3

70 13 38
                                    

29 Aralık 2001
Japonya, Tokyo

Matsuno, hem arkadaşlarının ısrarlarına hem de yaşadığı zorluklardan dolayı dayanamayıp doktora gelmişti. Doktoru ona baş ağrıları ve mide bulantıları için bir ilaç verdiğinde gidecekti. Tabii işler onun istediği gibi gitseydi.

Doktor kan testi sonuçlarını incelerken kaşlarını çattı. Bu hareketi Matsuno'ya hafif endişe kırıntıları serpmişti. Fazla panik yapan biri olduğu için en küçük olayda aklından bin bir türlü düşünce geçerdi. Yine de öyle olmuştu.

Acaba önemli bir şey miydi yoksa sadece durumu mu kötüleşmişti? Umarım diye düşünse bile kendi içinde devamını getirememişti.

Doktor bir süre daha sonuçlara baktıktan sonra masasının üzerine bıraktı.

"Matsuno-san, şüphelendiğim birkaç şey var. O yüzden size bazı sorular sorabilir miyim?" Matsuno tarafından onayı alan doktor sorularını sormaya başladı.

"Birkaç haftadır baş ağrısı ve mide bulantısı şikayetiyle geldiniz, peki bunların yanı sıra yürümekte zorluk çekiyor musunuz?"

Matsuno yere düştüğü anları ya da duvara tutunarak yürüdüğü zamanları sakarlığına ve baş dönmelerine bağlıyordu. Doktoru kafasını sallayarak onayladığında doktor birkaç soru daha sordu karşısında oturan çocuğa.

Doktor, sorduğu sorular bittiğinde derin bir nefes alarak Matsuno'ya baktı. Daha çok gençti, çoğu zaman kendisine geldiği için biliyordu ne kadar yaşam dolu olduğunu. Söylemesi ne kadar zor geliyordu onun için de. Testlere gönderdikten sonra her şey ortaya çıkacaktı.

"Matsuno-san, şüphelendiğim şey sizde beyin tümörü olması. Çoğu semptomları onayladınız ama emin olmak için birkaç test daha yapmamız lazım." Doktorun her söylediği kelime Matsuno'nun derisine iğneymiş gibi batıyordu. Doktorun söylediği sözler kulağına ulaşmıyordu. Hepsi onun için sadece bir uğultudan ibaretti.

Doktor, gözleri dolan genci nasıl sakinleştirmesi gerektiğini düşünüyor ve düşündüğü her yolu deniyordu. Matsuno'nun psikolojik sorunları da vardı. Eğer doktorun şüphelendiği şey doğruysa olabildiğince moralini yüksek tutması lazımdı.

Doktor hiçbir konuşmanın etki etmeyeceğini anlayınca oturduğu sandalyeden kalktı ve düşüncelerle kaplı çocuğa yaklaştı. Kollarını sırtına yerleştirdiği zaman Matsuno daha fazla gözyaşlarını tutmadı ve ağlamaya başladı.

Hüngür hüngür ağladı genç çocuk tanımadığı bir adamın kollarında. Yine ölüm denen illet peşindeydi Matsuno'nun. Ailesini kaybetmişti zaten fakat sıranın ona bu kadar hızlı geleceğini bilmiyordu.

Söz vermemiş miydi sevdiğine, senin için olsa bile yaşayacağım diye. Yaşaması lazımdı, öldürür müydü bu illet onu? Kaç yıl yaşabilirdi ki daha fazla?

Aklı sorularla dolan sarışın kendini dizginlemesi ve ağlamayı kesmesi gerektiğini biliyordu ama yapamıyordu. İlk defa değildi bu hâli, kötü bir haber alınca kendini kaybetmesi ama yine de böyle olması canını çok yakıyordu. Neden yakıyordu ki, sadece verdiği söz için mi?

On dakika sonra çocuk sakinleşti ve doktorunun kolları arasından sıyrıldı. Doktor ise ona şefkat dolu bakışlarla bakıyordu.

