٩) değişir hayât.

6.3K 521 19
                                    

Hiç memnun olmayacağım bir hâl vardı anlaşılan. Korkuyordum istemsizce. Çünkü öylesine duruyorlardı ki karşımda. Sadece yatağımdan doğrulabilmiştim. Ne çıkmıştı sonuçlarda da böyle bakıyorlardı acaba ?
Sonunda abim konuşmaya başlamıştı.
- Şühedâ,sakin ol. Sonuçlar elimde.
+ Evet,abi. Söyle hadi ne çıkmış ?
- Histeri.
+ O ne demek ? Nasıl bir hastalık ?
- Sinir hastalığı Şühedâ. Yıprattın kendini daha bu yaşta. Eğer kendini dizginlersen sakinleştirici haplara gerek kalmayacak.
Evet,sonunda hasta olmayı başarmıştım. Elime ne geçmişti ? Tüm sinirlendiğim zamanlar geçti gözümün önünden. Çoğu gereksiz. Ve öfkeyle kalkıp zararla oturanlardan olmuştum. Bu öfke sadece benim ruhuma ve bedenime zarar vermişti. Kimseye değil. Üzgün ve kızgınlardı,anlayabiliyordum. Onları da üzdüm işte. Ben buyum. Düzelmem gerek. Düştüğüm yerden doğrulmam gerek. Tut ellerimden Allah'ım.
+ Ne olacak şimdi ? Evet hastayım. Özür dilerim hepinizden,böyle olmamalıydı.
- Boşver şimdi bunları. Olacak tek şey artık kendini ciddi anlamda kontrol etmek. Destek olacağız sana merak etme. Dua et evde iki tane tıpçı var. Kontrolümdesin.
+ Allah râzı olsun.
- Şimdi dinlen.
Odadan yavaş adımlarla çıkmalarıdan anlamıştım ne denli yıprandıklarını. İçim acıdı. Faydalı bir insan olmak için elimden geleni ardıma koymamalıydım artık. Hayata küsecek,insanlarla iletişimimi kesecek değilim. En iyisi dinlenmek,toparlanmam lâzım ve o haplar bu bedene girmeyecek.
-
Gerçek hayatta rahat etsem dâhi düşler âlemi mahvediyordu beni. Defalarca aynı rüyayı görmüş olmanın verdiği hüzünle kalmıştım yatağımdan. Elimi,yüzümü yıkayarak ferahlamaya çalıştım. İçeri babamın yanına gittim ve utançla yanına oturdum. Bir kelime bile çıkmadı ağzımdan. Babam suskun,ben suskun.
- Kendine dikkat et Şühedâ. Seni yıpratan ne bilmiyorum ama sinirlerine hâkim olmalısın kızım.
+ Affedersin baba. Böyle olsun istememiştim. Çok özür dilerim,çok üzdüm,sinirlendirdim sizi.
- Sıkma canını.
Sırtımı sıvazladı. Ama yüreğim paramparçaydı. Sanki biri eline alıp adetâ cam gibi kırıp yerlere atmıştı. Nasıl toplayacaktım bir araya ? Hayata yetişemiyorum. İnsanları üzüyorum. Düzel artık Şühedâ !
İç sesim beni öldürmek istercesine haykırıyordu. Yeter sözcüğü geziniyordu içimde. Kötüydüm. Ama iyi olacaktım Allah'ın izniyle. Kalkacaktım düştüğüm yerden.
- iki gün sonra.
Okula devam edecektim tabiki. Bu bölüm için çok uğraşmıştım. Bırakmak olmazdı,hayallerim vardı.
Yine en ön sıraya oturmuştum. Zeynep yine gelmemişti. Bu kız niye böyle geç geliyor ? İki gün okula gelmedim,insan bir arar. Düşüncelerin kuytu köşelerinde gezinirken Zeynep'in yanıma oturduğunu hatta selâm verdiğini farketmemiştim bile. Dürtülen bir Şühedâ olarak başımı Zeynep'e doğru çevirdim.
- İyi misin sen ?
+ Değilim Zeynep. Neler oldu neler ? Sağol valla hiç aramadın.
- Ben de meşguldüm. Ne yapayım ? Anlat hadi.
+ Sonra.

Sinirlenmeyecektim,söz vermiştim. Zeynep bozulmuş olacaktı ki,oflayıp puflayarak önüne dönmüştü. Aldırış etmemeye çalıştım.
-
Dersten sonra hızlıca kantine doğru yürüdüm. Cam kenarı,sakin bir masa bulup oturdum. Kimseyi duymak istemediğimden taktım kulaklığımı. İyi ki duymak istememiştim. Anahtarımı bulan o çocuk bana doğru geliyor. Onu gördüğüm gibi kalktım yerimden
Önüme durarak ;
- Bir saniye,dedi.
+ Ne var ?
- İki gündür yoktun,hayırdır ?
+ Sana ne ?
- Tanışsaydık bari,ben Ahmed.
+ İyi günler.
Yüzüne bile bakmadan attığım her adımda yine sinirlenmemeye çalışıyordum. Mâdem böyle bir bölüm kazanmışsın,biraz edepli olması gerekmez miydi ? Haramı,helâli bilmiyor mu bu çocuk ?
-
İkinci derse girdiğimizde benimle aynı sırada oturan bir Ahmed vardı. O sıranın bir ucunda. Ben sıranın bir ucunda. Yanımda Zeynep vardı. Onunla da konuşmuyordum,bana sakin bir şekilde yaklaşana kadar.
Koca sınıfta yer bulamamış zağar. Gelmiş oturmuş beyefendi.
Stresli bir ders daha geçmişti. Kütüphaneye gidecektim. Bu kez gerçekten istediğim gibiydi her şey. Kitap seçip okumaya başladım. Kitabı yaşıyordum resmen. İçinde kaybolmuştum. Kimseyi duymuyor,kimseyi görmüyordum. Tâ ki karşımdaki sandalye çekilip karşıma biri oturana kadar. Kitaptan kafamı bir kaldırdım. Şok ! Bu kadarı fazlaydı,cidden.
- Gider misin,yeter artık ?
+ Bir şey söylemek için geldim.
- Sen nasıl kazandın bu bölümü ya ? Haram,helâl nedir haberin yok galiba !
+ Amacım rahatsız etmek değil. Her defasında bir şey soracağım,fırsat vermiyorsun.
- He,söyle.
+ Hamza'yı tanıyor musun ?
Bu çocuk nerden biliyor Hamza Bey'i ? Aklımda deli sorular gezinmeye başlamıştı.
- Evet de sen nerden tanıyorsun ?
+ Filistin'den.
Ne ? İnanmıyorum. Kendime gelmeliyim bir saniye.
- Nasıl ya ?
+ Anlatmamı ister misin ?
- Hızlıca lütfen.
+ Hamza benim süt kardeşim. Esma da. Bir ara Esma'yla görmüştüm seni o yüzden sormak istedim.
- Ya,ne güzel. Evet,benden isteğin nedir ?
+ Adresini verebilir misin ?
Hemen bir kâğıt,kalem çıkarıp adresini yazdım..
- Hem evinin hem de hastanenin adresi var.
+ Çok sağol,rahatsız ettim kusura bakma. Bir daha olmaz.
Kafamı sallayarak onaylamış gibi yaptım. Gittiğinde manyak derecede şaşkınlık çökmüştü üzerime. Süt kardeşi mi ? Bu nasıl tevâfuk ? Hem de bizim sınıfta.
Önümdeki kitabı kapatmıştım. Çoktan kütüphaneden çıkıp kampüse gelmiştim bile. Esma'yı aradım ve beklemeye başladım.
-
Olanı biteni anlatmıştım Esma'ya. O kadar şaşırdı ki. Yıllardır görüşmüyorlarmış. Benden ricâ etti. Ahmet'i alıp üçümüz beraber hastaneye gidecektik. Çaresiz kabul etmiştim.
Çıkışa Hamza Bey ve abim gelmişti. Esma'nın bir dersi daha varmış. Yanlış zamanlama Hamza Bey.
- Hamza Bey,Esma'nın bir dersi daha varmış.
+ Peki,sağol. Gideyim o zaman.
Üçümüz beraber yürümeye başlamıştık. Abimle kısa da olsa muhabbet ettik, Hamza Bey dinledi. Abimle Hamza Bey sohbet etmeye başladı bu kez. Tam aklıma gelmişti,söylemeliydim.
- Hamza Bey. Benim sınıfımda sizin süt kardeşiniz varmış. Adresinizi istedi. Ben verdim,problem olmaz değil mi ? İsmi Ahmed'miş.
+ Ahmet mi ? Vay kardeşim. Burda da buldu beni. Süt kardeşim oluyor,Ömer. Dedi abime dönerek.
+ Sakıncası yok,iyi yapmışsın,teşekkür ederim.
- Ricâ ederim.
İyi hissediyordum işte şimdi. Hem yürüyorduk,hem sohbet ediyorduk. Yürekcağızım çarpıyordu Hamza Bey'le konuşurken. Ama böyle bir duygu hataydı,biliyordum. Belki de elimde değildi. Acele etmemek lâzımdı. Duygularıma hemen anlam yüklememeliydim. Abim yaşındaydı,olmazdı,olamazdı. Estağfirullah.
-
Ertesi gün Ahmed'e durumu ilettim. Esma,Ahmed,ben hastane yolundaydık
Ahmet ile Esma konuşuyorlardı. Süt kardeş oldukları cidden belliydi. Birbirlerini unutmamaları çok güzeldi. Çoğu konuşmaları Arapça'ydı. Anlayabildiğim kadar ben de dinliyordum. Hastanr ile okulun arası fazla sürmüyordu. Yürüyerek çoktan gelmiştik hastaneye. Hamza Bey'in odasına hiç girmemiştim. Esma bizi hemen odaya götürdü. Kapıyı açtı,Ahmed ve Hamza Bey birbirlerini görünce gözleri doldu. Bir erkeğin gözünün dolması... Çok zor bir şeydir galiba. Erkeklerin ağladığı çok nâdir görülürken onların gözlerinin dolması da nâdir gördüğüm hatta hiç görmediğim bir olaydı. Bu denli duygulanmaları için kesinlikle aralarında bir bağ olması lâzımdı. Akhi diye diye sarıldılar birbirlerine.
- Burda da buldun be kardeşim !
+ Bulurum abi ben.
Nasıl bir şeydi ? Ahmed ve Hamza süt kardeşi. Yıllar sonra Hamza buraya gelecek,Ahmed burada üniversite kazanacak,birbirlerini bulacaklar. Bu olaydan çok etkilenmiştim. Hayatları öylesine değişikti ki. Böyle insanlara hiç denk gelmemiş,hiç tanışmamıştım. Şimdiyse olmasını istediğim ama bir türlü olmayan şeyler,gelip beni buluyordu.
Bayağı hasret gidermişlerdi. Haberleşecekleri her ne varsa birbirlerine yazıp verdiler. Ben yine güzel ve hisli bir günü geride bırakmıştım.
-
Duygularını yaşayan,sevdikleri uğruna her şeyi yapabilecek,aradan 10 yıl gcşe de gelip bulacak,sarıp sarmalayacak,derdine dermân olacak insanları tanımaya başlamıştım. Farkındaydım,hayatım değişiyordu. Bir de nûr topu gibi bir hastalığım vardı. Ama onu çoktan unutmuştum. Kabullenmek istememiştim hatta. Hastalığıma karşı bir farkındalığım bile yoktu.
-
Hayat devam ediyordu. Bugün okul tatildi. Ben de hastaneyr gidip Gazze'den gelen kardeşlerimi görmeye gidecektim. Çok heyecanlıydım.
Babama bile söylemedim. Direk Hamza Bey'in odasına gittim,bir gün öncesinde odasının yerini öğrenmenin verdiği bir rahatlıkla.
Kapıyı tıkladım. Mütevâzi bir ses tonuyla "gel" dedi.
- Merhaba. Şey kusura bakmayın,rahatsız ettim.
+ Hoşgeldin Şühedâ. Beklemiyordum.
- Size bir sorum olacaktı.
+ Tabiki,buyur.
- Gazze'den gelen kardeşlerimi görmek istiyorum. Siz ilgilendiğiniz için direk size geldim. Mümkün müdür ?
+ Tam da müsait zamanımda geldin. Beni takip et.
O önde,ben arkada yaralıların olduğu bölüme doğru ilerledik. İlerledikçe heyecanlandım. Heyecanlandıkça nefes alıp verişim duyulur oldu. Hamza Bey anlamış olacak ki ;
- Sakin ol Şühedâ. Onlar iyi durumda.
Bu cümleler beni cân evimden vurdu. Birden sakinleştim,yatıştım. Sadece bir ses beni bu hâle getirmişti. Sadece bir tavsiye,sadece bir memnuniyet.
Hamza Bey kapıyı açtı,benim yüreğim uçtu. Bütün gözler bize çevrilmiş,mutlulul dolu gözlerle bize bakıyorlardı. Hasta yataklarında bile gülümsemeyi,mutlu olmayı ihmâl etmeyen insanlardı. Yavaş yavaş besmele çekerek içeri sağ adımımla girdim.
Hamza Bey teker teker hastaların yanına götürdü beni. Muhabbet ettirdi. Onlar konuştukça Hamza Bey bana çevirdi,ben konuştukça Hamza Bey onlara çevirdi.
O gül yüzlü çocuklar... Aileleri yok yanlarında. Hiçbiri hayatta değil. Savunmasız,korumasız.
O anneler... Hüzünlü,boynu bükük. Özlem dolu.
O adamlar... Kimi baba,kimi abi,kimi kardeş. Hepsi güçlü olmaya çalışıyor. Hepsi direniyor bu acılara. Bîçare geldikleri bu hastaneye bin çareyle döneceklerdi inşaAllah.
Teyzeleri,anneleri,çocukları,bebekleri kucakladım teker teker.
Bir teyzele konuşmalarımız gerçekten çok güzeldi. Son cümlesini Hamza Bey bana çevirirken yüzü kızardı,utandı. Farketmiştim. Bana döndü ve ;
- Fatıma Teyze,şey bizi evli zannetmiş. Çok yakıştırmış.
Bir anda kıpkırmızı olmuştum. Utançtan yerin dibine girmiştim. Hamza Bey de kıpkırmız olmuş,eli ayağı birbirine dolanmıştı. Gülsemvmi ağlasam mı durumuna gelmiştim ama hoşuma gitmemiş değildi.
-
Yaralıların yanından çıktığımızda Hamza Bey bana döndü ve ;
- Nasıl,iyi gözüküyorlar değil mi ?
+ Evet,çok iyiler maşaAllah. İyi bakıyorsunuz galiba.
- Elimizden geldiğince. Ama onlar çok daha güçlü.
Cerrah olmuş hâlâ elimizden geldiğince diyor. Bu mütevâziliği gerçekten hayret verici.
-
٠ Hamza
Şühedâ'yla karşılaştığımdan beri hayatımın seyri değişti. Kendimi daha iyi hissetmeye başladım. O,Gazze'den gelenlere kardeşim dedikçe benim yüreğim kuş misâlî uçuyordu. Onun benim hemşehrim olan insanları bu denli sevişi ve bu denli sahiplenişi çok hoşuma gidiyordu. Yürüyüşü,konuşması,her hareketi yüreğime hitâp ediyordu. Ve farkındaydım. Abisi yaşındayım. Beni asla öyle görmez. Bunu ondan isteyemem zaten. Haklı olarak sinirlero bozulurdu. Neler yaşadığını bilmiyordum ama hasta olmuştu işte. Kısa zamanda hayatıma giren bu küçük hanım,bu hayatta en çok yıprananlardandı. Seneye gidecekt buralardan. Eminim,kendime çok şey katacaktım İstanbul'da. Babamın yokluğunu hep hissedecektim. Hep tam şuramda kalacaktı o tarifsiz acı. Babası olmayan çocuklari hayata bir sıfır yenik başlarlar. Haddinden fazla büyürler,olgunlaşırlar.
Evet,22 yaşındaydım ama 30'lu yaşlarımdaydım sanki. Tek dayanağım geriye kalan ailemdi. Annem ve kardeşim Esma.
Bir yüreğe daha sahip çıkmalıydım. Korumalıydım. Şu an bunlarla kafa patlatmak yerine hastaların yanına gitmeliydim.
Şühedâ ziyarete geldikten sonraki gündü. O güzel günün mutluluğu üzerimdeydi. Hele Fatıma Teyze'nin sözleri yüzümün kızarmasına,elimin ayağımım dolaşmasına yetmişti. Ne yazık ki Şühedâ bu hâlimi görmüştü. Bir de bunun utancı eklenmişti tabii.
Hastalarımın yanına giderken acil çağrı cihazım ötmeye başladı. Hayırdır inşaAllah,diyerek çıktığım merdivenleri bu kez farklı bir hisle çıkıyordum. Paniklemeye başlamıştım. Çağrıldığım odaya adım attığım an olduğum yere çakıldım.

Selâmun aleyküm ت
Yeni bölümle karşınızdayım. İnşaAllah beğenmişsinizdir. Artık bölümler daha heyecanlı.
Medyadaki müziği dinlerseniz bölümü okumak daha zevkli hâle gelir diye düşünüyorum ;)
Vote ve yorumlarınızı beklerim ت
Fî emanillah.

حب.

Şühedâ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin