Son paramla aldığım lanet madde elimdeydi. Sarsıla sarsıla yürürken kendimden geçtiğimi tüm damarlarıma kadar hissedebiliyordum. Kimsenin uğramadığı hatta haritalarda bile bulunmayan polisin bile bulamayacağı yerlerden birindeydim.
Evsizlerin, boş şarap ve bira şişelerinin dolduğu sokaklardan sessiz bir sokağa geçtim. Etrafa kısa bir bakışla baktığımda kimsenin olmadığına emin oldum. İşte tam o zaman elimde bulunan zehiri yavaşça ve korkmadan damarıma enjekte ettim. Ne yaşadığımı, neden böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyordum bile.
Nefesimin daraldığını hissettiğimde önce sırtımı bir duvara yasladım. Kesinlikle daha büyük bir desteğe ihtiyacım vardı. Hem maddi hem de manevi olarak kesinlikle daha iyisine ihtiyacım vardı ama ihtiyaçlar sadece ihtiyaç olarak kalıyordu. Vücudumla zihnim birkaç dakika sonra uyuştu,ayaklarım beni taşıyamaz oldu. Nefesim gittikçe daraldığında bir elimi boğazıma attım hızla, o sırada da ayaklarım daha fazla dayanamamıştı. Duvar kenarına yığılıp kalmıştım.
Düşüncesiz bir şekilde oturduğumu düşünsem bile fazlası ile düşünüyordum. Her şeyi düşünüyordum, önceki hayatımı, neden böyle olduğumu ve böyle olmaya devam ettiğimi. Bu bir seçimdi benim elime verilen ve ben bu seçimi reddetmek yerine kabullenmiştim.
İlk ne zaman başlamıştım sokaklarda yaşamaya, bu sikiği kullanmaya? Hatıralarımı hatırlatmak bile damarlarımı patlatacak gibi hissettiriyordu. Herkesin beni sevdiği günlerden nefret ettiği günlere o kadar hızlı bir giriş yaşamıştım ki, belki kaldıramamıştım.
Silmiştim herkesi bir çırpıda, yokluğuma alışmalarını söylemiş daha sonrasında siktir olup gitmiştim. Şimdi ise geçmişimdeki insanlardan haberim bile yoktu, gelecektekiler zaten hiç var olmamıştı.
Uyuşuk gözlerim beni uykuya sürüklese bile kendimi ayık tutmak için zorladım. Evet, zihnimin uyuşmasını istiyordum ama kontrolu kaybetmek de istemiyordum.
Gözlerimi açabildiğim kadarıyla etrafa baktım. Beş veya altı bira şişesi karşı duvarın, muhtemelen haftalar öncesinden kalmaydı. Hiç ışığın olmadığı sokağın tek aydınlatma kaynağıydı Ay ışığı. Kartonlar yerlere atılmış, üstünde ne zamana dair olduğunu bilmediğim eski örtüler vardı. Çöp tenekeleri karıştırıldığı için devrilmiş, çöpler etrafa yayılmıştı.
Kendimi ne kadar ayık tutmak için çabalasam da göz kapaklarım yer çekimine karşı durmamış ve kapanmıştı. Nefesim gittikçe daralıyor, kontrolu kaybediyordum.
Acaba şu an beni umursayan, hâlâ arayan insanlar var mıdır? Yıllar öncesinde onlara yaptığım bencilliğe rağmen beni seven insanlar var mıdır?
Düşüncelerim beni esir alırken daha fazla tutamadığım kafam yerle buluşmuştu çoktan. Yeri izliyordum. Betondaki şekilleri, kirleri ve her birinin hikayesini izliyordum. Kulaklarım uğuldamaya başlamış, tamamen kontrolu kaybedip sızmama muhtemelen birkaç dakika kalmıştı.
Derin bir nefesi ciğerlerime armağan ederken şehrin sessizliğine karışan siren sesleri hızla geçip gitti. O sırada duyduğum ayak sesleri bana korku salarken hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Halüsinasyon olup olmadığını anlamaya çalışıyordum sadece; acizce burada uzanarak.
Gözümü bile açmaya çalışsam açılmıyordu. Derin sessizlik beni çağırırken kimin geldiğini merak ediyordum fakat beynim çoktan yenilgiyi kabul etmişti.
🏴
Siyah saçları kirli betonda dağılmıştı. Hâlâ eski güzelliğindeydi. Yavaş adımlarım tam kafasının dibinde durduğunda yıllar sonra gördüğüm beden ile histerik bir gülüş çıktı ağzımdan. Kim bilir öncesinde nerelerdeydi, ne yapıyordu diye düşünsem de cevabı tam da önümdeydi.
Yüzünü daha net bir şekilde görmek için üzerine eğilmiş, yüzüne dağılan siyah tutamları incitmeden geri çekmiştim. Gözlerim hızla özlem duyduğum yüze ulaşmıştı bile. Göz altları her zaman ki gibi halka halka olmuş, dudakları kurumuştu. Stresten mi yoksa şu an bulunduğu durumdan mı olduğunu anlamak zordu. Cildinin solgun oluşu her ne kadar beni endişelendiriyor olsa da bir şey yapmamış, öylece yüzüne bakmıştım.
Eskiden yaşanılan tatlı anılar aklıma doluştuğunda gözlerim de dolmuştu. Biz her zaman bizdik, beraberdik ve mutluyduk. Eğer ki o da beni görebilseydi, herkes gibi olmadığımı anlasaydı belki de bu durumda olmadı. Onu asla suçlamıyordum yine de, sonuçta ona yanında olduğunu hissetiremeyen kişi bendim.
Gözümden damlayan yaş süzülerek tam yanağının üstüne düştüğünde istemsizce gülümsedim. Buradaydı işte...
Ambulans sokağın başındaydı, siren sesi gittikçe yaklaşırken bu yaptığımın doğru olup olmadığını hâlâ düşünüyordum. Kendim için doğru bir karardı, ama Chifuyu geçmişi hatırlıyor olsaydı bizi tekrardan uçuruma sürükleyebilirdi. Vazgeçsem bile onu bir daha göremeyecektim, bu fazla bencilce olabilirdi ama umrumda bile değildi. Bir defa olsun onu kaybetmek yerine artık bencillik yapmak istiyordum.
Tekrar?????
Düzenledim bu arada şey olmasın yanisine☺️Eski halini bilenler olur belki adı tekel mavisiydi dedim bu ne bicim isim degistir degistim nassi??
Bu fictionu kaldıralı bir yıl olmus bu arada neeeyyy
Optum babay kendinize dikkat edin sonraki bölümde görüşürüz agalar😘😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Star Shopping | BajiFuyu
FanfictionEğildi, yavaşça kulağıma fısıldadı. "Bu gece tüm yıldızları bize adadım, hepsinin parlaklığı kadar olacak aşkımız." Unutmamı istemiyor gibiydi; gibisi fazlaydı. Ben de içimde sonsuza dek yankılanan ama kimin olduğunun bilmediğim o sesi unutmayacakt...