Yoongi gözlerini loş hastane odasına araladığında, bulanık görüşünü netleştirebilmek adına birkaç kez gözlerini kırpmış ve görüntü netleşirken bir yandan da iç çekme sesleri kulağına dolmaya başlamıştı. Algılayamadığı bir soyut evrenden somutluğa geçiş yaparken, bileklerindeki sızı da kendini hissettirmeye başlamış, elinde hissettiği ağırlık ile bakışlarını sağ tarafına çevirdiğinde eline sarılarak ağlayan Jungkook'u görmesiyle boğazı düğümlenmişti.
Bir süre hareketsizce Jungkook'un sakinleşmesini beklemiş ancak küçük olan sessiz ağlamalarına devam ettiği için dayanamayarak boşta kalan elini Jungkook'un dağınık saçlarına çıkarıp gözünün önüne düşen parçayı geriye attığında, Jungkook kafasını kaldırıp Yoongi'ye bakmıştı. "Yoongi," fısıltıya yakın çıkan sesi havaya karışıp yok olurken Yoongi, gülümsemeye çalışmıştı. "Uyandın."
"Uyandım." Yoongi de yüksek çıkmayan, kırık sesiyle söylediğinde aralarında sessizlik olmuştu bir süre. Çünkü Yoongi uyanmayı, uyansa dahi Jungkook'u yanı başında görmeyi beklemiyor, Jungkook ise nasıl davranması gerektiğini bilemiyordu. Çünkü korkmuştu, o kadar çok korkmuştu ki sarılıp öpmek ve yaşadığı için, onu bırakmadığı için teşekkür etmekle bağırıp çağırmak ve tüm korkusunu öfkesiyle dışavurmak arasında gidip geliyor, bu çelişki yüzünden de tepki veremiyordu. Yine, bu sefer yine Yoongi'yi korkutup onu kendinden kaçıracak bir şey yapmanın tedirginliği de vardı üstünde. Ama her şeyi boş verip, sarılmıştı Yoongi'ye. Sımsıkı sarılmış, kafasını Yoongi'nin boynuna gömerek hastane kokusuyla karışmış kokusunu solumuştu derince.
"Beni çok korkuttun Yoongi, beni o kadar korkuttun ki, öleceğim sandım." Kelimeleri ağzından temkinle çıkıyor, kısık sesine harmanlanan tereddütlü tınısı hastane odasının duvarlarına bile ulaşamadan dağılıp yok oluyordu. "Beni bırakıp gideceksin diye çok korktum hyung." Kırık sesiyle, Yoongi'nin gözlerinin içine bakarak söylediği cümlesinin sonu fısıltıya dönüştüğünde büyük olan gözlerini Jungkook'un ağlamaktan ve uykusuzluktan kızarmış gözlerinden kaçırma ihtiyacı duymuş ve bakışlarını yağmur damlalarıyla ıslanan pencereye çevirmişti. "Gözlerini kaçırma benden." sesi adeta yalvarıyor gibi çıkmıştı ve bu Yoongi'nin içinde bir yerlerin daha da sızlamasına sebep olmuştu. "Bana bak Yoongi." Jungkook yumuşak sesiyle söylerken eliyle hafiçe Yoongi'nin çenesinden tutarak yüzünü kendisine çevirmesine sebep olmuştu.
"Özür dilerim." Yoongi mırıldandığında Jungkook iç çekmişti. "Özür dilemeni istemiyorum hyung, bir daha yapmamanı istiyorum sadece." Yoongi gözlerini kaçırmıştı. "Ölmemi isteyen sen değilmişsin gibi, böyle söylemen," devamını getirmemişti ama bu cümle bile Jungkook'un midesinin kasılmasına ve saç diplerine kadar o yanma hissini hissetmesine sebep olmuştu. "Ben istedim diye mi yaptın bunu?" Jungkook tedirginlikle sorduğunda Yoongi cevap vermemiş, Jungkook da üstelememişti. İntihar eden biriyle nasıl konuşması gerektiğini bilmemenin tedirginliği vardı üzerinde ama gözlerinde de Yoongi'nin uyanmasının o sevinci çok net okunuyordu. "Yoongi," Jungkook mırıldanarak söylediğinde büyük olan bakışlarını ona doğru çevrilmişti. "Eğer sana bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim, yaşayamazdım hyung, bir dakika bile yaşayamazdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad boi ;; yoonkook
Fanfictionsokak dövüşçüsü min yoongi ve onun tek ve gerçek ezeli rakibi jeon jungkook