Duygusallığa yer yok, öldür!

807 26 4
                                    

Avcı yaraya şefkatle yaklaşırken içindeki öldürme iç güdüsü şefkati yendi ve yaraya bastırdı. Sonra onu bi çırpıda tutup sandalyeyele birlikte oturttu. Sağ köşeden aldığı sandalyeyi sürükleyerek yavaşça kurbanın önüe koydu. Sandalyeye oturdu, ayaklarını adamın sağ bacağına uzattı ve kollarını göğsünde birleştirip kavuşturdu.

Avcı derin derin kurbanına bakarken gayet keyifliydi. Gülümsüyor birşeyler bekliyormuş gibi yüzüne umutla bakıyordu. Kurban tam tersi... Gözlerini avcıdan kaçırıyor, çıplaklığından utanıyor, yaptıklarını düşünürken utanıyor ve kambur durup kafasını karnını eğiyordu.

Sonun da birisi konuştu ''Hatırladın mı beni?'' soğuk sessiyle söyledi avcı. Kurban başını salladı. ''Niye?'' dedi Kurban cevap vermedi, veremedi. Avcı tekrarladı yine cevap yok. Avcı sakindi ama bu iyiye işaret değildi. Ayaklarını kurbanın bacaklarından indirip bacaklarını açıp dirseklerini dizlerine dayayıp parmaklarını kenetledi. ''Sen ve senin gibiler yüzünden yaşamayı unuttum ben. Bak işte şimdi debu haldeyim. Bana bi cevap vermek zorundasın'' dedi sesinde ki düzlük çok sinir bozucuydu. Biraz doğrulup emretti ''Başını kaldır''. Yavaşça başını karnından çekerek avcının yüzüne baktı. Avcının bakışları sert ve psikopatçaydı fakat bakışlarının tersine gülümsüyordu. Birden ayağa kalkıp ona yumruklar atıp tekmelemeye başladı. Art arda attığı 3. yumrukta kurban sandalyeyle birlikte yere düşmüştü. Avcı hiç ara vermeden tekmeledi. Her bi vuruşta hırslanıp bir öncekinden daha hızlı vuruşlar yapıyordu. Saçından tutup onu sürüklerden annesinin onu küçükken dövmelerini hatırladı, şuan tıpkı annesi gibiydi. Kurbanını sürükleyerek demir bir tümseğe getirdi. Sandalyeden çözüp bi hışımda tümseğe sırt üstü yerleştirdi. Tümsek soğuk ve ıslaktı. Bodrumun soğukluğuyla beraber dondurucuydu. Bir insanın yatışına göre tasarlanmıştı, insan şeklinde ve bacak, kollar, gövde ve kafanın sabit durması için bağlar vardı. Kurbanını tek tek bağlamaya başladı. Dövülmenin etkisiyle pek bişey yapamıyordu tek yaptığı ellerini amaçsızca savurup iniltiler çıkarmaktı. Sıkıca bağlanan bağlardan kurtulmaya çalışırken avcı duvardaki kırmızı vanaya uzanıp çevirdi. Kurban avcıyı izlerken yukarıda bi çeşme olduğunu farketti. Bir kaç saniye sonra yukarıdaki çeşmeden su damlası 2 kaşının ortasına damladı. Avcı açıklama yapmayı severdi. ''Bu teknikle çok adam delirtirler. Sistamitik ve su damlası hep sizinir bozucudur hele 2 kaşının ortasına akması delirtir seni. Ben gelene kadar delirmemeye bak'' diyip bodrumdan çıktı. O merdivenlerden salona ulaşırken aşağıdan yalvarışları geliyordu. İçinden ''Bu kadarına bile dayanamaz mısın?'' dedi çarpık gülüşüyle.



Aradan geçen 7-8 saatten sonra avcı kurbanını merak edip merdivenlerin başına geldi. Aşağıyı dinleyip ses geliyor mu diye merdivenlerden biraz eğilip dinledi, Ağlama sesleri geliyordu. Acı, korku, pişmanlık ve ya olacaklardan dolayı ağlıyordu. Ağlamalıydı da! Avcı ağlayıp yapmaması için yalvarırken o durmak yerine daha sert davranıyordu daha sert şeyler yapıyordu. Üstelik bunlar 1 kez değil defalarca olmuştu. Her gün! Hergün avcıya tecavüz edip ağlatıp sonra hiç bişey olmamış gibi ona şefkat gösterirdi. 6 yaşında ki bi kız çocuğuna yapılması imkansız, insanlık dışı işleri yapmıştı. Avcı ne zaman bunları düşünse ağlardı Yine ağladı. Öfke ve kırgınlıkla dolu kalbiyle farketmeden sıktığı dişlerini gözlerinden damlayan yaşlarla fark edip serbest bırakmıştı. Dişlerinin arasında ki yapışkan madde yanağından kopardığı bir et parçasıydı. Ağlamak istemiyordu, gidip bişeyler yapması gerekiyordu. Ani hareketle merdivenlerden indi. İçinden onu dövüp kalbini ellerinin arasına aldığını hayal etti. GÜzeldi , gerçekten güzel bi duygu olurdu fakat bu onun kurtuluşu olurdu. Onu öldürmeyecekti başından öyle karar almıştı. Merdivenlerin ortasından aniden durup yukarı çıktı. Anahtarını ve kapının arkasında ki ceketini alıp çıktı.

AvcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin