🥀Mavi Işıklar-Aşk Çiçeği
Yeliz-Yalan***
***
Babamın sesi, içinde bulunduğum aşk sarhoşluğundan aniden ayılmamı sağladı. "Ayten?" Başımı kaldırıp ona baktım ve ne var dercesine kafamı salladım. Tepeden tırnağa süzdü beni, daha da sardım kollarımı bedenime. Kesin laf edecekti şimdi ne bu üzerindekiler diye. Yarabbi, sınanıyor muyum?
"Bebek kustu," dedim o bana sormadan. "Kusmuklu kusmuklu gelmeyeyim diye bunları verdiler."
Babam tek kaşını kaldırdı sözlerim üzerine. Bir kumardı bu, ya inanırdı ya da üzerime gelirdi. Manavının kepengini kapatmış olan Suphi Amca'ya döndü. "Bizim kız işe başladı da," dedi övünerek. Parayı duymasan sanki izin verecektin! "İlk iş günüydü bugün," diyerek göğsünü kabarttı.
"Öyle mi? Hayırlı olsun, Ayten kızım." dedi Suphi Amca gülerek. Kırklarının sonlarında, ikiz oğulları olan, aşırı zayıf bir adamdı. Paramız genellikle olmadığından yılda bir iki kere ancak mecbur kaldığımızda manavdan sebze meyve alırdık. Onun dışında bizim en uğrak yerimiz pazarlardı ama o, bizim durumumuzu bilirdi. Güleryüzlü bir adamdı, küçük kardeşim Gülin'i, tren kazasında ölen kendi kız kardeşine benzetirdi hep ve onu gördüğü zaman mevsimine göre çilek veya muz verirdi. Ferhat bir keresinde okul harçlıklarını çıkarabilmek için yanında çıraklık yapmıştı ama mal indirip kaldırırken belini sakatladığı için çıkmıştı.
"Teşekkür ederim Suphi Amca," dedim gülümseyerek. "Ben gideyim baba."
Babam sözlerim üzerine kaş çatmaya devam etse de gitmeme izin verdi. Ayak tabanlarım sanki çok yürümüşüm gibi sızlıyordu. Hayır, bütün bedenimde ince bir sızı vardı o dakikalarda. Aşk sarhoşluğu... Kabullenişin sarhoşluğu... İçi içine sığmayan biri...
Küçüklüğümde, şimdilerde Gülin'in toz toprak içerisinde oynadığı bahçenin çevreleme duvarının üzerinde oturarak erik yediğim o gün geldi aklıma birden. Bir de Kerim... Akın'ın şu an oturduğu gri panjurlu evin hemen yanındaki iki katlı müstakil binanın alt katında oturuyorlardı. Sümüklü, incecik, altın sarısı saçları olan ve çirkin bir çocuktu Kerim. Bakkalda tenekelerden yapılma kalpli kolyeler satılırdı. Beğenirdim aslında ama elime hiçbir zaman para geçmediğinden alamayacağımı bilirdim.
Kerim o kolyeyi almıştı bana. Üstelik bütün arkadaşlarımla gülerek, oynayarak, sohbet ederek ve erik yiyerek geçirdiğim o tatlı bahar günüydü. Zevzek çocuk, kendine güvenemediği için mahalledeki veletlerden biriyle yollamıştı bana kolyeyi. Evinin önündeki merdivene çökerek izlemişti kolyeyi alışımı. İri ir olmuş gözlerle kolyeyi elime alıp incelerken bütün kızlar kendi aralarında gülüşerek beni mahcup etmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR
Genç Kurgu"Ve unutma Zümrüt; tüm çiçekler yavaş yavaş, kırmızı güller çabuk solar." *** 1980 yılının Mayıs ayında, Dilektaşı Mahallesi'ndeki aylardır boş olan daireye genç bir adam taşındı. Tek başınaydı, bir karısı veya çocukları yoktu. Kimseyle konuşmazdı...