6

38 3 19
                                    

12 Ağustos 2007
Japonya, Tokyo

Matsuno'nun düşüncelerinin hâlâ gerçekleşmediği günlerden birisiydi, bir yaz sabahında olmalarına rağmen hava kapalıydı. Muhtelemen birkaç dakikaya yağmur yağacaktı.

Buraya geldiğinden beri iki buçuk hafta geçmişti. Geldiği günden beri hiç madde kullanmamış, içki içmemişti. Ne kadar kullanmak istese de önce buradan kaçması lazımdı. O da önceden iki bileğinde olan fakat son günlerde sadece tek bileğinde olan kelepçe sayesinde olanaksız gözüküyordu.

Günleri onun için fazla sıradan ve şaşırtıcı geçiyordu. Arada sırada birisi geliyor, nasıl olduğunu soruyor ve gidiyordu. Onun dışında akşam ve sabah yemeğini yedirmek için birisi geliyordu. Fakat ilk geldiği gün onunla konuşan adam bir daha gelmemişti.

Yanlış bir şey yaptığını düşünmüyordu, sadece hatırlamadığını söylemişti. O gittikten sonra da hiçbir şey olmamıştı. Ya onun düşündüğü gibi onu öldürmek isteyen biri değildi ya da bazı şeyleri hatırlamasını bekliyordu.

Geçen günlerde Chifuyu düşünmekten kafayı yiyecek gibi olmuştu. Neden burada olduğunu bilmiyor, nasıl çıkacağını veya ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Evim dediği sokakları özlemişti, gitmek istiyordu bu lanet yerden.

Kendi kendine ağlayacak gibi bir ses çıkardığında uzun süredir madde almadığı için ağrıyan başı tetiklenmişti. Kullanmadığı haplar yüzünden yaklaşık iki kere krize girmişti bu odada ve hepsini de yatıştırmışlardı.

Odanın sessizliğine karışan dışarıdan gelen yağmur sesi ile bakışlarını cama yönlendirdi. Tahmin ettiği gibi, yağmur yağmaya başlamıştı. Yaz yağmuru olduğu için muhtemelen kısa sürecekti ama olsun, yağmuru izlemek nedensiz bir şekilde huzur veriyordu.

Sokaklara düşmeden önceki hayatından bazı görüntüleri aklına getiriyordu. Biriyle yağmurun altına deli gibi koştuğu, yağmurlu havada evin içinde sıcak kahve içerken sohbet ettikleri anları ve daha birçoğunu hatırlıyordu. Sahi, kimdi o biri?

Düşüncelerini ne kadar zorlamaya çalışsa da o kişinin kim olduğunu asla hatırlamıyordu. Resmen beyni onunla oyun oynuyor, yüzünü bulanık bir şekilde gösteriyordu.

Bir küfürü dışarıya savurarak boşta olan eliyle siyah saçlarını alnından çekti. Fazlasıyla uzamışlardı, kesmek istiyordu. Tabii burada saçını kesmesine izin vereceklerini sanmıyordu ama denemeye değerdi.

Yağmurun sesini dinlemek için başını yastığa daha çok bastırmış, derin bir nefes almıştı. Odanın camına vuran her damla uykusunu getiriyordu. Buraya geldiğinden beri doğru düzgün uyuyamamıştı. Gerek baş ağrısı gerek de geçirdiği krizler ve gördüğü kabuslar sayesinde uyuyamıyordu.

Şimdi duyduğu sakinleştirici ses onu evinde gibi hissettirmişti, eski hayatına daha doğrusu hatırlamadığı eski hayatına dönmüş gibi hissettirmişti. Odanın içindeki ağır hastahane kokusu, cama vuran yağmur damlaları eşliğinde alınan derin nefesler çok tanıdıktı.

Sakinleştirici etkisi yaratan şeyler ile uykuya dalması kolaylaşmıştı çocuğun. Biraz zamanı uyuyarak geçiren Chifuyu'nun uykusu yemek saati dışında açılmayan kapının açılmasıyla bölündü. Hemşirelerden birinin geldiğini düşünerek gözlerini araladığında ise haftalardır yanına gelmeyen adamın geldiğini görmesiyle adeta dumura uğramıştı.

Niye yine gelmişti, ona bir şey mi yapacaktı ve benzeri düşünceleri aklına doluştuğunda ise tek yaptığı yattığı yerden el verinceye kadar doğrulmaktı. Karşısındakinin bu hareketiyle hafifçe tebessüm eden Baji ise kapıyı kapatarak yanına ilerlemişti.

Star Shopping | BajiFuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin