada benim evime taşınsın bence en iyisi evlenelim onunla "
Gülümseyerek ona baktım aşk buydu işte onun için herşeyi istemekti , herşeyi yapmaktı.
" Şimdi evlenmeniz doğru olmaz ama tatile götürmen iyi fikir gelincede düğünü yaparsınız  "
Furkan sıkıntılı bir şekilde elini saçlarına atıp baktı.
" Evlenmek istemesse ? Annesi öldükten sonra bende de uzaklaşırsa ? "
Uzaklaşmazdı. Benim ailem gitmişti Kaanı hatırlamama rağmen ona yaklaşmıştım ailem olmuştu.
" Belki de daha çok yaklaşır. Furkan onun annesi ol ailesi ol. O sana aşık senden uzaklaşmak istese de uzaklaşamaz " dedim emin bir şekilde.
Kaanın odaya girmesiyle şaşırmıştım.
" Gelmeyecektin birşey mi oldu ? " dedim yanıma oturan Kaana bakarak.
Furkan sessizce odadan çıkıp Ezginin odasına girdi kafamı tekrar Kaana cevirip baktım.
" Sevgilimin yanında olmak istedim "
Ona yaklaşıp kafamı boynunun çukuruna koydum kokusunu içime cektim.
İste bu benim ailemdi.
" Sen hiç gitme beni Ezginin annesi gibi bırakma evlenelim çocugumuz olsun sonra torunlarımız "
" Yaşlanınca hiç cekilmezsin ki sen " dedi gülerek karnına bir tane vurup gözlerinin içine baktım.
" Kırışmış yüzümle , çekilmez yaşlılığımla da olsa kalk benimle "
" Yaşlılığınla da  severim seni eğer bir gün gidersem seninle giderim yada hiç gitmem. " dedi.
Cennetin kaçıncı kapısıydı kolları ?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UKALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin