Merhaba arkadaşlar görüşmeyeli çok uzun zaman oldu. Ve ben burayı inanın çok özlemişim🥲yazmayalı o kadar çok olmuş ki sözlerime nereden nasıl başlarım bilmiyorum. 4 yıl önce yazdığım bu hikayem benimle büyüdü, ben de onunla yaş aldım. Yeri geldi mutlu, yeri geldi mutsuz oldum. Kimi zaman yazmaktan soğudum, hayallerimden vazgeçmek bile aklıma düştü....
Fakat bu yazma serüvenim benim çocukluk hayalimdi ve ondan vazgeçemezdim belki çok okuması olmayacak ama olsun ben buradaki okunma sayısı değilim. Bir kişi dahi olsa o bile sevmiş olsa hikayemi, benim için mutluluk verici.
Çok uzun zaman sonra GÜZ SAYHASINI ilk defa yayınlar gibi yayınlamak güzel bir şey ve sizlerde yani eski okuyucularım daha önce hiç okumamışçasına okumaları dileğiyleHikayeme başlama tarihini ve saatini buraya yazabilirsiniz🥀
Ve GÜZ SAYHASI'na böyle bir 🥀🤍 emoji koyarsanız sevinirim kırık bir güle sahip masum bir kalp....
Şarkı = Toygar Işıklı "Anlatamam"
"Herkes aynı anda geceyi yaşar ama herkesin karanlığı farklıdır..."
GÜZ SAYHASI - BÖLÜM 1
"LÂL DURAĞI"[ Köy-2014 ]
İnsan, gözlerini dünyaya açtığında aydınlık bir yere geldiğini bilemezdi, lakin gözlerini kamaştıran ışık huzmesinden anlardı. Gölge, bedenlerini sarar. Ay, tıpkı kendisi gibi parlamasına müsaade edip, üzerlerine doğardı. Yağmur üşütmezdi onları, güneş yakmazdı tenlerini ve karanlık hiçbir zaman bir gölge misali yollarına tuzaklar kurmazdı.
Ama o,
Daha gözlerini dünyaya açtığında karanlıktaydı. Gölge, bedenini sarmamıştı. Ay, üzerine doğmamıştı ama karanlık tüm benliğiyle onu sarmalamıştı.
Onun tutunduğu dalı karanlıktı, hayali karanlıktı, yaşamı karanlıktı ve en acısı da mutluluğu bile karanlıktı.
Ve şimdide kurtulmak için çırpındığı bu karanlığın içine hapsolmuştu. İlk olmamıştı karanlığa düşmesi, ama sonda olmayacaktı.
Rutubet kokusu, hayatında hiç eksik olmayan bir kokuydu. Daha küçük yaşlarda arkadaşları en güzel kokuları birbirlerine anlatırken, o anlatamazdı çünkü onun bildiği tek koku rutubetin keskin kokusuydu.
Geçmişten söküp atamadığı anıları, gözlerinden ard arda yaş olarak iniyordu yanaklarından. Elinin tersiyle yanaklarına düşen gözyaşlarını silerken, bakışları duvarda asılı olan kırık, dökük aynaya takılı kalmıştı. Adımları acı çeke çeke ilerlerken, aynada benliğini izliyordu. Çaresizliği gözünün altına yerleşen morluklarla resmedilmişti. Bir yandan gözlerinin ardından firar eden yaşları isyan edercesine yanaklarını acıtıyordu ve bu isyana istemese de dur diyemiyordu. Parmakları gayriihtiyari alnında kurumuş kanı bulduğunda, başının zonkladığını hissediyordu.
Yine aynı acı ile adımları geriye itiyordu onu. Kırık pencereden esen soğuk bir rüzgar, dağılan saçlarını savurmuş olsa da nefes alabilmesini sağlıyordu.
Arkada soğuk bir sonbahar göğü çizili; ötelerde, sıradağlar üstünde kaçan bulutları kovalayan rüzgar, son yağmurlarla ıslanmış kararmış bir yol...
Sanki bir tablonun içine resmedilmiş gibiydi gördüğü görüntü. Belki de cennet, ışığın altında gördüğü karşıdaki dağlardı.
Onu uzak diyarlara götüren o görüntüyü izlemeye daldığı sırada, kapının acı veren bir gıcırtısıyla, bakışlarını daldığı görüntüden uzaklaştırıp, ardından kapıdaki karanlık bir silüetin varlığına odakladı.
"İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ SAYHASI
General FictionTerk edildi genç kadın çocukluğuna, mutsuzluğuna, acılarına ve en çokta sevdiğinin ihanetine terk edildi. Zaman geçecek, gerçekler bir bir ortaya çıkacaktı fakat her şeye çok geç kalınmıştı... Yarım kalınmışlıklar, yarım hayatlar... Birinin ölümü...