🥀Sezen Aksu-Beni Unutma
*
"...Unutma ki seni şimdiye kadar hep coşkuyla, tutkuyla sevdim. Hiç aldatmadım.
Düşüncede bile..."-Dostoyevski.
***
***
Ömrümün en huzurlu uykularına Aşiyan'daki Tamtürk yalısının ikinci katında, boğaz manzaralı büyük yatak odasında, bir pirinç karyolada kavuştum. Tabii bunlar somut şeylerdi, insan bir şekilde her yerde kolayca uyuyabilirdi elbet ama söz konusu Akın'ın kolları ve göğsü olunca uyku kalitesi, huzur gibi gerçekler oldukça fazlalaşıyordu. Aslında o varsa, yerin ve zamanın pek bir önemi yoktu.
Sağ yanağımı usulca yaslandığı yerden kaydırdığımda, başımı koyduğum yer kıpırdandı. Gözlerimi araladığımda görüş açımda ilk olarak Akın'ın çıplak sağ kolunu gördüm. Bir süre bulanıklığın geçmesi için kırpıştırdım gözlerimi. Sonra usulca başımı yeniden oynattım. Sıkı sıkıya sarmıştım ona kollarımı, her zamanki gibi. Hayat bir denizse, can simidi Akın'dı ve ben ona dört elle sarılırdım hep.
Bazen onun bundan rahatsız olduğunu düşünüyordum. Sonuçta kim uyku gibi en rahat etmesi gereken o müthiş zaman diliminde kendisine sıkı sıkıya sarılan kollar, sıcak ve terleten bir beden isterdi ki? Ben istemezdim ama istemsiz, hep birine sarılma ihtiyacı duyardım uyurken. Uykularımdan gecenin bir yarısında uyandığımda çekerdim kollarımı mesela, rahat uyusun isterdim. Yine de sabah kendimi yeniden kollarımı onun ince beline, boynuna, kollarına dolanmış bulurdum.
Hiç lafını etmezdi Akın. Hiçbir rahatsızlık emaresi de göstermezdi. Uyku arasında bir "Of!" bile demezdi. Ben kendimden bunalırdım, o benden hiç sıkılmazdı. Gariptir ki bir gece, uykusu çok derin olduğu bir gece, yine uyanmıştım, kollarımı sardığım bedeninden usul usul çekerken uyku sersemi haliyle ince bileklerimi tutarak eski yerine getirmiş, ona sarılmamı buyurur gibi bir eliyle beni daha da kendine yaslamıştı.
Yanağımı yasladığım bedene daha sıkı sarıldım bu düşüncelerle. Usul usul atıyordu kalbi, tam kulağımın altında belirli bir ritimle... Sesi kan değil aşk bağışlar gibiydi. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Güler gibiydi dudakları ama uyuyordu. Eğilip pürüzsüz, usturayla kaymak tıraşı edilmiş çenesini öptüm. Belli belirsiz ve uçucu bir öpücüktü bu. Sonra yeniden göğsüne yasladım yanağını. Sıcak, ateş misali, yuva gibi göğsü.
Biraz daha uyumuşum o sıcaklıkla. Altımda kıpırdandığında uyandım. Uyandığımı görünce "Uyandırdım seni." diye kızdı kendine. Yataktan kalkıyordu, geri döndü ve oturdu. Bir eliyle saçlarımı okşamaya başladı. "Üzgünüm." diyerek dudak büktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR
Fiksi Remaja"Ve unutma Zümrüt; tüm çiçekler yavaş yavaş, kırmızı güller çabuk solar." *** 1980 yılının Mayıs ayında, Dilektaşı Mahallesi'ndeki aylardır boş olan daireye genç bir adam taşındı. Tek başınaydı, bir karısı veya çocukları yoktu. Kimseyle konuşmazdı...