Hanji ilk kez ofisinin dışında bir danışanıyla görüşmek için evine kadar gitmişti. Gerçekten önemli bir durum olmasaydı da bunu yapmayı seçmezdi. Fakat genç oğlanın şu anda kendisiyle konuşmaya ihtiyacı olduğunun farkındaydı.
İki katlı müstakil evin önünde arabasını park ettikten sonra sokağa adım attığında etrafına kısaca bakındı. Sokaklar ıssız, çevredeki evler sessizdi. Tek tük yanan ışıklarla sokak aydınlanmasa birilerinin burada yaşadığına ihtimal vermezdi. Evin önündeki yeşil çimenlere basmaktan sakınarak çakıl taşlarıyla kapıya kadar oluşturulmuş yolda ilerledi. İki kanatlı ve tek tarafının vitray camlarla süslenmiş olan kapı on bilemedin on beş adım ilerideydi. Bahçenin bir kısmında yabani otlar türemiş ve yer yer çalılar sararmıştı. Oldukça bakımsız bir bahçeydi, önü kadar binanın dışı da bakımsızdı. Boyaların sıvaları dökülmüş, pencerenin ahşap pervazlarının rengi solmuştu. Tek başına bir üniversite öğrencinin bakımını üstlenmekte üstünden kalkamayacağı büyüklükte bir evdi en nihayetinde.
Dudaklarını büzerek sessiz bir iç çekişle kapının önündeki bir kaç basamağa bastığında ahşaptan çıkan gıcırdama sesi ile gözlerini devirdi. Ardından kapıyı çaldığında ikiletmeden anında açılmıştı. Kendisine telaşlı bakışlarla bakan Eren'in yönlendirmesi ile duraksamadan evin içine adım attı. İçinde bulunduğu geniş oda büyük minderli rahat koltuklarla döşenmiş bir oturma odasıydı. Şampanya rengi duvarları ile krem rengi zebra perdeleri uyumluydu. Büyük ekranlı televizyon boş duvarda asılı dururken etrafta fazla eşyanın olmayışı dikkatini çekmişti. Oldukça da temizdi.
"Geldiğiniz için teşekkür ederim Hanji-san."
Karşılıklı koltuklara oturduklarında Eren ellerini birbirine kenetlemiş, bakışları halı olmayan yerdeki eskimiş parkeleri inceliyor gibiydi. Oldukça gergin olduğunu aralarındaki mesafeden bile hissedebilmişti genç kadın.
"Eren, korktuğunun farkındayım." oldukça yumuşak bir sesle konuştuğunda Eren'in ürkek bakışları üstüne odaklandı.
"Hanji-san, ben ne yapacağımı bilmiyorum."
"Eren, insan ayakta da gündüz vakti de hatta bir işin başındayken bile uyuyakalabilir. Bu genelde beden çok yorgun olduğu zamanlarda olur ama böyle bir şey mümkündür. Farkında olmadan uyuyakalmış ve rüya görmüş olabilirsin aynı şekilde."
Söylediklerini dikkatle dinleyen Eren anladığını belirtircesine başını salladı.
"Aslında bununla ilgili bende bir araştırma yapmıştım ama bilmiyorum. O an hiç uykum yoktu. Sadece... Rüya gördüğüme göre mutlaka uyumuş olmalıyım."
"Aslında ben aynı zamanda Büyük Şehir Hastanesinde de çalışıyorum. Detaylı testleri ve tetkikleri yapabilmem için neden oraya gelmiyorsun yarın. Beyin dalgalarının EEG sinyallerini inceleme fırsatını bulabilirim böylece, tabi o esnada uykuda olman gerekiyor. Gerekli ayarlamaları yapabiliriz. Hiçbir risk içermeyen bir yöntem bu yüzden rahat olabilirsin."
"Olur Hanji-san. Neler olduğunu anlayabilmek için her şeyi yapmaya hazırım. Sizi buraya kadar yorduğum için üzgünüm."
Hanji yavaşça oturduğu yerden kalkarak kapıya doğru ilerledi.
"Öyle düşünme Eren, sen benim hastamsın ve ihtiyacın olduğunda beni aramaktan çekinmemelisin."
"Peki Hanji-san."
Eren Hanji'yi geçirdikten sonra boş salondan geçerek ahşap merdivenlere doğru ilerledi ve karanlık odasına girdi. Üzerindekileri çıkarıp köşedeki kırmızı koltuğun üzerine koyduktan sonra yumuşacık yatağına yerleşmişti. Bir süre gözlerini tavana dikerek baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Göçü (Riren & Ereri)
Fiksi PenggemarEren Jaeger ailesini küçük yaşta kaybetmiş, tek başına yaşayan bir üniversite öğrencisidir. On yaşındayken görmeye başladığı rüyalar büyüdükçe hayatını daha çok işgal etmeye başladığında artık yaşananların üstesinden gelmek için çok geçtir. Çünkü f...