HANGİ VİCDANIN SESİ?

53 26 8
                                    

Hikayeye başladığınız tarihi bırakabilirsiniz. 


müzik: saçma sapan/Emir ŞAMUR


...

                                                               HANGİ VİCDANIN SESİ?

Sakin ve sessiz olan sokakta yavaşça yürüyordu genç kız.

Gözleri ne kadar yola bakıyor olsada kafasında her şeyi sorgulayan kısmı susmuyor ve dalmasına neden oluyordu. Neyse ki etrafta fazla insan yoktu, bu sayede kimseye çarpmadan ilerleyebiliyordu.

Gelmek için yedi dakikadan fazla yürüdüğü okulunun önünde durdu, başını kaldırıp 3 katlı geniş okula baktı.Herkes bahçeye girip okula doğru yürüyordu. Genç kız ise içeri geçmeyip durduğu için güvenlik görevlisi ona rahatsız edici bakışlar atıyordu. Ama bu bakışlar kızın umrunda bile değildi. Yaşadıklarını artık kaldıramıyordu ve bundan dolayı omuzlarında bir ağırlık oluşuyordu. Sadece 13 yaşındaydı bunları yaşayacak hiçbir şey yapmamıştı. Düşünceleri yüzünden gözleri hafif doldu ama akmadı. Akmamaya yemin etmiş gibiydiler. Kurumuş bir göl kadar berbat bir durumdaydılar.

Okul bahçesine adım attı ve güvenlik görevlisinin kötü bakışlarından kurtuldu. Uzun bahçede yürüdükten sonra okulun kapısından içeriye girdi. Üşüdüğünü, içeri girdiğinde ısınmaya başlayan yüzünden anlamıştı. Ayakların da kalın botlar olmasına rağmen onlarda soğuktan üşümüştü. Düşüncelerinden sıyrıldı ve yavaş bir biçimde çıktı merdivenlerden.

Sınıfının olduğu kata geldiğinde müdür yardımcısının odasının yanında kendi masalarında oturan nöbetçi öğrencileri gördü. Fısıldaşıyorlardı. 'Kim bilir hangi hocayı çekiştiriyorlar' diye düşünmeden edemedi. Kendi sınıfının önüne geldiğin de gene gözleri doldu. Kaç arkadaşlık bitirmişti bu sınıfın içindekilerle. Sıkıntılarını götüreceğini düşündüğü için derin bir nefes alıp verdi. Ne kadar ruhsal olarak düşmüş olsada omuzlarını dikleştirdi. Güçlü olmak ya da gözükmek zorundaydı. Babası ona böyle öğretmişti.

Kapıyı çaldı ve içeriye girdi. İngilizce öğretmeni çoktan gelmişti. Geç kaldığı için özür dileyip sıra arkadaşının yanına koydu sırt çantasını. Onu sıcak tutan montunu çıkarıp askılığa astı. Gözle görülebilecek bir mutsuzluk vardı üstünde. Etrafndakiler onun mutsuz olduğunu önemser miydikiler? Bunun olacağını hiç sanmıyordu.

İlk önce kara bulut gibi üstüne çöktüğünü, daha sonra ise bedenine yavaşça işlendiğini hissetti bu mutsuzluğun. İnsan her anında mutlu olamazdı biliyordu ama her anında acı çekmemeliydi. Her nefes aldığında acı boğazına kadar gelip de dışarı çıkmak yerine boğazını yakmamalıydı.

Nasıl dayandı bilmiyordu ama sonunda 40 dakikanın ardından zil çalmıştı. Ayrı sınıflarda olduğu, eskiden kardeşi olarak nitelendirdiği -ama eski- arkadaşı sınıfa girdi. Bu sınıfta olan bir kızın yanına gitti ve onunla sohbet etmeye başladı. Onunla eskisi gibi yakın olmamak canını acıtıyordu genç kızın. Eskiden hayatı pembe masallar gibiydi. Ne değişmişti? Ne değiştiğini biliyordu. Güven duygusu eskisi gbi güçlü değildi. Güvenmiyordu ve o insanlara eskisi gibi güvenemediği için acı çekiyordu. En çok sevdiği insanlara güvenmişti ve onlar onu önemsemeyip 2. plan olarak görmüştü.

Son aylarda çok sevdiği 2 arkadaşı vardı. Onlar da ona değersiz olduğunu hissettirmeyi başarmışlardı. Insanları bir çırpıda silmiyordu. Silemiyordu. Bu yüzden onların yaptıklarını hep olumlu yerden yorumluyordu ama artık sıkılmıştı. Ne işe yarıyordu ki onları yaptıklarından farklı yorumlamak. Sadece kendini kandırıyordu onlar için ilk planları değildi. Onlar için hayatlarında bir rol oynamıyordu. Oysa o hikayelerinin baş rolü olmak istememişti. Onların hikayelerinde ufak bir değer görmek istemişti. Ama o daha kendi hayatının başrolü olmayı başaramamıştı başkasından değer görmek ne haddineydi.

KADERİN MAHKUMLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin