5.Bölüm:
"Watermelon Sugar"Şaşkınlığım somut bir şeymiş gibi soluduğumuz havaya karışırken yeniden hafif hafif titremeye başladığımı fark ettim. Fakat bu sefer önceki gibi soğuktan titremiyordum, içimi kasıp kavuran bu sözlerin etkisini dışarı vuruyordum sadece.
Sonunda kafamı kaldırıp gözlerimi yüzüne çevirebildiğimde kafasını yana yatırmış şefkatle bana bakıyor olduğunu fark ettim. Yüzünde benden gelecek cevabı beklediğini gösteren bir ifade vardı. Biçimli kaşları yavaşça havalandığında, zorlanarak birkaç cümleyle kendimi ifade ettim. Daha doğrusu etmeye çalıştım. Cümlem hareketiyle bir anda yarıda kesilmişti.
"Bay Jeon.. ben.. ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum. Sadece-"
Sıcak eli elimin üstünden çekildi ve hızla ayağa kalktığını hissettim. Büyük elinin yokluğunun yarattığı boşluk suratıma bir tokat gibi çarparken gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. az önceki anın gerçek olup olmadığını sorguluyordu beynim.
İnanamıyordu, inanamıyorduk.
"Meyve suyu içmek ister misin?" dedi buzdolabına giderken. Önce hiçbir tepki vermesem de daha sonra onaylar gibi bir mırıltı çıktı ağzımdan. Koltuğu biraz çevirip arkamı dönmüş pozisyona geldiğimde onu seyretmeye koyuldum. Uzun kıvırcık saçlarının her hareket edişinde dalgalanmasını, uzun parmakların her şeyi düşmesinden çekinir gibi sıkıca kavramasını..
O tam bir sanat eseriydi ve ben onu sonsuza kadar izleyebilirdim.
En sonunda bana meyve suyunu doldurmuş, önüme koymuştu. Kendine neden meyve suyu doldurmadığını sorguluyordum ki zorlanmadan üst rafa uzanıp pahalı olduğuna kalıbımı basabileceğim bir içki şişesi çıkardı. Anında gözlerim kocaman olurken bunun benim hassas noktalarımdan biri olduğunu fark ettim..
Her ne kadar vereceği tepkiden çekinsem de ayağa kalkıp yanına gittim. ben onun yanına varana kadar, hatta vardığımda bile beni fark etmemişti. İçki şişesinin kapağını kavrayan elinin üstüne, elimi koyduğumda irkilerek bana döndü.
"Lütfen, içmeyin." birkaç saniye öylece birbirimize baksak da daha sonra Bay Jeon bu anın etkisinden çabuk kurtulan kişi oldu. Sertçe boğazını temizleyerek, "Bu yaştan sonra içki konusunda kimseye hesap vermek zorunda olduğumu sanmıyorum, küçük bey." dedi.
Bu nedenini bilmediğim şekilde kalbimin sancımasına neden olurken elimi yavaşça çekip kafamı öne eğdim. bunu yapmamalıydım. Ondan yavaşça uzaklaşıp eski oturduğum yere doğru ilerlerken bakışlarının ağırlığı omuzlarımda bir yük gibiydi. Nedensiz bir şekilde kötü hissediyordum ama bir yanım da oldukça iyi biliyordu ki, o haklıydı. Bana hesap vermek zorunda değildi. Ona karışma hakkını kendimde nasıl bulmuştum ki? İçimde beni hep eleştiren o ses bir kez daha duyuldu, aptalsın.
Kendine içkisini doldurduğunun farkındaydım, sesini duyabiliyordum. Bu iyice canımı sıkarken dirseklerimi masaya koyup yüzümü ellerimin arasına aldım ve etrafı bininci kez incelemeye koyuldum. Ne demem veya ne yapmam gerektiği konusunda çok bilgisizdim. Hayatımda hiç kız ya da erkek arkadaşım bile olmamıştı ve bu yüzden onlara nasıl yaklaşılır hiç bilmiyordum.
Ben bunları düşünmeye dalmışken kısa bir süre sonra yanımda bir hareketlilik hissettim. Buraya gelmişti. Bakışlarım tedirgince üzerinde dolandığında bir anlığına dondum kaldım.
Elinde dolu bir bardak meyve suyu duruyordu.
"Şey, siz, içmeyecek miydiniz?" dedim ağzımda geveleyerek. Yüzünde anlamlandıramadığım kadar tatlı bir gülümseme oluştu. "Belki de küçük bir oğlanı dinlemem gerektiğini fark etmişimdir."
Sözleri içimde varlığını bile bilmediğim yerlere dokunurken istemsiz bir şekilde kocaman gülümsedim. Zaten gözlerim normalde hafif çekik olduğu için bir de gülümseyince gözlerim tamamen kayboluyordu. Ve ben bu yüzden gülümsemeyi pek sevmezdim ama şu durumda kendimi engellemek istememiştim. Bir kez olsun anı ve anın güzelliğini yaşamak istiyordum.
Başımın hafifçe dönmeye başladığını hissettim fakat her zamanki gibi umursamadım. Bu son zamanlarda çok sık başım ağrımaya ve dönmeye başlamıştı. Beni yokladıktan sonra kayboluyorlardı fakat bir keresinde beni intihar etme aşamasına kadar getirmişlerdi.
Yüzünden hâlâ düşürmediği o gülümsemeyle benim yüzümü inceledi yavaşça. Bakışmamız beş on saniye kadar devam ettiğinde, aklıma bugünün neden bu kadar garip geçtiği gelmişti.
Sürekli bakışıyor, yakınlaşıyor ve anında uzaklaşıyorduk.
O da kendi meyve suyunu masaya, benimkinin yanına koyup koltuğuna yerleştiğinde bu sefer ben konuşma ihtiyacı hissettim.
"Biliyorum, size karışma gibi bir hakkım yok fakat sadece, alkolden hoşlanmıyorum. En büyük abimi alkol gibi zararlı maddelerden dolayı kaybettim ve insanların kendilerine bu şekilde zarar vermelerinden rahatsız oluyorum."
Başını salladı yavaşça, bana değil meyve suyu bardağına bakıyordu. Başımın ağrısı iyice şiddetlenmişti. meyve suyundan bir yudum alıp geçmesini bekledim ama aksine katlanarak artıyordu.
"Senin yaşında olan çoğu kişi alkollü ortamlardan çıkmaz, kız peşinde koşarken sen bu kadar masum kalmayı nasıl başardın? Aklımın alamayacağı kadar masum duruyorsun." Sözleri nedensizce beni utandırırken baş ağrıma rağmen küçük bir gülümseme yer buldu suratımda.
"Ben hiçbir zaman normal biri gibi olmadım, hiçbir zaman kalıplara göre hareket etmedim. Etrafımdakiler ne yapmış, ne yaparsam onlar beni de önemser umursamadım hiç. Belki de beni bu kadar masum yapan budur. Hep kendim gibi davrandım, olmadığım birine dönüşmek en büyük korkum sanırım.."
Yüzüne baktığımda memnun bir ifade gördüm. Dilimin bağını çözdüğü için mutlu gibi görünüyordu. Ben de o an, ailemin ölümünden sonra kimseyle bu kadar açık bir konuşma yapmadığımı fark ettim. Bu beni değişik bir ruh haline sokmuştu fakat ilgilenmem gereken daha büyük bir sıkıntı vardı. Baş dönmem iyice artınca artık burada oturamayacağımı fark ettim. Her an düşecekmişim gibi hissediyordum.
"Bay Jeon, acaba uzanabileceğim bir yer var mı? Biraz başım dönmeye başladı da.." Bay Jeon endişeli gözlerle bana baktı. "Tabii var, iyi olduğuna emin misin? Neden başın dönüyor?" dediğinde sağ kolumu düşmemden korkar gibi sıkıca kavrayıp beni ayağa kaldırdığını yeni fark etmiştim. Bana ne oluyordu böyle?
"İyiyim, bu baş dönmesi ve ağrısı hep oluyor. Biraz uzansam.." ayakta duramadığımı hissettiğimde koluna tutundum. "..geçer."
Beni yürütmeye çalıştığında ona ayak uydurdum fakat yürüyemiyordum. Başım deli gibi dönüyor ve ağrıyordu. Yer ayaklarımın altından kayıyormuş gibi hissediyordum. İki elimle de Bay Jeon'a tutunduğumda onun da durduğunu ve bir kolunu tedbir amaçlı belime sardığını fark ettim. "İyi misin? endişelenmeye başlıyorum, eğer bunlar hep oluyorsa bir doktora görün.."
Daha fazla dayanamayacağımı hissettiğim an kendimi, beni tutan kollara bıraktım. bilincim kapanmadan hemen önce duyduğum son şey Bay Jeon'un mırıldandığı küfürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy Issues
FanficHayatım boyunca birçok kez hata yapmıştım; bir, iki veya belki de binlerce kez. Her seferinde de hata olduğunu bile bile yürümüştüm o dikenli yolları, canım yana yana. Üstelik biliyordum, hatalarım işin sonunda canımı daha çok yakacaktı fakat bu ben...