: ̗̀➛ 3

1.6K 71 62
                                    

Hava buz gibiydi fakat beden dersi için mecburen dışarı çıkmıştık. Her zamanki gibi gözlerimi Na Ra'nın üstünden alamıyordum.

Sınıftakilerin toplanmasını beklerken Felix Haewon'un yanından ayrılıp yanıma geldi. "Ne konuşuyorsunuz sabahtan beri?" Felix'in yanakları kıpkırmızıydı ve hava soğuk olmasına rağmen terlemişti.

Gülerek yüzüme baktı. "Tam benim kafamdan bir kız, çok tatlı ve iyi birisi."
Gülerek Felix'e bakmaya başladım. "Ne demeye çalışıyorsun yani Lix?"

Felix inkâr eder bir şekilde koluma hafifçe vurdu. "Hayır yanlış düşünüyorsun."
dedi utanarak. "Hayır gayet doğru düşünüyorum." Felix gülerek konuşmama bir şey söyleyemeden öğretmenin çağrısıyla diğerlerinin yanına gittik.

"3'e kadar sayacağım, düdüğü çaldığım an 10 tur koşmaya başlayacaksınız. Duran olursa 1 tur daha koşacak." Öğretmenin söylediklerinden sonra herkes of'lamaya başlamıştı. Of'lamaları duyduktan sonra öğretmen"Arttırmamı mı istiyorsunuz yani?!" diye bağırınca herkes anında koşmaya başlamıştı.

Babanızın milyoner oluşu bile sizi bu soğukta koşmaktan kurtaramıyordu maalesef. Neyse ki koşarken izleyecek bir manzaram vardı önümde. Kang Na Ra.

Kafamda kendi kendime kurduğum hayallere daldığım sırada önümde koşan Na Ra'nın durduğunu fark edemeden ona çarptım. Hızla ona çarptığım için yere düşmüştü.

Daha ona çarpmamın şokunu atlatamamışken Na Ra benim yüzümden yere düşmüştü. Hemen kalkması için elimi uzattım fakat kalkamıyordu. Endişeli bir ses tonuyla ona doğru eğildim. "İyi misin?!"

Bana yeniden sanki dünyanın en iğrenç insanıymışım gibi bakmaya başladığında geri çekildim. "Önünü göremiyor musun sen?!" diye söylenmeye başladı aniden.

Elimi yeniden uzatmama rağmen tutmadan kendi başıma yerden kalkıp üzerini silmişti. "Özür dilerim." diyebilmiştim sadece sessizce.

Felix olanları görüp yanıma geldiği sırada sinirlerim bozulmuştu. Felix'e hiçbir şey söylemeden öğretmenin uyarısıyla yeniden koşmaya başladım fakat gözüm hâlâ Na Ra'nın üzerindeydi çünkü koşarken bir ayağının üzerime basamıyordu.

Birkaç dakika sonra ise öğretmenden izin alarak kenarda oturmaya başlamıştı.

Koşu boyunca az önce yaşananları düşünüp durmuştum. Nasıl böyle bir aptallık yapabilirdim ki? Eğer benim yüzümden koşamamışsa çok daha kötü hissederdim.

Yaklaşık yarım saat sonra koşunun sonuna gelip serbest kaldığımızda boynumdaki havlu ve elimdeki şişemle direkt Na Ra'nın yanına gittim.

"Soğukkanlılığını bozma Hyunjin."
"Soğukkanlılığını bozma."
"Soğukkanlılığını bozma."
İçimden yanına gidene kadar yüzlerce kez tekrar etmiştim bunları.

"Ya! Bir şey oldu mu?" diyerek yanına oturdum aniden. Yanımda sanki o yokmuş gibi düşünerek suyumu içtikten sonra ona döndüğümde beni izliyordu. İçimden "Umarım aşık olmuşssundur." dedğim sırada göz göze geldiğimiz an kafasını çevirmişti.

Hafifçe güldüm ve ayağa kalktım. "Sanırım bir şeyin yok."

Tam yanından ayrılacağım sırada konuşmaya başladı.
"Ayağımı burktum"
"Senin yüzünden."

Hâlâ gülmeye devam ederken arkamı döndüm ve ona baktım. "Bir şey olmaz"
"Geçer birkaç güne."

Tam yürümeye başladığım sırada sertçe ayağıma vurdu ve acıyla küçük bir inilti çıkardım. Hemen arkamı dönüp ona bakmaya başladığımda bu kez gülen o'ydu.

IDC x8 :: Hyunjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin