🗝️
Bileklik Bağı
SALDIRI
Bazen bir şeylere karar verirsiniz ve o karardan dönmemek üzere yemin edersiniz. O karar sizi belki ölüme götürecek belki bilinmezliğe belki de gerçeğe. Buna rağmen o karardan dönmemek, bilinmezliğe doğru açılan kapıdan girmektir.
Saçlarımı atkuyruğu yapıp, başıma şapkamı taktım. Yatağın üstüne koyduğum ve önceden hazırladığım çantamı alıp, sırtıma taktım. Telefonu şarjdan çıkarıp, kot şortumun cebine sıkıştırdım ve odada çıktım. Önce mutfağa gittim. Karnımı biraz tok tutacak şeyler yedim. Daha sonra mutfaktan çıktım ve etrafa baktım. Bir şeyler eksik mi diye bakmıştım ama eksiklik yoktu. Kapının oradaki spor ayakkabılarımı ayağıma giydim ve evden çıktım. Merdivenleri hızla inerken, çantama attığım anahtarı da bir yandan çıkarıyordum.
Apartmandan çıktım ve apartman garajına park ettiğim arabama bindim. Lüks bir arabam yoktu ama bu da beni idare ediyordu. Arabayı arkama bakarak garajdan çıkardım ve güzergâhımı hızlı bir şekilde ayarladım. Önce Sadie'nın evine daha sonra Felix'in ve en son Wren'in evine gidecektim.
Nereye gidiyoruz diye soracaksınız. Söyleyeyim. Abel ile girdiğim kâbusum sayesinde ormanı öğrenmiştim. Bunun gerçek mi yoksa sadece kâbustan ibaret mi olduğunu öğrenmek istiyordum. Başıma bir şey gelirse diye arkadaşlarımı da yanımda götürüyordum. Bir sürü soru sormuşlardı. Sadece kamp gezisi diye onları oyalamıştım. Kurt saldırısından sonra bunu onaylamıyorlardı.
Arkadaşlarımı sırayla aldım ve yola çıktık. Arabada söylenseler de onları dinlememiştim. Bir kere yola çıkmıştık ve bu yolda benimle zorla da olsa yürümek zorundalardı. Ben onlarla her yolda yürüyordum. Tamam, karşılık bekleyen biri değildim ama bu yolda bir şey olursa, benden haberdar olsunlar istiyordum.
Daha önce geldiğimiz ormana giriş yaptığımda, arabayı kenara çektim ve arabayı söndürdüm. Huysuzlanarak inen arkadaşlarıma ters ters bakıp, bende arabadan indim.
"İyi ki bir şey istedim! Gelene kadar başımın etini yediniz." Onlara sitem ederken, bunda haklı olduğumu düşündüm. Hatta düşünmeme gerek yoktu, direkt haklıydım.
"Bu kamp işi nereden çıktı?" Felix, sitem ederken, ona Sadie katıldı.
"Bence de! Buradan hoşlanmadığımı biliyorsun. Ayrıca daha önce geldiğimizde bir kurt tarafından yenilmek üzereydik." Evet, öyle bir şey olmak üzereydi ama olmamıştı. Sonuç olarak kaçabilmiştik.
"Sonuçta ölmedik." Haklıydım. Sonuçta hâlâ tek parça olarak buradayız.
"Ölebilirdik!" Sadie, bağırınca ona gözlerimi kocaman açarak baktım. Tamam, ölebilirdik ama ölmedik.
"Al anahtarı git buradan. Arkandan Wren ve Felix'de gelebilir. Ben tek başıma kamp yapacağım." Onun bu sistemine dayanamamış ve sebepsiz yere resti koymuştum. Ben onların her anında yanında olurken, onların yaptığına bak.
"Kızlar sakin olur musunuz?" Wren, araya girince bakışlarımı ona çevirdim.
"Gerçekten gidin. Sizi buraya sürüklemek hataydı." Wren, başını olumsuz anlamda sallayıp, bir iki adım bana geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Krallık :Yokoo/Anahtar (SIR SERİSİ BİRİNCİ KİTAP)
FantasyBilinmeyen bir Krallık ve Krallığın içinde yaşayan efsanevi varlıklar. O kapıyı keşfeden genç bir kız. Ve o kapının arkasında yaşayan bir Prens. Lia, o kapıyı aralarken, aşkın kapısını da araladı. Karşısına çıkan aşk Lia'yı oradan oraya sürükledi...