TANITIM

756 286 457
                                    

TANITIM/ MELODİ

-Başladığınız tarihi yazabilirsiniz-

Not: Hikayenin bu bölümü yıllar önce yazıldığından ve ben olduğu gibi yayınladığımdan dolayı, çok fazla anlatım hatası vardı. Ayrıca yazım yanlışı da yaptığımı fark ettim ve büyük bir çoğunluğunu düzenledim.
Gözünüze çarpan bir yer olursa söyleyin lütfen.

Başlayalım hikayemize,
ilk iki bölümden sonrasında kendimi geliştirdiğimi, çok daha uzun bölümler yazdığımı bilerek okuyun, bu bölümlerde anlamsız gelebilecek herşeyi, diğer bölümlerde açıklayacağım,
Hikayedeki her şey en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır.
Askeri rütbelerin şartları gerçek hayattakinden çok farklıdır, klasik askeri kurgulardan değildir.
Ufak bir distopiklik vardır fakat askeri rütbeler ve olaylar dışında neredeyse herşey gerçektir.

SELİM MARAL

BEŞ YIL ON YEDİ GÜN ÖNCE

7 nisan 1995...

Bir bahar mevsiminde, ılık ve hoş bir günde tanıştım huzur dolu gözleriyle.
Kuşların cıvıltıları, rüzgarın boğuk nefesi ve rüzgarla beraber hareket eden ağaçların oluşturduğu, tatlı bir melodi vardı o gün. Bu huzurlu melodi'ye; henüz, her gün duymak isteyeceğimi bilmediğim o güzel sesi de dahil olarak, melodi'nin en can alıcı notasını oluşturmuştu.

Yine her zaman ki gibi kasvetliydi düşlerim, düşlerime bir kardelen çiçeği gibi açmıştı .
İmkansızlarda açan çiçek... onun bir tanımı olsa, bu olurdu.
Ama o tüm çiçeklerden daha güzel kokuyordu, Lavantalar kıskanırdı kokusunu duysalar.

Rüzgar bana, onun kokusunu getirmişti.
Ve nefret ettiğim bahar mevsimi , onun bahar kokusuyla güzelleşmişti.
O gün yine her zamanki gibi pek keyifsiz başladım güne, akşamına da Piraye'nin ısrarlarına dayanamamış, hep beraber gazinoya gitmiştik.

O, orada sanatçıydı. Onun orada olacağını bilseydim evvelden giderdim.
Masaya oturduğumuz da, garsonlar etrafta koşuşturuyorlardı.
Sonunda masaya bir kaç meze ve rakı dolu kadehlerimiz geldiğinde, o da sahneye çıkmıştı.
Sesini ilk duyduğumda elimdeki bardağı düşürecek gibi olmuştum.

O zamanlar yeni çıkan nazan öncel şarkısı olan geceler kara treni söylüyordu.
Böylesine huzur kokan bir sese, nasıl böyle hüzünlü bir şarkıyı layık görmüşlerdi? anlayamamıştım.
Muhtemelen zaten onun kokusuna, gözlerine ve sesine hiç bir kimseler layık olamazdı.

Gözlerimi kaldırıp, ona bakmak istemiştim. Ama beni durduran bir şeyler vardı sanki.
Hafifçe başımı eğip, gözlerimi kapattım ve onun güzel sesiyle beraber içkimi yudumladım.
Kadehim boşaldıkça, o kalbime dolmuştu.
Yüzünü bile görmediğim birine aşık olmuştum.

Bir kaç dakika Sonunda şarkı bittiğinde o sahneden indi ve gözden kayboldu.
Elimdeki kadehi sertçe masaya bıraktım ve garsona  yanıma gelmesi için bir işaret yaptım, onun yerini öğrendiğimde, ne yapacağımı bilememiş, yanına gidip gitmemek arasında kalıp, gitmemeyi seçmiştim.

Sadece yerini değil adını da öğrenmiştim.
Züleyha...
Gazinonun üçüncü katında bir odası vardı ve oradaydı.

BAHAR KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin