🗝️
Bir adamda atan kalp
KALP ATIŞLARI
Bir şeye inanır ve birine güvenirsiniz. Sonra o kişi bir gecede sözlü olmasa bile sizi hayal kırıklığına uğratır. O kalp kırıklığı geçmez. Birine güvenirsiniz ve o güven kırıldı mı, o güven bir daha yerine gelmez. İşte tamda o kısımdayım. Birine güvendim ve o güven yerle bir oldu.
"Ne düşünüyorsun?" dedi Felix, düşüncelerimin arasına girerken. Düşünce havuzuna yine düşmüştüm ve yine bir arkadaşımın sesiyle çıkmıştım.
Ellerimi karnımın üzerine koyup, parmaklarıma baktım. Güven. Güven ile ilgili düşünceler beynimde dolaşıyordu.
Üç gün olmuştu ama herhangi bir hareketlilik yoktu. Ayağımın ağrısı ara ara gidip, geliyordu. Yatağımdan çıkmış, salona geçmiştim. Bir süre sonra yatakta yatmaktan insan sıkılıyordu.
"Boş düşünceler. Kafamı meşgul etmeye çalışıyorum." Yalandı. Onlara söylediğim ikinci yalan buydu. Birincisi Abel hakkındaki yalan, ikincisi düşüncelerim hakkında yalan.
"Gördüğün kâbustan ve o ağrıdan sonra biraz durgunlaştın." Haklılardı. Bir sessizleşmiştim. Konuşmak istemiyordum, kimseyi görmek istemiyordum.
Arkadaşlarım gece benim evimde kalıyorlardı. Gündüzleri ise bazen evde tek kalıyordum. Onların hayatı devam ediyordu.
"Kâbus deme bana. O iğrenç kâbusları her yattığımda görmek beni dehşete düşürüyor. Birde sen bahsetme." Başını salladığında derin bir nefes aldım ve boşluğa nefesimi bıraktım.
"Wren'in gelmesini beklememi ister misin?" Felix'in ders vakti gelmişti ve gitmek zorundaydı. Sırf beni yalnız bırakmak istemediği için biraz daha kalmak istiyordu.
"Sen git. Ben kendi başımın çaresine bakarım." Bir süre bana baktı. Dediklerimi tartar gibiydi. Bir süre baktıktan sonra ellerini dizine vurdu ve ayağa kalktı.
"Wren, bir saat içinde gelecektir. Nora'nın gelmesine az bir vakit kaldı." Nora, canım arkadaşım. Bugün geliyordu. Onu özlemiştim. Benim bu hâlimi bilmiyordu. Endişelenir diye söylememişlerdi.
"Tamamdır. İyi dersler." Yanağıma bir öpücük bırakıp, orta sehpadaki defterini aldı. Kalemi de cebine sıkıştırıp, önce salondan sonra evden çıktı.
Yalnız kalınca biraz koltukta yayılıp, gözlerimi kapattım. Sırf ayağa kalkamadığım için suyumu yiyeceğimi falan hep önüme koymuşlardı. Tek koyamadıkları şey lavaboydu. O da gelmediği sürece sıkıntı olmuyordu.
Gözlerimi bir süre dinlendirdim. Yatmaktan sıkıldığım için biraz doğruldum ve masanın üzerindeki cipsten bir tane alıp, ağzıma attım. Bir cipsi ağzımda bin parçaya bölerek yemiştim. Hiçbir şeyden hevesim yoktu.
"Keşke hayat daha güzel olsa." Elime aldığım bir cipse bunları söylerken, delirdiğimi düşünüyordum. Yalnız olmayı istiyordum ama yalnız kaldığımda da bir cips ile konuşuyordum.
"Kimseye güvenmemem gerektiğini de kendime hatırlatayım." Kendime bir dipnot geçmiştim. Bu hayatta kimseye güvenmeyeceksin. Bunu öğrenmiştim. Hatta yeni tanıştığın insanlara ya da insan dışı şeylere güvenmeyeceksin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Krallık :Yokoo/Anahtar (SIR SERİSİ BİRİNCİ KİTAP)
FantasyBilinmeyen bir Krallık ve Krallığın içinde yaşayan efsanevi varlıklar. O kapıyı keşfeden genç bir kız. Ve o kapının arkasında yaşayan bir Prens. Lia, o kapıyı aralarken, aşkın kapısını da araladı. Karşısına çıkan aşk Lia'yı oradan oraya sürükledi...