Eveet, ilk başta bölüme hoş geldiniz. İki gündür şu bölümü düzenlemek istiyordum ama üşeniyordum audsj
Öhöm öhöm, bir şey sormak istiyorum şimdi. Galiba ben bi hata yaptım jsbdjahd
Önceki bölümde kilometre falan yazmıştım, galiba ben onları yanlış hesaplamışım...
Bir sitede 60 km 1 saate eş değer yazıyordu. Umarım o şekildedir çünkü birine sorduğumda hayır dedi. Allah'ım bismillah. Neyse çok uzattım, sadece bunu söylemek için vaktinizi çaldım.
O zamaaaaan bölüme geçelimm
**
"Eğer İstersen seni bu kadar sinirlendiren şeyi dinleyebilirim." dedi Semih.
"Tamam," dedim. Galiba gelmiş geçmiş en büyük dertleşmeyi yapacaktım.
Beni dizlerinden kaldırarak elleri ile bacaklarını koltuğa alıp uzattı ve dizlerime uzandı ve alttan alttan yüzüme bakarak konuştu:
"Bu dizlerde yatmak için timdeki arkadaşın o kadar savaş veriyormuş. Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim." dedi tebessüm ederek.
"Rahat mısın? Sırtındaki yara acımıyor, değil mi?" diye sordu
"Hayır, sadece sızlıyor." dedim.
Derin bir nefes aldım ve boğazımı temizledim. "Anlatmadan önce sana bir iki sorum var." dedim. Kaşlarını çatıp onaylayan sesler çıkardı.
"Bacaklarını hissedebiliyor musun?" dedim. Hiç bu duruma düşmemiştim sonuçta. Artık alıştığını biliyordum ve çekinmeden bu soruyu sormuştum.
"Hayır." dedi.
"Tedavisi yok mu?" diye soru yönelttim. Tedavisi varsa eğer ona her şekilde maddi, manevi yardımda bulunurdum.
Nefesini verdi. "Var. Doktor uzun bir fizik tedaviden sonra değneklerle yürüyebileceğimi sonrada egzersiz ve bol yürüme ile değneksizde yürüyebilme ihtimalimin olduğunu söyledi." dedi.
Kaşlarım hayretle kalktı. "Ee, o zaman neden tedavi olmuyorsun?"
Yattığı yerden çocuk gibi omuz silkti. "Cesaretim yok. Zaten yürüsem bile geri görevimin başına dönemem." dedi.
"Görevinin başına dönemezsin ama en azından yürürsün." dedim.
Ağzını açıp konuşmaya başlayacakken tekrar ben konuştum. "İtiraz yok, fizik tedaviye başlıyorsun, konu kapanmıştır." dedim.
Derince yutkunarak "Emredersiniz komutanım." dedi ve zoraki bir tebessüm kondurdu dudaklarına.
Ares de o sırada gelerek Semihin bacaklarının üstüne kıvrıldı.
"Ee, anlat bekliyorum." dedi bana hitaben Ares'i severken.
"Nereden başlayayım?" dedim başka yerlere bakarken.
"Hm, mesela Furkan'ın yeri sende çok önemli gibi. Oradan başlayabilirsin." dedi.
Derin bir nefes aldım. "Furkan ile 16-17 yaşlarımdayken tanıştık. Lisede sınıfa nakil olarak gelmişti. Arkadaş olduk, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi. Bir kere beni kurstan kaçırmıştı ve bir delilik yaparak bara gitmiştik. Ben az içsemde Furkan'ın durumu fenaydı. İkimizde asker olmak istiyorduk." dedim. Gözümde o günler canlandı, sertçe yutkundum.
"İzlediğin videoda Furkan telefondan bir video açmıştı. Asker olmadan önce vurulduğun ile alakalı." dedi.
Saçlarını sevmeye başladım. "Şimdi şöyleki beni büyüten ailenin tek çoçuğuydum ve baskıcılardı. Okuldan sonra art arda keman, piano, bale, buz pateni gibi dersler alıyordum. En sevmediğimde baleydi." dedim yüzümü buruştururken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADRAN-Gerçek Aile✔️
Teen Fiction✔️TAMAMLANDI✔️ Asker ve yeni aile kurgusu Faruk pis sırıtışıyla "Sen hâlâ ölmedin mi?" diye sordu. Sırıtıp arkama döndüm ve gözlerinin içine bakıp "O şerefe daha nail olamadım." dedim. Asker bir kızın hayatı ve gerçek ailesini bulması ile başlayan b...