21ᵐ

660 35 26
                                    

Jungkook titreyen elleriyle kapıyı açmayı başarmış ve Yoongi'nin içeri geçmesini beklemişti sabırsızlıkla. Yoongi içeri geçtikten sonra Jungkook da eve girmiş ve kapıyı kapatarak elindeki çantayı herhangi bir yere gelişigüzel atarak kapının önünde dikilen Yoongi'yi, belinden tutarak kendine çekmişti yavaşça. "Bana yanlış anlamadığımı söyle Yoongi." Yoongi, üstü kapalı bu soruyu, parmaklarının ucunda yükselerek dudaklarını, karşısındaki çocuğun dudaklarıyla birleştirmesiyle vermiş ve Jungkook, Yoongi'nin dudakları arasında gülümsemişti.

Yoongi'nin sırtını kapıya yaslayarak öpüşmeyi derinleştirmiş ve dilini Yoongi'nin ağzının içine göndererek büyük olandan hafif bir mırıltı duymayı başarmıştı. Bu ilkti. Bu, daha önce olmamıştı. Bu, ilişkileri boyunca hiç yaşanmamış bir şeydi. Bu hisler ve bu yakınlık ilkti. İlk olmasının heyecanı ise, ikisinin de kalbinin hızla atmasına sebep oluyordu. Eğer odaklansalar, birbirlerinin kalp atışlarını kendi göğüs kafeslerinin içindeymiş gibi hissedebilirlerdi ancak şu anda, dilleri buluşup savaşa girmişken ve öpüşmenin seyri değişirken, dikkat noktaları çok başkaydı.

Jungkook Yoongi'nin belindeki elini aşağılara indirerek kalçasının altında durmuş ve kapıya yasladığı elini de oradan ayırarak kendi bedeniyle kapı arasında sıkışan Yoongi'nin üst bedeninden usulca kaydırarak sweatshitünü yukarı doğru sıyırmıştı. Heyecandan buz gibi olan eli, Yoongi'nin sıcak teniyle buluştuğunda, Yoongi inleyerek belini kıvırmış ve bu hareket alt bedenlerini birleşmesine sebep olduğunda ise Jungkook da inleyerek karşılık vermişti.

Yoongi dudaklarını ayırarak kafasını arkasındaki kapıya yaslamış, Jungkook ise fırsattan istifade Yoongi'nin açılan boynuna yönelmişti. Ancak üzerindeki kat kat kıyafetler alanını daralttığı için önce Yoongi'nin üzerindeki montu, yakalarından tutup sıyırarak çıkarmış ve portmantoya doğru atmıştı. "Odaya gidelim." Yoongi, fısıldayan sesiyle hâlâ kapının önünde olmalarına dikkat çektiğinde Jungkook'un bileğinden tutarak koridorun sonundaki odasına götürmüş ve tıpkı küçük olanın kendisine yaptığı gibi, o da Jungkook'un üzerindeki montunu çıkarıp ayaklarının dibine düşmesine sebep olmuştu.

Jungkook Yoongi'nin fermuarlı swearshirtünün fermuarını hızlıca açarak onu da yerle buluşturduğunda, adrenalin ikisinin de kanına karışalı çok oluyordu ve bu da hareketlerinin daha hızlı, daha sabırsız ve daha aceleci olmasına sebep oluyordu. Dokunuşlarına acemilik hakimdi zira bedenleri bile unutmuştu birbirlerini ve tek hatırlayan kalpleri olduğu için tamamen hissi davranıyorlardı. Âna ve birbirlerine odaklanarak, düzensiz ve sabırsız hareketlerle birbirlerini keşfetmeye çalışıyorlardı.

Jungkook yarım bıraktığı işi tamamlamak için tekrardan Yoongi'nin boynuna yöneldiğinde iz kalacağından emin olarak dudaklarını beyaz tenin üzerinde gezdirmeye başlamıştı.

"Bu sefer," demişti geri çekilerek ve devam etmişti. "Bu sefer sende bırakacağım morluklar çok başka görünecek beyaz teninde." Jungkook, fısıltıyla karışık söylediğinde nefesi kendi sıvısıyla ıslanan ve hafif kızaran boynuna çarpmıştı. Yoongi, Jungkook'un yeni bir tarafıyla daha karşılaşıyor olmanın heyecanını damarlarında hissedebiliyordu. Bu Jungkook, Yoongi'nin hayatı boyunca hiç görmediği bir Jungkook'tu. Dudaklarından derin bir soluk çekmiş ve parmaklarını Jungkook'un gece karası saçlarının arasına daldırarak dudaklarının yeniden birleşmesine sebep olmuştu.

Jungkook Yoongi'nin belindeki elini büyük olanın kalçasına doğru kaydırarak siyah eşofmanının üzerinden hafifçe sıkmış ve kendine çekerek aralarındaki mesafenin tamamen kapanmasına sebep olmuş, ileri doğru adımlayarak Yoongi'nin bacaklarının arkasını yatağa temas ettirdiğinde ise dudaklarını ayırarak omuzlarından ittirip yatağa uzanmasını sağlamıştı.

bad boi ;; yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin