Hava ,sıcaktan kurşun gibi ağırlaşmıştı.Radyolar,batıdan gelen büyük bir kum fırtınasının yaklaştığı haberini veriyordu. Nicholas radyoyu kapattı ve neredeyse hurdaya ayrılacak arabadan indi.Jane arka koltukta uzanmış, İskenderiye yolculuğu boyunca uyumuştu.Raşit,Jane'in omzuna dokundu ve uyanması için yavaşça sarstı.
"Jane.Uyansan iyi olur.Yoksa benimle kazıya gelmeyi mi planlıyorsun?Eğer hemen uyanmazsan yol boyunca radyodan idam cezalılarını ıslıklayan öfkeli halkın seslerine maruz kalacaksın."
Jane başını yavaşça kaldırdı.10 saniye kadar gözlerini arabanın içinde gezdirdikten sonra koltukta doğrulmayı denedi ama sol ayağının tutulduğunu farketti.Blucininin ceplerini yokladı.Telefonunun sırt çantasında olduğunu sonradan hatırladı.Çantasından telefonunu alırken amcasının 10.yaş günü hediyesi olan chopper eldivenlerini fark etti.Mührün olur olmadık parlamalarını gizlemek için bu eldivenlerin işini göreceğini düşündü.Eldivenleri giydi ve dikiz aynasından ellerine baktı.
"Blucin,penye,konvers ayakkabılar ve motorcu eldivenleri.21.yüzyılın moda ikonu olma yolunda ilerliyorum."
Raşid,radyoda arapça yayın yapmayan bir kanal ararken Jane'in dürtmesiyle dikkati dağıldı.Çatık kaşları normal halini aldı.
"Her şey için teşekkürler" dedi Jane."Bu arada radyoyu dinlemeye devam etsen iyi olur.Akşam haberlerinde amcamın ve benim müzeyi soymaya çalışırken yakalandığımız haberini alman muhtemel." diye ekledi.
Nicholas,arabanın sağ arka kapısında bir davul çalıyormuş gibi ritim tuttu.
"Lanet olsun Nicholas! Ödüm bokuma karıştı." dedi Jane.Raşid gerçekten de komik bir olaya şahit olmuş gibi kahkaha attı.
Nicholas, elini Raşid'in omzuna attı.
"Sen olmasaydın ne yapardık bilemiyorum.Gerçekten çok sağ ol."
Hadi oradan der gibi elini salladı Raşid.
"5 sene boyunca burada kaldın...Eminim benden başka seçeneklerinde vardı."
Nicholas tam bir şey söyleyecekti ki dondu ve kaldı.Kelimenin tam anlamıyla donmuştu.Jane önce amcasına baktı sonra da Raşid'e.Bu olamazdı.Bu kadar yakınken olamazdı.Aracın kapısını açtı ve kendini dışarı attı.Sendeleyerek attığı bir iki adımdan sonra aracın kaputuna dayandı.Ardından etrafına bakındı.Her şey donmuştu.Yeniden.Siyah daire mi geliyordu yine? İgoras'ın parası avucunda mühre dönüşmüşken bu nasıl mümkün olabilirdi?
Güm! Güm! Güm!
Uzaklardan gelen bu sesler siyah daireyi gördüğündeki seslerle aynıydı.Mühür tekrar ateş kırmızına döndü ve parlamaya başladı.
Gözünün görebildiği kadar ileri baktı.Radyoda haberi verilen kum fırtınası mıydı bu? Net bir şekilde göremiyordu ama o da ne? Kar mı? Mısır'da mı? Bu rastlanması güç bir olaydı.İri kar taneleri kahverengi toprak tabakayı beyaza boyamıştı.Mühür hiç olmadığı kadar çok parlıyordu ama bu sefer Jane'i güçsüzleştirmiyordu. Dikkatle avucunda ki mühre bakarken aklına bir fikir geldi.Müzenin girişindeki güvenlik görevlilerine baktı.
"Beni göremezler. Hiçbir sorun çıkmayacak.Sadece iki dakika." dedi.Donmuş insanların arasından müzenin girişine doğru koşmaya başladı . İki güvenlik görevlisinin arasından hızla geçti ve durdu.
Sağ mı yoksa Sol mu?
Beş saniyelik duraksamadan sonra sağına döndü.O da nesi?
"Hareket eden biri mi? Benden başka hareket eden biri.Her şeyin farkında olan biri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jane Langdon
FantasyÖlümün gözlerinin içine baktığında,O da senin gözlerinin içine bakar.