-III-

190 29 2
                                    

Pikabın boyası solmuş kırmızı kaputu güneşin yakıcı sıcağından nasibini almıştı.Ön cama vuran güneş ışınları Jane'in beyaz tenini kızartmaya yetiyordu.Neredeyse 5 saattir uyuyordu ve çakıl taşlı yol bile uykusunu bölememişti.Sarı saçlarını sağ eliyle arkaya doğru taradı.Göz kapaklarını araladı ve yakıcı güneşin parlaklığıyla gözleri yaşardı.Uyuduğu rahatsız edici koltukta doğrulmaya yeltendi ama büyük bir acıyla belinin tutulduğunu fark etti.Siyah daireyi hatırladı ve sağ elinin ayasına baktı.Keşke hepsi uzun bir kabus olsa diye düşündü.

Mühür,tüm benliğiyle "Ben buradayım!" diyordu.Yan koltukta Nicholas'ın olduğunu düşünerek "Lanet olsun!Çok fena sıkıştım.İşemem lazım." dedi.Arabada yalnız olduğunu fark edince pikaptan indi.Etrafına bakındı.

"Elma dersem çık,armut dersem çıkma." diye bağırdı.Çorak bir arazinin ortasında , kendisi ve Nicholas'ın satmaya kıyamadığı kırmızı ve boyası solmuş 87 model pikaptan başka hiçbir şey yoktu.Koltuğun arkasına sıkıştırdığı sırt çantasından telefonunu aldı.Nicholas'ı aramayı denedi ama şebekenin olmadığını fark etti."Herhalde pikabın navigasyon cihazı da sinyal almıyordur." diye söylendi kendi kendine.

"Oh,işte bu harika!En azından nerede olduğumu biliyorum." dedi.

Bu sırada Nicholas'ın ona doğru yürüdüğünü fark etti.O da Nicholas'a doğru yürümeye başladı.Kavurucu sıcağın terlettiği alnını giydiği tişörtün iç tarafıyla kuruladı.

Nicholas,yüzünde ki kocaman kahkaha ifadesiyle Jane'e baktı.

"Sanırım çok korktun ha?Belki şebekenin olduğu lanet bir tepe bulabilirim diye düşünüyordum."

"Bir an için öldüğünü düşünmedim değil.Tanrım! Mükemmel bir duyguydu."

"Benden o kadar çabuk kurtulamayacaksın ufaklık.Mesela önümüzde ki 4 yıl kadar daha."

"Ne yani 18 olduğumda bakıcım olmaktan emekli olacağını mı söylüyorsun"

"Kapa çeneni.Önümüzde daha uzun bir yol var ve en son ihtiyacım olan şey geveze bir yol arkadaşı." diyerek gülümsedi Nicholas.

"Bu sefer ben sürmek istiyorum.Merak etme,tıpkı bana öğrettiğin gibi;yavaş,sakin ve caz dinleyerek." dedi Jane ve yüzünde ki alaylı ifadeyle Nicholas'ın omzuna hafifçe yumruğunu dokundurdu.

"Ne dedin sen? Caz dinleyerek derken bir şey ima ettiğini düşündüm.Mesela sarhoş olduğun gece seni eve ben getirdim der gibi bir şeydi sanırım.Bu baya komik çünkü sarhoş olduğum gece caz kanalını açan yanımda ki kızıldı.Yani ben değildim."

"Nicholas,yapma ama...Caz dinlemenin kötü bir yanı yok.Neyi istiyorsan onu dinlemekte özgürsün.Burası Amerika; 'Özgürlükler Ülkesi'."

"Cazdan bahsetmediğimizi sanıyordum.Sanırım parmak bastığın nokta sarhoş kısmıydı."

"Hadi ama!Cidden 14 yaşında ki bir çocukla tartıştığını düşünmeye başlıyorum."

"Babana bu kadar benziyor olamazsın.Bazen yanımda 30 yaşında bir adam olduğunu düşünüyorum.Sanırım bu yönünü babandan almışsın."

"Hangi yönümü?"

"İki kelimenden birinin iğneleme olması yönünü."

"Her neyse...Sana bir şey sormak istiyorum ama samimi olman lazım.Benim bu lanetten kurtulabileceğimi gerçekten düşünüyor musun?"

Nicholas,alt dudağının sol kısmını dişleri arasına sıkıştırdı.Sol gözünü kıstı ve sol eliyle alnını ovuşturdu ,sanki zor bir matematik sorusunu çözmeye çalışıyormuş gibiydi.

"Evet,neden olmasın? Denemeye değer,değil mi?" dedi kollarını iki yana açarak.Sanki matematik sorusunu çözmüş gibi rahat gözüküyordu fakat kendisi de aslında soruyu çözemediğini biliyordu.

Jane uzun zamandır Nicholas'la birlikteydi ve artık yüz ifadelerinden,el hareketlerinden ve söylediği kelimelerden Nicholas'ın gerçekte neyi düşündüğünü anlayabiliyordu.Bu Jane için hiçte zor olmuyordu.

Pikapta sessizce oturmaları sadece yarım dakika kadar sürdü.

"Peki nereye gidiyoruz?Navigasyon cihazından baktım ve neden Nevada'ya geldik gerçekten çok merak ediyorum. 51.bölgeyi mi arıyoruz şimdi de?" dedi Jane alaylı bir ses tonuyla.

"51. bölge de neyin nesi?Oranın gerçekten var olmadığını sanıyordum ama istediğin buysa senin için bir kaç uzaylı yakalayabilirim.Dünyadakilerle anlaşamıyorsun ve düşündüm de bu gerçekten iyi bir fikir.Belki biraz sosyalleşebilirsin.

"Uzaylıların ingilizce konuştuklarından pek emin değilim."

"İyi bir noktaya değindin." dedi Nicholas kahkaha atarak.

Pikabın anahtarını Jane'in kucağına bıraktı.Nicholas'ın,arabayı sürmesi için ona gerçekten izin vereceğini düşünmüyordu Jane.

"Şey,bundan emin misin?Yani...En son eğitim sürüşümüzde trafiğe açık alanda asla araba kullanmamam gerektiğini,azrailden daha hızlı olduğumu söylemiştin."

"Fikrimi değiştirmeden bu bebek hareket etse iyi olur.Biraz uyumak istiyorum.Senden tek isteğim yavaş sürmen.Bu arada,geçen gün arabamda dinlediğin şu kadın kimdi?Hah! Taylor Swift.O kadının sesini duymak istemiyorum.O yüzden o kaseti arabamın kutsal teybine takmayı aklının ucundan bile geçirme."

"Nereye gideceğimizi hala söylemedin."

"Ah! Unutmuşum. Mısır'a."

"Bu pikabın bir yerlerinde kanatları olduğunu hep düşünmüşümdür."

"Hahaha.Bu gerçekten komikti.Kekin yarısını ister misin? Şu lanet pikabı hava alanına kadar sürebilirsen gerisini hava yolları şirketi halledecektir.Şimdi şu aracı hareket ettirmeye ne dersin!?"


Nicholas'ı yeterince kızdırmıştı Jane.Onunla geyik yapmaktan her zaman büyük zevk alıyordu.Bir süreliğine de olsa İgoras'ı ve siyah daireyi unutturmuştu bu konuşma.

























Jane LangdonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin