Ertesi sabah, Taehyung işten çıkıp eve yorgun argın döndüğünde, salonda üstü açık bir şekilde uyuyan ev arkadaşını görerek yanına adımlamış ve koltuğun kenarındaki pikeyi alarak uyuyan çocuğun üstüne örterken kısa bir an yara bere içinde kalmış yüzünü incelemişti.
Jungkook, kaşları çatık bir şekilde oldukça rahatsız olduğu belli bir uyku uyuyor, arada çıkardığı mırıltılar da gördüğü huzursuz rüyadan haber veriyordu sanki. Esmer olan iç çekerek salondan çıkıp kendi odasına girmiş ve geceden beri kontrol edemediği telefonunu yoklamıştı bildirim var mı diye. Haftalardır Yoongi'den haber alamıyor ve merakına engel olamıyordu. O gittiğinden beri Jungkook, eskisine göre çok daha fazla dağılmıştı.
Taehyung müdahale etmiyor ancak biliyordu, dövüşe devam ettiğini. Zira küçük olan da hiç saklamak istiyor gibi değildi. Doğru dürüst yemek yemiyor, sürekli içiyordu. Verdiği kiloları saymayı bırakmıştı esmer olan. Bu durum, en başında bu kadar can sıkıcı değildi ancak ev arkadaşının gittiği yol kesinlikle sağlıklı değildi. Taehyung tüm bu düşünceler yüzünden sıkıntıyla iç çekmiş ve ceketini çıkararak yatağın ucuna rastgele bıraktıktan sonra yatakta sırt üstü uzanmıştı.
Jungkook'un ağzından sigara düşmüyor, ayık gezdiği zamanlar da gün geçtikçe azalıyordu. Çevresi değişmiş, tekin olmayan tiplerle takılmaya başlamıştı ve Taehyung artık gerçekten de endişeleniyordu.
Jungkook birkaç saat sonra gözlerini şiddetli bir baş ağrısı ile açtığında, üstündeki pikeyi fark etmişti. Taehyung'un geldiğini anlaması da üstüne örtülen bu pike sayesindeydi zaten. Yattığı yerden doğrulduğunda başını ellerinin arasına alıp sertçe ovmuştu.
"Günaydın." Taehyung elinde nemli bir bez ve birkaç merhemin olduğu bir kutu ile salona girdiğinde Jungkook kafasını kapıdan tarafa çevirmiş ve bu hareket başındaki ağrıyı daha da artırmıştı.
"Bugün de öldürtememişsin kendini." Esmer olan ciddi ses tonuyla alaya alarak söylediğinde Jungkook tepkisiz kalmış, Taehyung da üstelemeden koltuğa, küçük olandan kalan boşluğa yerleşmişti. "Bana dön." Jungkook bu komutla ayağını altına alıp bedenini ev arkadaşına döndürdüğünde, esmer olan nemli bezi alarak ev arkadaşının yüzünü temizlemeye başlamıştı.
Parmağının ucuna sıktığı yara merhemini de dikkatlice patlayan kaşına ve dudağına sürdükten sonra, kaşındaki yarığa bir yara bandı yapıştırarak geri çekilmişti.
"Kendine bunu neden yapıyorsun?" Taehyung sorduğunda Jungkook boş bakışlarını halıya dikmişti bile. "Neden hayatına bakmıyorsun? Neden bu kadar zarar aldığın halde hâlâ ondan bir şeyler bekliyorsun? Her seferinde ikiniz için de birbirinizden ayrı kalmanın en iyi seçenek olduğunu bilmene rağmen neden peşinden koşuyorsun hâlâ?" Taehyung mantıklı bir adamdı ve hayatını hep mantık çerçevesinde yaşamaya özen göstermişti. Böyle duygusal bocalamalar onun hayatında hiç var olmamıştı ve o hiç, o hiç bu kadar aşık olmamıştı.
Jungkook önce iç çekmişti. Ciğerleri, ne yaparsa yapsın oksijene hiçbir zaman tam doyabilecek gibi değildi ancak yine de denedi. Biraz nefes almak ve yüreğindeki bu tarifi mümkünsüz ağırlığı hafifletmek istedi.
"Bir efsaneye göre, aşk kelimesinin kökeni, aşeka adı verilen bir sarmaşıktan türemiş, biliyor muydun?" Jungkook güçsüz ve ruhsuz bir ses tonu ile söylediğinde Taehyung sadece dinliyordu. "Sarıldığı ağaçtan beslenerek zaman içinde ağacın bir bütünü haline geliyor ama ağacı da kurutuyormuş." Esmer olan konuşmanın nereye varacağını kestiremiyordu. "Onu sevmek, böyle bir şey işte. Onu sevmediğim bir dünya yok ama onu sevmeye devam etmek de beni öldürüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad boi ;; yoonkook
Fanfictionsokak dövüşçüsü min yoongi ve onun tek ve gerçek ezeli rakibi jeon jungkook