Çocukluğundan beri Matsuno aynı doktora gelirdi. Her hasta olduğunda, her dizi kanadığında, her aşı zamanı geldiğinde. Bu yüzden doktor onu yakından tanıyan kişilerden biriydi ve ister istemez kendi oğlu yerine koyuyordu Matsuno'yu.

Matsuno ise şuan hiçbir şeyi düşünecek durumda değildi. Ne arkadaşlarına ne diyeceğini, ne de canından çok sevdiği Baji'ye ne diyeceğini düşünemiyordu. Belki de düşünmek istemiyordu, bunu kendisi de bilmiyordu.

Doktor, koltuğa adeta sızmış kalmış gençle yapılması gereken testler hakkında konuşmaya başladı. Fakat Matsuno karşısındaki adam ne derse onay veriyor, hiç dinlemiyordu.

Ailesini zaten çok küçük yaşta kaybetmişti ve hiç tanımadığı akrabaları ile yaşamak zorunda kalmıştı. Her ne kadar mutlu gibi gözükse bile içten içe annesine hep özlem duymuştu. Sözde amcası olacak adam her gün saçma sapan nasihatler verip Matsuno'ya ona göre olan "adamlığı" öğretmeye çalışmıştı. Daha sonrasında kabul etmeyip dayaklar yemeye, taciz edilmeye başlamıştı.

Matsuno, bir süre sonra dayanamayıp amcasına karşı çıkmıştı. Tabii bununla birlikte evden atılması bir olmuştu. Soğuk bir kış günü sokakta yatarken karşılaşmıştı meleği ile.

Belki o an Baji gelmeseydi Matsuno soğuktan ölecekti ve bedenini hiç kimse bulamayacaktı. Ama Baji, çocuğu kucaklamış ve evine götürmüştü. Annesi ile beraber güzelce ilgilenmişlerdi. Bu yüzden Matsuno her zaman kendi ile adeta bebekmiş gibi ilgilenen çocuğu çok seviyordu ve kaybetmek istemiyordu.

Tabii intihar deneyimleri de olmuştu Matsuno'nun. Hayatın değerinin olmadığını düşünüp kendini asmaya karar vermişti. Ama yapamadı, korkmuştu.

İkincisinde ise Baji ile ettiği şiddetli kavgadan sonra kendini kesmeye kalkmıştı. Tabii Baji bu durumu farketmiş ve onu yine kurtarmıştı.

Ardından da tek bir söz söylemişti Matsuno'ya,

"Hani o parıldayan yıldızlar,onlar seni yanına almayı haketmiyor. Sen burada parlamalısın, onlarla değil."

O gün söz vermişti Matsuno, kendine karşı olan umudunu kaybetse bile Baji için yaşayacaktı.

Doktorun onca dediği arasında sadece verdiği sözü düşündü Matsuno. "Yine tutmadım sözümü" diye düşündü.

Yine kendini suçladı Matsuno. Eğer o şu an yaşıyor olmasaydı onun için arkasından ağlayacak tek bir kişi bile olmayacaktı. Eğer o gün uyuyacak yer bulmak için o parka gitmeseydi çoktan ölmüş olacaktı.

Sonra saçmaladığını düşündü. Evet saçmalıyordu. Olan olmuştu sonuçta. Baji'nin onun arkasından ağlamasını istemiyordu. En son bile olmasını istemediği şeydi bu.

Ona hararetle bir şeyler anlatmaya devam eden doktoruna döndü. Gözleri acıyordu şu an. Fazla ağladığı içindi belki de fazla yorulduğu için, bilmiyordu. Fakat Matsuno onu bile düşünemiyordu. Umrunda değildi ne gözleri,ne de dişlemekten yara olan dudakları.

Matsuno, o an yaşama arzusunun ağır bastığını hissetti ve doktoruna sadece iki kelime söyledi.

"Yaşamak istiyorum."

Star Shopping | BajiFuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin