5 ocak 2002
Japonya,TokyoMatsuno'nun hastalığı, yapılan testler ile birlikte doğrulanmıştı. Bir hafta önce doğrulanan hastalığı ile birlikte bilmediği sokaklardan geçiyordu Matsuno. Neden buralardan geçtiğini de bilmiyordu. Aklı o kadar karışıktı ki bırak bu sokakları, kendisini köprüden atsa nedenini yine bilmezdi.
Daha fazla gitmek istemediğini haykıran ayakları onu taşımayı kesmişti. Bir anda kendini yerde bulan Matsuno, yere düştüğünü bile anlamamıştı. Psikolojik açıdan çöken genç, şu an sadece Keisuke'nin yanında olmak istiyordu.
Bir anda aklına düşen gerçekle kendine geldi Matsuno. Keisuke'ye hiçbir şey açıklamadan evden çıkıp gitmişti. Bir hafta boyunca ondan hiç haber alamayan bir Keisuke bırakmıştı ardında.
Hastalığını hâlâ ona söylememişti. Doktorun bahsettiği yan etkileri daha kendi bile hazmedemeyen Matsuno, şu an kendini siktir edip biriciğini düşündü.
Kim bilir nasıl merak etti beni, nerelerde aradı? Eğer ona haber vermiş olsaydım şu an böyle olur muydu?
Her düşüncesi ona bir iğne gibi batıyordu. Fark etmemişti hâlâ ayaklarının onu Keisuke'nin evinin önüne getirdiğini. Yere çökmüş ağlıyordu sadece.
O sırada Baji, Matsuno'nun gidebileceği her yere bakmış fakat ondan bir haber bile alamamıştı. Suratı beş karış bir şekilde eve dönüyordu.
Kapının önünde yere yığılmış Matsuno'yu görmedi Keisuke. Sonra bir ses duydu ve Matsuno'nun çöktüğü yere baktı. Gördüğü tanıdık sima ile elindeki anahtarı yere düşürdü ve koşa koşa çocuğun yanına gitti.
Matsuno, ona doğru koşan Keisuke'yi görmedi. Görecek gibi de değildi. Kendini o kadar bitik o kadar boktan hissediyordu ki bırak Keisuke'yi ona doğru son sürat bir kamyon gelse o kamyonu bile görmezdi.
Keisuke,ona tüm dertlerini unutturmak istercesine sıkı sarıldı. Matsuno tenine değen sıcak ten ile daha çok ağlamaya başladı. Bu sıcak teni kaybetmek istemiyordu.
Keisuke dayanamadı yine sevdiğinin ağlamasına ve yere eğik olan yüzünün ona bakmasını sağladı. Matsuno, göz göze geldiği adama ne diyeceğini bilmiyordu çünkü henüz bu halde bile gözlerinde olan acıyı görüyordu.
Keisuke, karşısındaki çocuğun gözyaşlarını sildi, gözlerini öptü yavaşça. Matsuno'dan bir açıklama bekliyordu fakat bu durumda ikisi de açıklama yapacak gibi hissetmiyordu.
Bir süre orada,eski bir apartmanın yanındaki yan sokakta, toz toprak içinde birbirlerine sarıldılar. Öyle sıkı sarılmıştı ki Keisuke, resmen bir daha onu kaybetmeyi göze alamadığını gösteriyordu.
İleride kendisi o adamı yok edecekti ama bunu bilmiyordu.
İkisi de sakinleşti. Her şeyi unuttular ve birbirlerine odaklandılar. Matsuno hemen söyleyip üzerindeki bu koca yükten kurtulmak istiyordu. Kararlıydı söyleyecekti fakat her karşısındaki adamın gözlerine baktığında bu fikirden vazgeçiyordu.
Artık her şey çok geç olmadan söylemesi gerekti. Ya bugün söylerdi ya da asla söylemezdi. Kendini iyi tanıyordu. Korkağın tekiydi.
Keisuke ise ondan bir açıklama bekliyordu. Hazır olmadan söylemesini istemiyordu ama Matsuno'nun dudaklarından dökülen kelimeler artık hazır olmaya bile vakit olmadığını gösteriyordu.
"Ben yok oluyorum.."
Keisuke'nin gözlerinden ayırmıyordu gözlerini Matsuno. Ne tepki vermesi gerektiğini bilmeyen Keisuke'nin gözlerinden sırasıyla tüm duygular geçti ve bunu en önce Matsuno gördü.
Keisuke hiçbir şey söylemedi, belki de söylemek istemedi bilmiyordu ama kendini hiçbir şey için hazır hissetmiyordu. Keşke açıklama beklemeseydim diye düşündü Keisuke. Bu açıklamaya asla hazır değildi.
İkisi birbirine sadece bakarken Tanrı onların akmayan gözyaşlarını gökyüzünden akıttı.
Sıkı bir sağanak hedefi olan çift hâlâ sadece birbirlerine bakıyordu. Onlar için en önemli olan şey şu an onlardı.
Artık bir tepki vermesi gerektiğini düşünen Keisuke, Matsuno'ya sıkıca sarıldı. Bu sefer Matsuno da ona sarılmıştı.
İkisi de birbirine sarılırken, görmezken, duymazken, konuşmazken Tanrı onların gözü oldu, yağmur yağdırdı. Tanrı onların kulağı oldu,şimşekler çaktı. Tanrı onların sesi oldu, her şey sustu.
O gün sevdiğinin öleceğini öğrenen Keisuke'nin sesi oldu, kocası ölen kadının intihar edip kocasının peşinden gitmesine izin verdi,aşk acısı çeken genç kızın acılarını sona erdirdi, sorunları olan çocuğun sorunlarını yok etti.
O gün kaç yıldız vardı gökyüzünde? Kaç can gitmişti bu Dünya'dan? Tanrı dışında kimse bilmiyordu. Ama bildikleri bir şey vardı:
O gün tüm yıldızların bir sebebi vardı. O gün her şeyin bir sebebi vardı ve o sebep her gün aynı olacaktı..
-
Arkadaslar selam spoi ister misiniz sonraki bolum siggis var evet dogru duydunuz siggis hem de seggsli falan coki dimi benden beklenmeyen hareketler😎
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Star Shopping | BajiFuyu
Fiksi PenggemarEğildi, yavaşça kulağıma fısıldadı. "Bu gece tüm yıldızları bize adadım, hepsinin parlaklığı kadar olacak aşkımız." Unutmamı istemiyor gibiydi; gibisi fazlaydı. Ben de içimde sonsuza dek yankılanan ama kimin olduğunun bilmediğim o sesi unutmayacakt...