25. Bölüm

280 40 60
                                    

18:06 Sidney-Avustralya...

Trene bindiğimizden beri saatler geçmişti. Tren gemiden beterdi. Bulunduğumuz vagon da bayağı sallandığı için, içim dışıma çıkmıştı.

Yongbok bindiğimizde bileğimi tutup baş parmağıyla daireler çizerek okşuyordu. Mide bulantım geçmişti. Ama yerine tatlı bir kasıntı gelmişti. Bir gün, o kadar şevkate muhtaç ki benim gibi birinin ona dokunmasından bile heyecanlanıyor, demesinden korkuyorum.

O bileğimi okşarken uykuya dalmıştım onun omzunda.

Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda onun beyaz boynuyla bakışmıştım. Yutkunmamı engelleyemedim. Düzenli nefes alışlarından onun da uyuduğu belliydi.

Hala aynı pozisyondaydık, çıplak kollarını kavuşturmuş uyuyordu. Teni resmen buz tutmuştu gerizekalı aptalın.

Onu uyandırmamaya özen göstererek başımı omuzundan kaldırdım. Biraz geri çekilip üzerimdeki hırkayı çıkardım ve üstüne serdim.

Sonra dikkatlice onun başını kendi omzuma yasladım ve uyumaya devam etti. Bense uyuyamıyordum. Yine midem bulanıyordu. Sabahtan beri bir şey yememiştim.

Yongbokun başını omuzumdan kaldırmadan onun çantasına uzandım. İçini biraz karıştırdıktan sonra sayamadığımdan çok sigara paketlerinden birinin içinden bir dal aldım.

"Aklından bile geçirme"

Omuzumdaki başını biraz kıpırdattı ama gözlerini açmadı. Onu dinlemiycektim.

Sigarayı ağzıma götürdüm ve çantadaki çakmağı yakıp ona yaklaştırdığımda ağzımdaki sigara gitmişti.

Başını omzumdan kaldırdığında üzerine attığım hırkam düşmüştü. Oda benden aldığı dalı tekrar çantanın içine gelişi güzel atıp çakmağıda elimden aldı ve çantanın ağzını kapatıp yanına koydu.

"Eşyalarıma dokunma..." sesi sakindi.

Göz devirip ayağa kalktım. Sürgülü kapının olduğu tarafa doğru gidip orda oturdum. Üst taraftaki pencereyi açtığımda rüzgar saçlarımı dağıtmıştı.

"Kapat amına koyim dondum burda." Üzerine attığım hırkaya biraz daha sarıldı.

Pencereyi kapattığımda arkamı ona dönmedim. Yüzüm kapıya, sırıtımda ona bakıyordu.

"Hey"

Arkamı ona döner dönmez bana doğru attığı şeyi yakaladım. Elma.

"Ye" diyip kendinede bir tane çıkardı çantasından.

"Nerden buldun bunu?" Elmadan bir ısırık alırken sormuştum.

"Sen uyurken diğer vagonlardan birinden aşırdım"

Ben uyurken gitmiş miydi?

Ağzımdakini çiğnerken onun yanına oturdum tekrar.

"Annen sana yabancıların verdiği elmaları yememeni öğretmedi mi?" Kendisininkini yerken alay ettiği belliydi ama anlamamıştım.

"Anlamadım?"

"Hiç mi pamuk prenses izlemedin?" Ağzındakini yutarken konuşmuştu.

"Adını duymuştum sadece."

"Masalı?"

"7 küçük adam vardı galiba. Kız ölüyordu ve prens gelip onu öpüyordu oda uyanıyordu. Sadece bu kadarını biliyorum" şaşkınca gülümsedi bana.

Criminal • HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin