11

507 52 52
                                    

medya:

Yoongi gördüğü kabusun etkisiyle sıçrayarak uyandığında saat sabahın beş buçuğuydu ve hava zifiri karanlıktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yoongi gördüğü kabusun etkisiyle sıçrayarak uyandığında saat sabahın beş buçuğuydu ve hava zifiri karanlıktı. Ellerini yüzüne kapatarak bir müddet gördüklerinin etkisinden sıyrılabilmek adına beklemiş, birkaç tane on saniyenin ardından yattığı yerden doğrularak ayaklarını soğuk zeminle temas ettirmişti.

Huzursuz bir gece geçirmiş ve uykusundan defalarca kez uyanmıştı ancak aldığı ilaçlar etkisini henüz tam olarak yitirmediğinden olsa gerek, gözleri birden çok defa uykuya yenik düşmüştü. Lakin kabuslar, birkaç saatlik uykusunu da zehir etmeye yemin etmiş olmalılardı.

Şiş ve kızarık gözlerini, arkasında kalan pencereye çevirdiğinde sağanak yağmurun pencereye yaptığı soyut sanatı izlemişti biraz. Damlalar önce çarpıyor sonra da kendilerini pencerenin tozlu pervazına yavaşça bırakıyorlardı.

Aralık ayının gelmesiyle havalar iyice soğumuş ancak kar henüz kendini göstermemişti. Dünya henüz kefenini giymek için yeterince ölmemiş olmalıydı. Sararmış yapraklar, solgun asfalt yolları süslerken; şiddetle yağan yağmur, ölü topraktaki tüm kirleri temizlemek istercesine günlerdir aralıksız yağıyordu. Yoongi, gecenin bu derin sessizliğinde yalnızlığının sesini bu denli yüksek duymayı beklemiyordu. Yağmur bile bastıramamıştı bu defa.

Hoseok, hastaneden döndükleri günden sonra bir daha uğramamış sadece birkaç kez arayarak Yoongi'nin hâlâ hayatta olup olmadığından emin olmak dışında hiçbir şey yapmamıştı ve Yoongi, bu derin yalnızlık sürecince düşünmek için gereğinden fazla zaman bulmuştu. Şimdi ise arkadaşından özür dilemek için bile aramaya yüzü yoktu. Cesaret edemiyordu.

Buydu işte, Yoongi böyle biriydi. Hatalar yapar, kendini affedilmeye layık bulmaz ve kendi infazını kendisi verirdi. Pişmanlıklarına odaklanır, kendine ölesiye işkence çektirerek hak ettiğini bulduğunu düşünürdü ancak yine bencildi işte. Yine etrafını göremeyecek kadar kendini cezalandırıyor oluşu ve kendi acısından başka her şeye duyarlılığını yitirmiş olması onu bencil yapıyordu. Çünkü kırdığını asla fark edemiyordu. Sözde kendini cezalandırırken karşısındakinin en büyük yarası oluveriyor, telafi etmeye bile gücü kalmayana dek pişmanlığın tüm bedenini ele geçirmesine izin veriyordu.

Sabaha karşı odaya çöken soğuk Yoongi'yi titrettiğinde, yatağın ucundaki hırkasına uzanıp giymiş ve ayağa kalkmıştı. Elini yüzünü soğuk suyla yıkadıktan sonra günlük rutinini gerçekleştirmek adına mutfak masasında dibini görmek üzere olan yarı boş viski şişesinde kalan alkollü sıvıyı eline geçen rastgele bir bardağa boşalttıktan sonra tezgahtaki sigara paketini de alarak salona geçmişti.

Yağmur yağıyordu, hava karanlıktı, sokak lambası salonunu yeterince aydınlatıyordu ve Yoongi, günün en çok bu anını seviyordu. Son bir haftadır gece birkaç saatlik uykusunun ardından gelip burada bedenini yavaş yavaş zehirlemek, onu belki de hayatta tutan tek şeydi. Kendini hayattan yavaş yavaş koparmanın onu hayata bağlaması fazla ironikti ancak bazı gerçekler zaten ironik olurdu. Günün ayık gezdiği zaman dilimi sınırlıydı ve onda da pişmanlıklarını düşünerek kendine işkence etmekle harcıyordu.

bad boi ;; yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin