Anahtar🗝️10. Bölüm

0 0 0
                                    


🗝️


Bir aşk uğruna ölmek

ŞEYTAN KANI


Gözlerimi açtığımda en son olduğum yerde değildim. Karanlık bir alandaydım. Bu korkmama neden olmuştu. Aynı zamanda bileğimde hissettiğim acı da korkmama neden olmuştu. Elimi kaldırıp karanlıkta parlayan kristale baktım. Abel! Canını yakıyorlardı. Burada duramazdım. Benden uzak durmamı istemişti ama yapamazdım. Onun canını yakıyorlardı hem de benim yüzümden. Kendi diyarındaki bir kurdu tutsak aldı. Ona zarar vermeye çalıştı ama bu onun sonu oldu. Benim sonum olacakken onun sonu oldu. Buna izin veremezdim.

Hızla yattığım yerden kalktım ama dengede duramayıp bulduğum ilk yere oturdum. Gözlerim bulanıklaştı. Karanlığa alışmak için gözlerimi kırpıp açtım. Çok uzun sürmedi gözlerim hemen alıştı. Odamdaydım. Ayağa bu kez yavaş kalkıp, odamın çıkışına ilerledim. Yavaşça kapıyı açıp, koridora bir göz gezdirdim. Etraf karanlık ve sessizdi. Sessiz adımlarla çıkış kapısına ilerledim. Üstümü falan giyinmemiştim. Üstümde ne olduğu da önemli değildi.

Hızla ayakkabılarımı giyip, kenardan biraz para aldım. Evden çıkıp, asansörü beklemeden merdivenleri koşarak indim. Telefon falanda almamıştım. O yüzden caddeye çıktım ve sürekli taksi geçen alanda durdum. Bekledim. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama geç bir saatti. Sokakta doğru düzgün insan, caddede araba yoktu.

Şansıma bir taksi buraya doğru yanaştı. Elimi kaldırıp, taksiyi durdurdum. Taksi önümde dururken hemen bindim ve hızla adresi söyledim. Söylediğim adresten dolayı mı yoksa bulunduğum tipten dolayı mı bilmiyorum taksici kötü bir şekilde beni süzdü. Bu beni rahatsız etti.

"Gideceğimiz yer acil." diye uyardım. Adam önüne döndü ve yola koyuldu. Arada aynadan bana bakıyordu. Yola odaklandım. Düşünmemeye çalıştım. Bileğimdeki acı daha da artıyordu. Ona ulaşmam lazımdı. Önüme kurt çıkarsa onu bir şekilde atlatmam lazımdı. Elimde malzeme yoktu. Öylece gelmiştim.

Bir süre sonra orman yoluna girdik. Adama biraz daha ilerlemesini söyledim. Bakışları hala kötüydü. Taksi durdu. Adama parasını verdim ve araçtan indim. Hızlı adımlarla yürürken, arkamdan dal kırılma sesi geldi. Yan bir şekilde arkama bakmaya çalıştım. Taksici beni takip ediyordu. Çok güzel bir de bununla uğraş.

Adımlarımı daha da hızlandırdım ve ay ışığının aydınlattığı ormanda dikkatli olarak ilerledim. Yaklaşıyordum. Hissediyordum. Nedense o gücü hissediyordum.

Ayak sesleri daha da hızlandı. Ben ise koşmaya başladım. Koştum. Koştum. Ta ki bir kurt ile karşılaşana kadar. Korkarak durdum. Tamam, şu an ne yapacaktım. Arkamdaki kişi kurdu görünce kaçardı. Zaten kurt bir insanı kovalamazdı. Ben ne yapacaktım? Ben burada ölecek miydim?

"Küçük kız başıboş böyle ormanda dolaşmamalısın." Adamın sesini duyunca ona döndüm. O ise beni süzdü. Sonra arkamda bir hırlama sesi duyuldu. Adam, korkarak gözlerini arkama çevirdi. "Ku-kurt." dedi kekeleyerek. Bu olaya tepki veremedim. Sonra bana döndü ve beni inceledi. Gözlerinin içini görebiliyordum. Parlıyordu. Kırmızı renk ile parlıyordu. "Sen..." dedi tekrar korkarak. Ne olduğunu anlamadım. Kurt birden yanımdan geçip, adama koştu. Adam bu korkuyla geriye doğru gitti ve arkasını dönüp bağırarak koşmaya başladı. Kurt bana saldırmadan geçmişti. Bunu fırsat bilerek arkamı döndüm ve kapıya doğru koştum. Geçen görmüştüm. O yüzden bulmam kolay olmuştu.

Bilinmeyen Krallık :Yokoo/Anahtar (SIR SERİSİ BİRİNCİ KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin