1.0 Uzun Bekleyiş Part 3

69 6 1
                                    

İkisi de farkındaydı ki, bu savaşta çok fazla askeri kaybetmişlerdi. Kaptan Levi'ın saf dışı olması bile insanlık için büyük bir dezavantajdı. İşin aslı Mikasa, Eren'le beraber ikisinin kaçmasının savaş koşullarını düşünülürse daha mantıklı bulmuştu. Bir savaş stratejisti değildi belki ama en azından Kaptan'a savaş yerinde daha çok ihtiyaç olacağına emindi. Levi ise Eren'i bırakmayı ret etmişti. Onun için zor bir karara benziyordu, diğer yanda tüm ekibi, ve keşif birliği dururken... Ama o her şeye rağmen Eren'le kalmayı seçti. İnsan hayatına ne kadar değer verdiğini, beraber katıldıkları onca operasyonun sonunda öğrenmişken, bu seçimin onun karakterine zıt olduğunu bilse de Mikasa Kaptan Levi'yı anlamayı hiç başaramamıştı. Neden kalmayı değil de Eren'i korumayı seçmişti? Kendisi de Eren'i güvende tutmakta başarılı olacak niteliklere sahipti. Defalarca kendi başarısını kanıtlamış olması yetmiyor muydu? Kaptan Levi'ın güvenini hala kazanamamış mıydı? Neden? Düşünceleri arasında başını kaldırıp Levi'yı izlemeye başladı bir cevap arayışı içinde.

"Neden hala kendine gelmedi?" Sesinde tedirginlik ve gerginlik vardı. Gözleri hala Eren'in üzerindeyken sesi odayı doldurdu. Mikasa'ya mantıksız gelen bir diğer nokta daha, Kaptan Levi'ın sakinliğine tezat telaşlı davranışları, hissiz yüz ifadelerine tezat duygu yüklü bakışları. Bu zamana kadar gördüğü Kaptan'dan bambaşka biri gibi geliyordu karşısındaki adam bazen ona. Kendinden emin olmasını umduğu sesiyle cevap vermeye çalıştı.

"Eminim yakında uyanacaktır. Yakın zamanda öğrendiklerini hazmetmesi onun için kolay değildi, bizim için bile bu kadar zorken; belki de biraz zamana ihtiyacı vardır kabullenebilmesi için. O kadar yorgunluğunun üstüne uyanmak istemiyor değil, uyanamıyor belki de. Umudunu yüksek tut kaptan. Ona hiçbir şey olmayacak."

Levi, evet dercesine başını aşağı yukarı salladı. Ne yaptığının farkında olmadan elini Eren'in yüzüne doğru götürmüş ve bilinçsiz genç adamın yanağını narince okşamıştı. Mikasa gözünün önünde gerçekleşen bu olaya gözleri dışarı fırlayacakmış gibi bakarken donup kalmış, Levi ise genç kadının bakışının farkında olmadan gözlerini Eren'den ayırmamıştı. Eli onun eline doğru yönelirken, canını acıtmak istemeyeceği şekilde hafifçe sıktı. "Hadi uyan.... Lütfen Eren, duy beni." Sesi bir fısıltı gibiydi. Bakışları umutsuzca yere kayarken Eren'in sanki onu duymuş gibi gözlerini açışını görmedi.

Genç adam bir kaç kez gözlerini kırptı, rutubetten simsiyah olmuş tavandı gördüğü ilk şey. Vücudunda hiç güç yokmuş gibi hissediyordu. Çok tuhaf bir rüya görmüştü. Bambaşka bir evrende gibiydi. Savaşın olmadığı, insanların ölmediği bir yerdi. Kardeşi Mikasa'yla ve sevdiği tüm arkadaşlarıyla özgürce yaşayabiliyordu. O kadar güzel bir dünyaydı ki, ölüp cennete gittiğini bile düşünebilirdi. Titanlar yoktu, zamansız ölen yoldaşları yaşıyordu ve arkadaşlarının ihanetlerini de yaşamak zorunda kalmamıştı. Tek kötü yanı ise; Kaptan Levi'ın bu dünyada var olmayışıydı. Bu sebep, gördüğü o güzel dünyada gerçekten yaşamak istememesine neden olmuştu. Huzuru orda bulduğunu düşünse de Kaptan'ın olmadığı bir dünya da yaşamayı seçebilir miydi? Hayır kesinlikle her şeye rağmen, onun yanında olmayı seçerdi. Bu düşünce ile dudaklarını buruk bir gülümseme sardı. Bir rüyada olsa bile, bilmediği evrende bir öğrenci olarak mutlu bir hayat yaşamak hoştu.

"Eren!"

Ah işte, duymayı sevdiği o ses, bu sefer duygusuz değil, aşırı telaşlı geliyordu kulağa. Kendini zorlayarak başını yan döndürmeye çalıştı ve kendine bakan kişinin bakışında gözbebeklerinin titreyişine şahit oldu. "Kaptan Levi..."

Ruh Göçü (Riren & Ereri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin