16. Bölüm

317 47 34
                                    

Dizlerime sarılmış bir şekilde, başım dizlerime yaslı oturuyordum. Midemin bulantısı geçmek bilmiyordu. Yola çıktığımızdan beri 6 saat geçmişti ve 3 kez kusmuştum.

Kapının açılıp kapanma sesini duysam bile başımı kaldırmadım.

"Deniz tuttuğunu neden daha önce söylemedin ki..." söylediklerine karşı başımı biraz kaldırıp kızarmış gözlerimle ona alttan ters ters baktım ve tekrar yüzümü dizlerime yasladım.

Ne yapıcağımızı bana söyleme zahmetinde bile bulunmuyorken bunu söylemesi çok ironik.

"Al bunu" başımı kaldırıp uzattığına baktım.

"Gemideki birinden buldum iyi geliyormuş. En azından uyumana yardımcı olur" uzattığı ilacı aldım ve folyosunu yırtıp bir tanesini ağzıma attım. Bu sefer su şişesi verdiğinde kapağını açıp içtim.

"Bir az uyumaya çalış. Mide bulantını unutturucaktır"

Yatağa tam uzanıp sırtımı ona döndüm. Yorganıma sarıldım ve bir süre sonra kapının açılıp kapanma sesiyle gittiğini anladım.

Yorulmuştum. Ne yaptığımı ya da ne olucağını bilmiyordum. Çok karışık düşünceler içindeyim. Bir yanım ona güvenmemi söylüyor. Ama diğer yanım seni kandırıcak diyor. Ona güven olmaz. Bir gün seni ortada bırakıp gidicek diyor. İkinci daha olası değil mi?

Yinede her şeye rağmen daha öncede söylediğim gibi o hala bana yön veren kutup yıldızımdı. Hala sadece kuzeyi gösteriyor. Bu yüzden ona inanmakta tereddütlüyüm. Neden bana bunları yapıyor diye düşünmekten kendimi alı koyamıyorum. Belkide o kutup yıldızı bile değildi. Sadece göze fazla parlak gelen sıradan bir yıldızdı...

Sadece bir kaç saat uyuya bilmiştim. Uyandığımda midem daha az bulanıyordu. Ama üşüyordum. Dik konuma gelip yorgana daha çok sarıldım. Çıplak ayaklarımıda altına soktum. Yongbok odada değildi. Yatağın başında duran telefondan saate bakmıştım. 3'e geliyordu. Muhtemelen dışarda sigara içiyordur.

Üşümem geçmemişti ama yinede ayağa kalktım. Yatağın üzerindeki kahverengi kalın yün hırkayı üzerime geçirdim. Ardından dışarı çıktım. Yüzüme çarpan rüzgarla titredim ve kollarımı bir birine sardım.

Olduğum yerden etrefa baktığımda biraz uzakta sırtı bana dönük ayağını demirlerden sarkıtarak oturan onu gördüm. Okyanusa bakıyordu. Bu soğukta kısa kol tshirtle oturucak kadar manyaktı.

Tekrar geldiğim odaya döndüm ve dolaptan bir battaniye alıp dışarı çıktım. Ona doğru gittim ve battaniyeyi omuzlarına bıraktım.

İrkilip yandan bir bakış attı ve önüne döndü. Okyanusun ortasında hava buz gibiydi. Buna rağmen yanına oturdum. O an yanındaki boş içki şişelerini fark ettim. Tam 7 şişe içmiçti ve muhtemelen kafası güzeldi şuan.

"Bu havada ne yapıyorsun sen burda?"

Bana dönüp bayık bakışlarla baktı. Burnunu çekip omuz silkti. Ardından elindeki şişeyi ağzına götürdüğünde elinden alıp suya attım. Attığım şişenin arkasından bakıp nefesini dışarı verdi.

"Sence balıklar sarhoş olur mu?"

Sorduğu saçma soru içki yüzünden değildi. Ayık olsaydıda bu soruyu sorucağına eminim.

"Üşümüyor musun?"

Tekrar bana döndüğünde ay ışığı artık bizim tarafımızı vuruyordu ve kırmızı burnunu, kızarmış yüzünü daha yeni fark ediyordum. Battaniyenin altından buz tutmuş kolları görünüyordu. Gözleride dolmuş gibiydi. Çünki parlıyorlardı. Şaşırmıştım. Lia ile konuşmasını duyduktan sonra endişeli olduğunu anlamıştım ama anlaşılan gerçekten tedirgindi.

Criminal • HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin